Oğuz Çetinoğlu: Türk
asıllı Bulgaristan vatandaşı olarak hayli çile çektiniz. Doktor olduktan sonra,
özellikle Bulgaristan Devlet Başkanı Theodor Jivkov döneminde maddî mânevî
işkenceler arttı. İsim değiştirme zorbalığına mâruz bırakıldınız. Neler oldu,
anlatır mısınız?
Op. Dr. Ahmet Yücetürk: Beni doktorluk
mesleğimi yapmaktan men ettiler. Yedek subay olma hakkım varken, İşçi olarak
askere aldılar. terhis ederlerken. 4. derecede elektrikçi diploması
vermişlerdi. Ailemi geçindirecek kadar ekmek kapısı bulmuştum.
1982 yılında
Kenan Evren’in Bulgaristan ziyâretinden 10 gün sonra şahsen İl Sağlık Müdürü Dr.
Georgi Georgiev beni makamına çağırdı ve hastanede işime dönmemi teklif ve
ısrar etti. Ben reddettim: ‘Artık
Bulgaristan’da doktor olamam. 1978’de ben Bulgar hastalarımı sağda solda
zehirlemeye mi başlamıştım ki beni işimden attınız? Şimdiden sonra, yalnız
Türkiye Cumhuriyeti’nde doktor olurum’ dedim. Biz ailece sosyalizm işçisi
olduk, fakat kapitalist dünyasında yaşamak istiyoruz. Bu düşüncemiz ve
kararlığımız totaliter rejime de Komünist Partisine de Gizli Polise huzursuzluk
veriyordu.
Çetinoğlu: Siz ne
düşünüyordunuz?
Dr. Yücetürk: Çağımızın en etkili
felsefecilerinden biri sayılan Friedrich Nietzsche’nin (1844 –1900) bir fikri
aklıma geldi. Bu fikir; kaba, hiç utanmadan uygulanan şiddetle ilgiliydi. Nietzsche;
‘İnsan yaratıcı olmak ister. Çalışmasında
başarılı olmadığı ve kendini bu başarısızlığa teslim ettiği zaman, bunu telâfi
etmek için diğer insanlar üzerinde, kaba kuvvet kullanmaya eğilimlidir.
Mükemmelliği yaratıp meydana getirmekte kabiliyetsiz olanlara has özellik, kaba
zorbalığı uygulamaya muktedirdirler’ diyor.
Todor Jivkov,
kendi kafasına göre Marksizm-Leninizmi sürekli tamamlayıp, geliştirdiğini
düşünerek hareket etmişti. Fakat sözde ‘sosyalizm’
denen meret hep patinaj yapıyordu. Sosyalist sisteminin ve yöneticilerinin
kabiliyetsizliğinden ve başarısızlıklarından dolayı teknolojinin, üretimin ve
kapitalist sistemiyle gerçek hayatta rekabette geri kalmalarını örtbas etmek
için Bulgar halkının dikkatini aşırı milliyetçilik kulvarına
çekti. NATO ve T.C.’yi suçladı; Bulgaristan’daki Türkleri sürekli
kışkırtırlarmış da, Türkler de engelmiş. Bulgaristan Türklerini Bulgar halkına
entegre etmez isek, sosyalizmi kurmak zorlaşacakmış.
Jivkov kaba
zorbalığı uygulamaya muktedirdi. Biz Bulgaristan Türklerini, tank, top ve silâh
gücü ile Bulgarlaştırmaya çalıştı. Jenosid ve etnik temizliği yaptı. 25 Ocak
2006 târihinde Strasburg, Avrupa Konseyi Kurulunda, Bulgar Heyetinin Başkanı
sıfatı ile (aynı zamanda Bulgaristan Cumhuriyeti parlamento Başkan yardımcısı
idi) Lütfi Ünal jenosid ve etnik temizliği yapıldığını itiraf etti.
Fakat Todor
Jivkov kaderinin kurban oldu. 10 Kasım 1989’da Bulgar Komünist Partisi Genel
Kurulunun Politbüro Toplantısında Parti Genel Sekreterliğinden ve Devlet
Başkanı görevinden istifa ettirildi.
Çetinoğlu: Nasıl oldu?
Dr. Yücetürk: Kansız, kızıl darbeyi Mihail Gorbaçov’un yakın dostu
ve KGB de üst düzey bürokratlarından biri, SSCB’nin Sofya Büyükelçisi Viktor
Şarapov hazırlamıştı.
Bulgaristan artık Batı kapitalizmine teslim
oluyordu. Sosyalist sisteminin dağılması kaçınılmazdı.
M.Ö. 580’li
yıllarda Yahudi Peygamberi olan Hazreti Daniel, Babil Kralı Belşatsar’ın saray
duvarında bir el belirip, ateşle yazılan (MANE, TEKEL, UFARİS) üç kelimeyi
okuyup, yorum yaptığı gibi, yaklaşık 25 asır sonra (1980’lerde) okuyabilen ve
yorum yapabilen bir kişi daha vardı; ilginçtir, o da Yahudi asıllı. Amerikalı
siyaset bilimcisi, Zbignew Kazimierz Brzezinski,
‘Büyük Çöküş’ isimli kitabında sosyalizm
ve komünizmin büyük çöküşünün ortaya çıkacağını ispatladı ve1991’de kitabını
yazdı.
Artık dünya değişmişti;
İnsanlar da, siyasî katmanlar da…
19 yaşında bir
genç – Mathias Rust, Hamburg’da kiraladığı Çesna 172 tipi küçük uçakla
havalanıp, 28 Mayıs 1987’de Sovyet radarlarını atlatıp, Moskova’nın göbeği
sayılan Kızıl Meydan’a indi.
Bu olayla sosyalizm
kalesi ve efsânesi çökmüştü.
Çetinoğlu: Sizin
durumunuza dönersek…
Dr. Yücetürk: 24 Haziran 1985, sabahın
köründe beni tevkif ettiler.
Çetinoğlu: İsnat edilen
suç neydi?
Dr. Yücetürk: Hiçbir suç işlemedim. Buna
rağmen, Eski-cuma Emniyetinden 7-8 kişi beni kelepçeleyerek tevkif ettiler. Tam
108 gün Bulgaristan Emniyet Teşkilâtının hücrelerinde sorgulandım ve işkence
gördüm.
Çetinoğlu: Hücrelerde
nelerle karşılaştınız?
Dr. Yücetürk: Tutuklanıp, Bulgar
Emniyeti hücrelerinden geçenler hücreleri anlatırken işkenceleri anlatmakta
zorluk çeker, kelimeleri telâffuz etmekte zorlanır, sıkılır; doğrusu ya, pek
konuşmak istemez.
Hücre zaten
bir zorbalık ortamıdır. Meçhul bir yolculuk var. Beni, Kıdemli Sorgulama Hakimi
Veliko Radev sorguladı.
Çetinoğlu: İsnat
ettikleri suçu söylediler mi?
Dr. Yücetürk: Türkiye istihbaratına
çalıştığımı iddia ettiler. Eski-cumada güya grup teşkil etmişim ve bilgi
toplayıp Türkiye istihbaratına teslim ediyormuşum.
Suçlamaları
reddettiğimden, sorgulama hâkimi polise emretti: ‘Hücrede buna en ağır rejim uygulansın!’ Sabah 5 sularında
uyandıran, güçlü zil sesi ile ayakta durmak başlıyordu ve gece 22.00’de yatana
kadar devam ediyordu. Yalnız yemek için oturabiliyordum. Mâsum ve hafif bir
cezâ gibi görünür. Müthiş bir işkencedir. Ayaklarım şişmeye başladı; yerimde
yürümeye başladım. Yoruluyordum, kalbimde bir değişme fark ettim. Hafta sonunda
kalp bölgemde ağrı başladı. Anladım, kalp krizi geçiriyordum Kapıyı yumruklayıp
bağırmaya başladım; doktor istedim. Gelen doktor hücrede ağır rejimi
sonlandırdı. Fakat benim paramla alınan ilaçları bu defa gardiyanlar sırasınca
vermediler.
09 Ekim 1985’de ellerimiz birbirine kelepçeli olduğu
halde talihdaşım Şerif Ataer ile Belene-Persin cehennemine götürüldük.
Çetinoğlu: Nasıl
bir yer?
Dr. Yücetürk: Belene-Persin Toplama Kampı
kelimesini işitince duraklarım. Burası, yüzlerce Türk münevveri ile birlikte
çile çektiğim cehennemdir.
O tarihten bu
yana 36 yıl geçti. Aramızdan birçokları ‘birer
yıldız’ gibi kaydı. Allah rahmet eylesin! Ruhları şad olsun!
Dr. AHMET YÜCETÜRK: 4 Temmuz 1941’de Bulgaristan’ın Eski Bulgaristan’da her Türk gibi askerliğini 1961-1967 yılları arasında Sofya Tıp 1978 yılında Türkiye’ye göç etmek için Hiçbir suç işlemediği halde 24 Haziran Jivkov rejimi Bulgaristan Türklerini etnik
|