Op. Dr. Ahmet Yücetürk’ün Bulgaristan’da Mâruz Kaldığı Zorbalıklar

145

Oğuz Çetinoğlu: Türk
asıllı Bulgaristan vatandaşı olarak hayli çile çektiniz. Doktor olduktan sonra,
özellikle Bulgaristan Devlet Başkanı Theodor Jivkov döneminde maddî mânevî
işkenceler arttı. İsim değiştirme zorbalığına mâruz bırakıldınız. Neler oldu,
anlatır mısınız?

Op. Dr. Ahmet Yücetürk: Beni doktorluk
mesleğimi yapmaktan men ettiler. Yedek subay olma hakkım varken, İşçi olarak
askere aldılar. terhis ederlerken. 4. derecede elektrikçi diploması
vermişlerdi. Ailemi geçindirecek kadar ekmek kapısı bulmuştum.

1982 yılında
Kenan Evren’in Bulgaristan ziyâretinden 10 gün sonra şahsen İl Sağlık Müdürü Dr.
Georgi Georgiev beni makamına çağırdı ve hastanede işime dönmemi teklif ve
ısrar etti. Ben reddettim: ‘Artık
Bulgaristan’da doktor olamam. 1978’de ben Bulgar hastalarımı sağda solda
zehirlemeye mi başlamıştım ki beni işimden attınız? Şimdiden sonra, yalnız
Türkiye Cumhuriyeti’nde doktor olurum
’ dedim. Biz ailece sosyalizm işçisi
olduk, fakat kapitalist dünyasında yaşamak istiyoruz. Bu düşüncemiz ve
kararlığımız totaliter rejime de Komünist Partisine de Gizli Polise huzursuzluk
veriyordu.

Çetinoğlu: Siz ne
düşünüyordunuz
?

Dr. Yücetürk: Çağımızın en etkili
felsefecilerinden biri sayılan Friedrich Nietzsche’nin (1844 –1900) bir fikri
aklıma geldi. Bu fikir; kaba, hiç utanmadan uygulanan şiddetle ilgiliydi. Nietzsche;
İnsan yaratıcı olmak ister. Çalışmasında
başarılı olmadığı ve kendini bu başarısızlığa teslim ettiği zaman, bunu telâfi
etmek için diğer insanlar üzerinde, kaba kuvvet kullanmaya eğilimlidir.
Mükemmelliği yaratıp meydana getirmekte kabiliyetsiz olanlara has özellik, kaba
zorbalığı uygulamaya muktedirdirler
’ diyor.

Todor Jivkov,
kendi kafasına göre Marksizm-Leninizmi sürekli tamamlayıp, geliştirdiğini
düşünerek hareket etmişti. Fakat sözde ‘sosyalizm
denen meret hep patinaj yapıyordu. Sosyalist sisteminin ve yöneticilerinin
kabiliyetsizliğinden ve başarısızlıklarından dolayı teknolojinin, üretimin ve
kapitalist sistemiyle gerçek hayatta rekabette geri kalmalarını örtbas etmek
için  Bulgar halkının  dikkatini aşırı milliyetçilik kulvarına
çekti. NATO ve T.C.’yi suçladı; Bulgaristan’daki Türkleri sürekli
kışkırtırlarmış da, Türkler de engelmiş. Bulgaristan Türklerini Bulgar halkına
entegre etmez isek, sosyalizmi kurmak zorlaşacakmış.

Jivkov kaba
zorbalığı uygulamaya muktedirdi. Biz Bulgaristan Türklerini, tank, top ve silâh
gücü ile Bulgarlaştırmaya çalıştı. Jenosid ve etnik temizliği yaptı. 25 Ocak
2006 târihinde Strasburg, Avrupa Konseyi Kurulunda, Bulgar Heyetinin Başkanı
sıfatı ile (aynı zamanda Bulgaristan Cumhuriyeti parlamento Başkan yardımcısı
idi) Lütfi Ünal jenosid ve etnik temizliği yapıldığını itiraf etti.

Fakat Todor
Jivkov kaderinin kurban oldu. 10 Kasım 1989’da Bulgar Komünist Partisi Genel
Kurulunun Politbüro Toplantısında Parti Genel Sekreterliğinden ve Devlet
Başkanı görevinden istifa ettirildi.

Çetinoğlu: Nasıl oldu?

Dr. Yücetürk: Kansız,  kızıl darbeyi Mihail Gorbaçov’un yakın dostu
ve KGB de üst düzey bürokratlarından biri, SSCB’nin Sofya Büyükelçisi Viktor
Şarapov hazırlamıştı.

 Bulgaristan artık Batı kapitalizmine teslim
oluyordu. Sosyalist sisteminin dağılması kaçınılmazdı.      

M.Ö. 580’li
yıllarda Yahudi Peygamberi olan Hazreti Daniel, Babil Kralı Belşatsar’ın saray
duvarında bir el belirip, ateşle yazılan (MANE, TEKEL, UFARİS) üç kelimeyi
okuyup, yorum yaptığı gibi, yaklaşık 25 asır sonra (1980’lerde) okuyabilen ve
yorum yapabilen bir kişi daha vardı; ilginçtir, o da Yahudi asıllı. Amerikalı
siyaset bilimcisi, Zbignew Kazimierz Brzezinski,

Büyük Çöküş’ isimli kitabında sosyalizm
ve komünizmin büyük çöküşünün ortaya çıkacağını ispatladı ve1991’de kitabını
yazdı.

Artık dünya değişmişti;
İnsanlar da, siyasî katmanlar da…

19 yaşında bir
genç – Mathias Rust, Hamburg’da kiraladığı Çesna 172 tipi küçük uçakla
havalanıp, 28 Mayıs 1987’de Sovyet radarlarını atlatıp, Moskova’nın göbeği
sayılan Kızıl Meydan’a indi.

Bu olayla sosyalizm
kalesi ve efsânesi çökmüştü.

Çetinoğlu: Sizin
durumunuza dönersek…

Dr. Yücetürk: 24 Haziran 1985, sabahın
köründe beni tevkif ettiler.

Çetinoğlu: İsnat edilen
suç neydi?

Dr. Yücetürk: Hiçbir suç işlemedim. Buna
rağmen, Eski-cuma Emniyetinden 7-8 kişi beni kelepçeleyerek tevkif ettiler. Tam
108 gün Bulgaristan Emniyet Teşkilâtının hücrelerinde sorgulandım ve işkence
gördüm.

Çetinoğlu: Hücrelerde
nelerle karşılaştınız?
     

Dr. Yücetürk: Tutuklanıp, Bulgar
Emniyeti hücrelerinden geçenler hücreleri anlatırken işkenceleri anlatmakta
zorluk çeker, kelimeleri telâffuz etmekte zorlanır, sıkılır; doğrusu ya, pek
konuşmak istemez.

Hücre zaten
bir zorbalık ortamıdır. Meçhul bir yolculuk var. Beni, Kıdemli Sorgulama Hakimi
Veliko Radev sorguladı.

Çetinoğlu: İsnat
ettikleri suçu söylediler mi?

Dr. Yücetürk: Türkiye istihbaratına
çalıştığımı iddia ettiler. Eski-cumada güya grup teşkil etmişim ve bilgi
toplayıp Türkiye istihbaratına teslim ediyormuşum.

Suçlamaları
reddettiğimden, sorgulama hâkimi polise emretti: ‘Hücrede buna en ağır rejim uygulansın!’ Sabah 5 sularında
uyandıran, güçlü zil sesi ile ayakta durmak başlıyordu ve gece 22.00’de yatana
kadar devam ediyordu. Yalnız yemek için oturabiliyordum. Mâsum ve hafif bir
cezâ gibi görünür. Müthiş bir işkencedir. Ayaklarım şişmeye başladı; yerimde
yürümeye başladım. Yoruluyordum, kalbimde bir değişme fark ettim. Hafta sonunda
kalp bölgemde ağrı başladı. Anladım, kalp krizi geçiriyordum Kapıyı yumruklayıp
bağırmaya başladım; doktor istedim. Gelen doktor hücrede ağır rejimi
sonlandırdı. Fakat benim paramla alınan ilaçları bu defa gardiyanlar sırasınca
vermediler.

 09 Ekim 1985’de ellerimiz birbirine kelepçeli olduğu
halde talihdaşım Şerif Ataer ile Belene-Persin cehennemine götürüldük.

Çetinoğlu: Nasıl
bir yer?

Dr. Yücetürk: Belene-Persin Toplama Kampı
kelimesini işitince duraklarım. Burası, yüzlerce Türk münevveri ile birlikte
çile çektiğim cehennemdir.

O tarihten bu
yana 36 yıl geçti. Aramızdan birçokları ‘birer
yıldız
’ gibi kaydı. Allah rahmet eylesin! Ruhları şad olsun!

 

Dr. AHMET YÜCETÜRK:

     4 Temmuz 1941’de Bulgaristan’ın Eski
Cuma (Tırgovişte) iline bağlı Avdallar (Lovets) Köyü’nde doğdu. İlkokulu
köyünde okudu. Sonra Eski Cuma Türk Ortaokulu’na devam etti. Doktor olmak
istediği için Bulgar Lisesi’ne kaydını yaptırdı. Bu liseyi dördüncülükle
bitirdi.

     Bulgaristan’da her Türk gibi askerliğini
iki yıl işçi asker olarak yaptı.

     1961-1967 yılları arasında Sofya Tıp
Fakültesi’nde okudu. Mezuniyetten sonra Eski Cuma İhtisas Hastanesi’nde genel
cerrahî uzmanı olarak çalıştı ve ortopedi-travmatoloji ihtisası yaptı.

     1978 yılında Türkiye’ye göç etmek için
müracaatta bulundu. Eski Cuma makamları, bu talebi siyâsî suç olarak gördü.
Bunun üzerine 21 Eylül 1978’de işinden kovuldu. Bunu da Türkiye’ye göç etme
sebebi olarak siciline işlediler. Daha sonraki yıllarda idârî makamların
baskısına mâruz kalarak yaşadı. Dinî mensubiyetinin işâretlerinden biri olan
Türk ismimin zorla değiştirilmesine karşı koydu.

     Hiçbir suç işlemediği halde 24 Haziran
1985 târihinde kelepçelenerek tevkif edildi. 108 gün Bulgaristan Emniyet
Teşkilatı’nın hücrelerinde sorgulandı ve işkenceye mâruz bırakıldı. Buradan
Belene Toplama Kampı’na götürüldü. Kampta altı ay, suçsuz 570 Türk
münevveriyle birlikte zulüm gördü. Ardından Bulgar nüfusunun yaşadığı
bölgelere sürgün edildi. 10 Haziran 1988 târihinde serbest bırakıldı.

     Jivkov rejimi Bulgaristan Türklerini etnik
bakımdan yok etmek istedi. Bu istek üzerine Bulgar Emniyeti, Dr. Ahmet ve
ailesine (eşi ve iki çocuğuna) Bulgaristan’ı 6-7 saat içinde terk etmesini
emretti. Bunun üzerine 29 Haziran 1989’da ailesiyle beraber Türkiye’ye göç
etti. Hâlen Türkiye’de yaşamaktadır.

 

 

 

Önceki İçerikÖğretmenlerin Kılık Kıyafetleri Üzerine
Sonraki İçerikTürk Gençliğine Çağrımdır (4)
Avatar photo
28 Kasım 1938 tarihinde Bafra’da doğdu. İlk ve ortaokulu doğduğu şehirde bitirdikten sonra Ankara Ticaret Lisesi ve Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nde okudu. İş hayatına Ankara’da muhasebeci olarak başladı. Ankara ve Karabük’te; muhasebeci, mali müşavir ve profesyonel yönetici olarak devam etti. İstanbul’da, demir ticareti ile meşgul oldu. SSCB’nin dağılmasından sonra Türk Cumhuriyetlerinde sanayi yatırımları gerçekleştirmek üzere çok ortaklı şirket kurdu. Şirketin murahhas azası olarak Azerbaycan’da ve Kırım’da tesis kurup çalıştırdı. 2000 yılında işlerini tasfiye etti. İş hayatı ile birlikte yazı hayatı da devam etti. İlk yazısı 1954 yılında Bafra’da yayımlanmakta olan Bafra Haber Gazetesi’nde başmakale olarak yer aldı. Sonraki yıllarda İlhan Egemen Darendelioğlu’nun Toprak Dergisi’nde, Son Havadis ve Tercüman gazetelerinde yazıları yayımlandı. Türk Ocakları Genel Merkezinin yayımladığı Türk Yurdu dergisinde yazdı. İslâm, Kadın ve Aile, Yörünge, Ufuk, Emelimiz Kırım, Papatya, Tarih ve Düşünce, Yeni Düşünce, Yeni Hafta, Sağduyu, Orkun, Kalgay, Bahçesaray, Türk Dünyâsı Târih ve Kültür, Antalya’da yayımlanan Nevzuhur, Kayseri’de yayımlanan Erciyes ve Yeniden Diriliş, Tokat’ta yayımlanan Kümbet, Kahramanmaraş’ta yayımlanan Alkış dergilerinde, Dünyâ ve Kırım’da yayımlanan Kırım Sadâsı gibi gazetelerde de imzasına rastlanmaktadır. Akra FM radyosunda haftanın olayları üzerine yorumları oldu. 1990 – 2000 yılları arasında (haftada bir gün) Zaman Gazetesi’nde köşe yazıları yazdı. Hâlen; Önce Vatan Gazetesi’nde, yazmaktadır. Oğuz Çetinoğlu; Türk Ocağı, Aydınlar Ocağı, ESKADER / Edebiyat, Sanat ve Kültür Araştırmacıları Derneği ve İLESAM / Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sâhipleri Meslek Birliği Üyesidir. Yayımlanmış Kitapları: 1- Kültür Zenginliklerimiz: (2006) 2- Dört ciltte 4.000 sayfalık Kronolojik Tarih Ansiklopedisi: (2008 ve 2012), 3- Tarih Sözlüğü: (2009), 4- Okyanusa Açılan Kapılar / Tefekkür Mayası Röportajlar: (2009). 5- Altaylardan Hira’ya Türk-İslâm Dostluğu: (2012 ve 2013), 6- Bilenlerin Dilinden Irak Türkleri: (2012), 7- Türkler Nasıl ve Niçin Müslüman Oldu: (2013), 8- Türkmennâme / Irak Türkleri Hakkında Bilmek İstediğiniz Her Şey: (2013). 9- Türklerin Muhteşem Tarihi: (Nisan 2014 ve Nisan 2015) 10- 115 Soruda Türk İslâm-Âlimi Mâtüridî (Röportaj): 2015) 11- Cihad – Gazi – Şehid: Kasım 2015. 12-Yavuz Bülent Bâkiler Kitabı (2016 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 13-Her Yönüyle Kâzım Karabekir (2017 Mehmet Şadi Polat ile birlikte) 14-Dil ve Edebiyat Dergisi / İlk 100 Sayı Bibliygorafyası (2017 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 15-Büyük Türk İslâm Âlimi Serahsî (2018), 16-Âyetler ve Hadisler Rehberliğinde Kutadgu Bilig’den Seçmeler (2018), 17-Edib Ahmet Yüknekî ve Atebetü’l-Hakayık (2018), 18- Büyük Türk İslâm Âlimi Mâtürîdî (2019), 19-Kâşgarlı Mahmud ve Dîvânu Lugati’t-Türk (2019). 20-Duâ / Huzura Açılan Kapılar. (2019) 10-Yesevi Yayıncılık, 12-Yakın Plan Yayınları, 13-Boğaziçi Yayınları, 14-Dil ve Edebiyat Dergisi, diğer kitaplar Bilgeoğuz Yayınları tarafından yayımlanmıştır.