Öğretmene Not (4)

65

     Bir okulda
yüzlerce öğrenci okur. Öğretmenler bunlara eğitim verir, öğretimde bulunur.
Bunlar mezun olarak sosyal hayatta yerlerini alır. Normal hayatlarına devam
eder. Böylece bir okul seneler boyunca sayısız öğrenciye, okul sonrası lâzım
olacak donanımı sağlamış olur. Çıkacaksa bir mûcit, bir kâşif veya büyük bir
devlet adamı; işte ancak bunların içinden çıkacak, kendini gösterecek; milletine
ve hattâ dünyaya büyük hizmetler yapacaktır. Kırk yılda çıkacak bir kıymet;
bunca eğitim ve öğretime yapılan masrafa değer mi? Diye düşünmemeli. Nâdir
istidat ve kabiliyetlerin ortaya çıkması, bâzı zeki ve dâhilerin kendini
göstermesi; sayısız normal öğrencilerin eğitim ve öğretimleri için hazırlanan
imkânların ve bu daimi eğitim faaliyetlerinin mevcudiyetine bağlıdır. Çünkü
onlar bunların içinden çıkacaktır.

     “Kırk gün kar
yağar bir gün av olur.” dedikleri gibi. Bizler zemini hazırlamakla mükellefiz.
Ekmek bizden Yetiştirmek O’ndan.

     Unutmayalım ki:
“Bağban / bahçıvan, bir gül için, bin hâre / dikene hizmetkâr olur / hizmet
eder.”

     Tabii Sa’dî’nin:
“Gül olacak yerde gül, diken olacak yerde diken ol.” dediğini de yabana atmamak
gerek.

     Kelâmın / sözün
tabakaları var. Biri mütekellim / söyleyen, biri muhatap / kendisine söylenen,
biri maksat / ne için söyleniyor, biri de makamdır / ne makamda söyleniyor.

     Öyle ise yalnız
söze bakmamalı! Kim söylemiş? Kime söylemiş? Ne için söylemiş? Ne makamda
söylemiş? Olduğuna da bakmalı! Çünkü kelâm / söz; kuvvetini, hüsnünü /
güzelliğini bu dört menbâ ve kaynaktan alır.

     Evet kelâm / söz;
mütekellime / konuşana yani öğretmene bakıyor. Öyleyse, öğretmen ehil olmalı.
Söylediği hak, yaptığı âdil, bildiği doğru olmalı.

     Her yeni ders
yılı; yeni bir ders yılıdır. Her öğretmen, her yeni ders yılına bir yıl daha
tecrübe kazanmış olarak girmeli.

     Hem bilgisini
artırmış, hem de son edindiği tecrübelerle yepyeni bir zihniyetle, farklı bir
uygulamanın eşiğine gelmiştir.

     Talebeye daha
feyizli, daha nâfiz / nüfûz edici / etkili ders anlatabilmek için, biraz daha
tecrübe sahibidir.

     Bunu mutlaka yeni
ders yılında tatbik etmek isteyecektir. Bu bakımdan daha zinde / canlı, daha
heyecanlı, daha iyi netice almak düşüncesiyle; yeni bir umutla ders yılına
başlayacak. Her ders yılı başında olduğu gibi, mutat / her zamanki konuşmasını
zevkle yapacak. Talebelerden yeni ders yılında isteği doğrultusunda çalışmaları
gerektiğini isteyecektir.

     Sınıfta öğrenciye
en çok tesir / etki eden husus; öğretmenin samimiyetidir.

     Eğer öğretmen;
öğretmek, yetiştirmek, terbiye etmek. Başka bir ifadeyle talebesini hem âlim /
bilen hem ârif / olan yapmak gibi bir ruh iştiyakı / şevki, icbar ve
zorlamasıyla. Onlara geleceğimizi kuracak nesil nazarıyla bakarak. Bu gayeye
engel teşkil edecek talebelerini, etrafındaki tehlike zincirlerini görüp; engin
şefkati sebebiyle üzülerek, bu meseleyi kendine dert edinerek derse başlarsa;
söyledikleri öğrencinin dimağ ve kalbine bir ateş nehri halinde akar. Onu da
tutuşturur.

     Öğretmen;
öğrencinin aklına yerleştirdiğiyle onu âlim, öğrencinin kalbine koyduğuyla onu
ârif eder. Çünkü ilmin yolu akıldan, irfanın yolu kalbten geçer. Zira aklımızla
bilir, kalbimizle severiz.

     Fakat bu güzel ve
ulvî neticeye ulaştıracak olanın da, talebenin samimi ve içten istekli oluşuna
bağlı olduğunu unutmayalım. Çünkü Hz. Mevlânâ’nın dediği gibi, ancak talebenin
öğrenme isteği nispetinde, öğretene ilham olunur. Kaldı ki:

     Öğretmen araştırıcı
değil, öğreticidir.

     Kimi araştırır,
kimi öğretir.

     Kimi yapı
malzemesini sağlar.

     Kimi ustalık
yapar.

     Öğretmen ustadır.

Önceki İçerikTuzu Kuru Siyasetçilerin Yoksulların Hakkını Araması!
Sonraki İçerikÇırpınırdı Karadeniz Bakıp Türk’ün Bayrağına Ahmed Cevad’a Rahmet Ve Minnetle
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.