Tarih: 28 Ağustos 1938:
Yer: Dolmabahçe Sarayı
Atatürk hasta yatağında Sabiha Göçken’e der ki:
“30 Ağustos’u bensiz kutlayacaklar! Oysa o kadar isterdim ki törene katılmayı. Çocuklarımızı görmeyi, modern araç ve gereçlerle donanan ordumuzun geçişini görmeyi… Biliyor musun Gökçen, bayrağımızı da özledim; onun şöyle anlı şanlı dalgalanışını, göklerle bütünleşmesini…”
*
“Yarın bayram değil mi Gökçen? Bu günü halkımla, halkımın içinde kutlamak isterdim. Beni Cumhuriyet Bayramı’nda halkımdan uzak tutan bu hastalığa lanet ediyorum….” Diyecekti.
*
Bir milletin başına gelebilecek ne kadar felaket varsa hepsiyle haşır neşir olduğumuz o milli mücadele yıllarında önümüze düşüp bizi tekrar hayata çıkaran o büyük Gazi Paşamızın bu fani aleme veda ettiği 10 Kasımlarda milletine bıraktığı eserleriyle yüksek şahsiyetlerine bağlılığımızı, müteşekkirliğimizi teyit ediyoruz.
Öyle ki Osmanlının küllerinden bağımsız yeni bir Türk Devleti kurma zorunluluğunu içerir zor bir karar verilmeliydi. Bu niyet ve amaçla Gazi Paşamız, şerefli kadrosuyla birlikte Anadolu yollarında verdiği üstün efor, inanç ve güven zemininde Türk Milletini harekete geçirerek Kurtuluş Savaşlarını vermiş ve bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu olmuştur. Bu büyük adam Gazi M. Kemal ATATÜRK, oluşturduğu laik cumhuriyeti ve yaptığı devrimleri Türk gençliğine emanet ederek aramızdan ayrılışının 86.yıl dönümünde kendilerini, silah arkadaşlarını, vatan için canını veren tüm şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyoruz.
*
Ne yazık ki Atatürkçü geçinerek dindar halkı dışlayan ve küçümseyen devrim yobazlarıyla, Atatürk’ü din düşmanı göstererek Atatürk düşmanlığı yapan dinci yobazların, cumhuriyet döneminde vuku bulmuş darbelere giden yolların kaldırım taşlarını ören ihanet odakları olduklarını bildiğimiz halde bu odakları besleyen kaynakları hala kurutamadık.
*
Günümüzü dramatize etmek üzere Amerikan patentli ‘’Büyük Orta Doğu Projesi’’ kapsamında ‘’ÜNİTER YAPIYA DAYANAN LAİK CUMHURİYET’’ yapımızı tehdit amacı içerebilecek varyasyonlarla ilgili bilinç düzeyimizin irdelenmesi adına O büyük adamı düşünce ve felsefesiyle birlikte tanımaya, değerlendirmeye dünden daha çok ihtiyacımız var!
*
Maalesef, dünyada en büyük talihsizlik bir insanı tanımadan, dinlemeden, eserlerini okumadan o’nun hakkında hüküm vermektir. Sanırım en talihsiz insanlar nankörlerdir. Bu vatan için ter döken, kan döken, can veren herkese sonsuz minnet duyuyoruz. O eşsiz kahraman kadronun tırnağı etmeyen zavallıların, onları küçümseme gayretleri sadece ve sadece ‘’yarının utanç levhaları’’ olacaktır. Diğer Müslüman ülkelerin hali karşısında bugün pırıl pırıl bir Türkiye varsa unutmayalım bu ‘’Atatürk’ün ve arkadaşlarının’’ eseridir.
Türkiye Cumhuriyeti’ni kuranların iradesini, milliyetçi iradenin önemini Türk Düşmanlığı üzerine kurgulanmış ve cemaatçilik örgütlenmesi adı altında son yaşanan melanetten görmeliyiz.
En cahilinden bilginine kadar insanları beşine takarak koyunlaştıran ‘’Sahte Din Soslu’’ iki sihirli kelime yeterli olabildi: ‘’Diyalog’’ve ‘’Hoşgörü’’! Çocuklarımız, Türk Kültür DNA’sı ile donanımlı ‘’Kurt Gibi’’ yetiştirilmezse yine olacağı budur.
*
İş hayatımda iken Başbuğ Atatürk’ün Ebedi âleme irtihali günü vesilesiyle İstanbul Şehir Hatları Müdürlüğüyle Liman İşletmesi müdürlüğünün ortaklaşa düzenledikleri anma töreninde konuşmacı olarak yaptığım konuşmayı arşivimden alarak siz dostlarla paylaşma gereğini düşündüm.
Dünden bugüne Başbuğ Atatürk’ü anlamaya eserlerine sahip çıkmaya fazlasıyla Türk Milletinin ihtiyacı var. Nedeni mi?
Bilindiği gibi son yıllarda güçlü dış odakların ülkemizi çevirme ve bölme gayretleri milletin gözü önünde işlenmektedir. Atamızı itibarsızlaştırma gayretleri dış güç odaklarının projeleridir. Gafil birilerinin dış patentli projelerle haksız ithamlar yaparak, Türk kelimesini dahi kullanmaktan kaçınarak Atamızın itibarsızlaştırılması çalışmalarına millet olarak tanık olduk.
*
Konuşmamın devamında milletimizin bekasıyla doğrudan ilgili tarihi bir gerçeğin anatomisini vurgulayarak demiştim ki;
Evet, her asırda tarihin gidişine yön veren, çağ açıp çağ kapatan liderleri sinesinden çıkarmayı başaran büyük bir milletin mirasçılarıyız.
Bana bir millet gösteriniz, Atamızın deyişi ile ‘’cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işkâl edilmiş. Millet fakir ve zaruret içinde harap ve bitap düşmüş bir durumda iken, var olma yok olma kavgasında, var olmayı başarmış bir millet’’olsun.
Hayır, şu ana kadar bizim milletimiz haricinde böyle bir lider çıkaran başka bir millet olmamıştır.
Zaman geçtikçe, içinde yaşadığımız sosyal hadiseler ve zorluklar arttıkça, Atamızın yol göstericiliğine daha çok ihtiyaç duyduğumuzu anlıyoruz. Ve çünkü Türk milletinin rehber edindiği gelişme ve medeniyet yolunda, elinde ve kafasında tuttuğu yegâne meşale müspet ve manevi ilimler bütünüdür.
Atatürk çok iyi bir asker, zamanının en başarılı devlet adamı, içte ve dışta göstermiş olduğu direnç, dirayet ve kararlılıkla iyi bir siyaset adamı olduğunu da ispat etmiştir.
Laik Cumhuriyetimizin kurucusu Başbuğumuz Mustafa Kemal çok iyi anlaşılmalı ve anlatılmalıdır. Türk milletinin bütün kutsal değerlerine canını esirgemeden sahip çıkan bu büyük önder Mustafa Kemal yaşanmalıdır.
‘’ Vatan ve cumhuriyet çalışan insanların omuzlarında yükselecektir’’ diyerek geleceğimize ışık tutan en güzel mesajını bizlere vermiştir.
Bugün Türk toplumunun önündeki sosyal, siyasal ve ekonomik problemlere aranılan çözümler Atatürk’ün gösterdiği hedefler ve ilkelerde mevcuttur.
Başkaca ideolojilerde, toplum hayatında veya felsefelerde çözüm aramak Atatürk’ü anlamamaktır.
Atatürk’ün ortaya koyduğu milliyetçilik, hakçılık, laiklik, devletçilik, inkılâpçılık gibi değerler manzumesini içerir ilkeler, gerçek manada insanı merkez alan tabii mecrasına oturtulamamış, zaman, zaman bu ilkelerin arkasına saklanılarak Atatürkçülüğün çıkarlar için kullanıldığı görülmüştür ve görülmektedir.
Yabancı kaynaklardan beslenerek devleti bölmek isteyenleri koruyanlar, maalesef, Atatürkçülüğün arkasına gizlenerek kötü emellerini hayata geçirdiklerine tanık olmuşuzdur. Aslında Atatürkçülük bizim özümüz, öz be öz Türk Milliyetçiliğidir.
‘’Ne mutlu Türküm diyene’’ diyerek O,Türk Milliyetçiliğiyle sentezleşmiş olduğunu veciz bir ifadeyle vermiştir.
Atatürk, devlet anlayışında şu ifadelere önemle yer vermektedir:
Bilelim ki milli birliğini bilmeyen devletler, başka milletlerin şikârıdır.
Bir millet sımsıkı birbirine bağlı olmayı bildikçe, yeryüzünde onu dağıtabilecek bir güç düşünülemez.
Bir yurdun en değerli varlığı, yurttaşlar arasında milli birlik, iyi geçinme, çalışkanlık duygu ve kabiliyetlerinin olgunluğudur.’’Hükümet millettir ve millet hükümettir’’.
Hükümetin iki hedefi vardır: ‘’Biri milletin korunması, ikincisi milletin refahını temin etmektir. Bu iki şeyi temin eden hükümet iyidir, e…