Uzun zamandır yazdığım yazılara gelen en önemli tenkitlerden biri; benim karamsar, kötümser olduğum ve kasıtlı olarak ülkeyi yönetenleri eleştirdiğim yönündeydi. Keşke haklı çıksalardı…
Geldiğimiz nokta itibarı ile kimin haklı kimin haksız olduğu ortadadır.
Ben sadece yüzeysel meselelere değinmedim. Ülkemizin ve Türk Milleti’nin karşı karşıya olduğu “Temel Meseleler”e vurgu yapmaya çalıştım.
Çünkü atılan tohumlar hemen meyve vermiyor. Sonuç alınabilmesi için bir süreç gerekiyor. Bu nedenle yapılanlardan dolayı yarınlarımızın daha sıkıntılı geçeceğini düşünüyorum.
İnsanlar fani fakat milletler ve devletler mümkün olduğunca bakidir. Bu gün ülkeyi yönetenler, Allah’ın koyduğu kurallar nedeni ile bundan öncekiler gibi dünyadan geçip gideceklerdir. Ancak Türk Milleti ve Türk devleti ayakta kalacaktır.
Gelecek nesillere, gün geçtikçe ağırlaşan sorunlar hazırlamaya ve devretmeye, bu günde insanlarımızı sıkıntı içinde yaşatmaya kimsenin hakkı yoktur.
Türkiye’nin öncelikli olarak ekonomik sorunu yoktur. Bu topraklar en azından 100 Milyon insanı refah ve huzur içinde yaşamasına yetecek kapasitededir…
Bizim en önemli sorunumuz sosyolojik ve psikolojik sorunlardır. Bir de bunun üstüne tarih boyunca dinimiz üzerinden yapılan operasyonları etkilemek lazımdır.
Bu sorunlar nedeni ile insanımız yaşamı boyunca “şaşkın tavuk” gibi yaşamak zorunda kalmaktadır.
Hayat boyunca kim olduğuna, nasıl inandığına, ne düşündüğüne bir türlü cevap bulamayan Türk insanına; her türlü operasyona açık siyaseti ve devleti de yardımcı olamamaktadır.
Türkiye; bir türlü milli eğitimini yola koyamamış, din işlerini düzenleyememiş, dış politikasında sıkıntılar yaşamış ve yer altı ve üstü zenginliklerini yabancılara peşkeş çekmiş, siyasetini dış tesirlerden koruyamamış bir ülkedir. Bizim itirazlarımız bunları daha da ağırlaştırarak ve halkını aldatarak sürdürenlere karşıdır.
Son on yılda RTE hükümetleri de yaptığı icraatla, Türk Milletinin ve Türk Devletinin koruyucu kalkanlarını her geçen gün daha da zayıflatmıştır. Buna sessiz kalmak bir Türk evladına yakışır mı?
Türk halkından aldığı inanılmaz bir destekle iktidarı yakalamış olan AKP; ne yazık ki bu fırsatı değerlendirmemiştir. Burada bir beceriksizlik veya başarısızlık yoktur. Bu politikalar bilerek ve isteyerek uygulanmıştır. Çünkü Türk Milleti, AKP’yi iktidara getirirken sınırlarımız dışında verilen kararları tasdik etmekten başka bir şey yapmamıştır.
Türk Milleti burada bir tuzağa düşmüş ya da bile bile lades demiştir. Tuzağa düşmüşse iyidir ama bilerek bir rıza gösterme durumu varsa, o zaman iş daha vahimdir. Ben üzülerek söylemeliyim ki; ikinci seçeneğe göre işlerin geliştiğini düşünüyorum.
Habur’a sessiz kalıyorsanız, ordunuzun sıkıntıya sokulmasına bir şey demiyorsanız, siyasi davalar haline gelmiş olan Ergenekon ve Balyoz sizi ilgilendirmiyorsa, TBMM’de hepimizin geleceğiyle ilgili yasalara bir diyeceğiniz yoksa, sınırları değiştireceği açıklanan BOP projesinin eş başkanına destek vermeye devam ediyorsanız ve daha bunlar gibi binlerce hadise umurunuzda değilse; ne BDP-PKK kucaklaşmasına, ne Gaziantep’te patlayan bombalara, ne her gün gelen şehitlere diyeceğiniz bir şey yok demektir.
Evet ! Ben yapılanlar ve bunların sonucu yaşananlar nedeni ile geleceğimiz konusunda karamsarım. Bu sebeple gelecekten endişe duymama neden olan icraatları yapanları eleştiriyorum. Onun için ortaya çıkan tablo nedeni ile benim bir şeyler söylemeye hakkım var. Ama kendi menfaati için düne kadar şakşakçılık yapanların olaylar karşısında takındıkları tavır hiçte inandırıcı değildir.
Bunlardan dolayı memleketimizde meydana gelen, son derece üzücü ve önemli olaylar benim için beklenmeyen hadiseler değildir. Tarih benzeri olayları yakın geçmişte de yaşadığımızı yazıyor. Ders almadığımızı gördükçe tekerrüründe olacağını biliyorsunuz demektir. Onun için hem şahsınız hem de toplumunuz için sizi yaksa bile doğrulardan ayrılmayınız. Böyle yaparsanız hem kendinizin hem de içinde yaşadığınız toplumun kazandığını göreceksiniz. Allah bizi dilsiz şeytan olmaktan korusun…