Ne Zaman ki

46

 

ABD’nin yakın geçmişte Irak’a yönelişi, Demokrasi havariliği kılıfına bürünerek gerçekleşmişti. Yine ABD, Suudî Arabistan’a yönelişini, aynı gerekçeye dayandırmıştı. Ayrıca İran’a  yan bakışı, aslında sırada Türkiye’nin de olduğunu apaçık gösteriyor. En azından göz dağı veriyordu. Nitekim çok yakın geçmişte, Ege’debir savaş gemimizin tam alnından vuruluşunu ve buna güya kaza süsü verilişini unutmadık.

Özellikle Türkiye’nin kendisine gelmesini istememekle! Ham maddelerini gereği şekilde kullandırmamakla! Tren ve tren yolunu bile geliştirmemekle; Batılıların Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nden  aldıkları, arama ruhsatlarına rağmen; maden aramayıp, kilometre karelerce toprağı el dokundurmaz vaziyette tutmaları! Türkiye’yi kendilerine sakladıklarının en açık delil ve belgeleridir.

Nitekim “Türkiye, Türklere bırakılamayacak kadar önemli bir ülke!” diyen bunlar değil mi?

Evet, ne zaman ki, Türkiye’yi ekonomik bakımdan eli kolu bağlı bir duruma getirecekler.

Ne zaman ki, ellerindeki ham maddeler, tükenmenoktasına gelecek.

Ne zaman ki, Türkiye’yi Türklere bırakmadan sömürme imkanı doğacak.

Ne zaman ki, yabancı sermaye Türkiye’ye tam hâkim olacak.

Ne zaman ki, Türkiye tam bir Pazar olacak.

Ne zaman ki, Türkiye mevcut sanayisini bile terketmek zorunda kalacak. Daha doğrusu, terketmek mecburiyetinde bırakılacak.

Ne zaman ki, Türk Ordusu dünyanın çeşitli yerlerinde Batı ve ABD hesabına kan dökmeye başlıyacak; onlara jandarmalık yapacak. Nitekim Afganistan’da Türk askerini Kabil dışında görev yapmıya zorlamaya bile başlamışlardı. O zamanlar (2002 yılları); Türk Ordusu’nu Bağdat’a yürütme çabaları da bütün hızıyla sürmüştü.

İşte ne zaman ki, Türkiye içte – dışta kendi onulmaz dertleriyle meşgul edilecek bir duruma getirilir. İşte ancak o zaman; Türkiye’nin petrolünün de, madeninin de çıkarılma zamanı gelmiş olacak.

Daha doğrusu, varken yok sayılanlar; var sayılmaya başlanacak. Fakat ne çare, bu imkanlar Batı ve ABD’nin eliyle dünyaya sunulacak!

Türkiye’ye de, kendilerine hizmet ettiği sürece ayakta kalma şansı ve statüsü verilecek.

Hesapları bu; anlı şanlı AB,  ABD ve içimizdeki işbirlikçilerin!

Tabii bütün bunların olması için Türkiye’nin bölük pörçük olması lâzım! Her etnik gruba özerklik verilmesi gerek! Türkiye’de devletçikler türetilmesi şart! Nitekim Türkiye’nin Kuzey-Doğu’sunda Ermenistan kurulmak istenmiyor mu? Türkiye’nin Doğu-Karadeniz bölgesinde Pontus devletinin ihyası için kıpırdanmalar yok mu? Türkiye’nin Güney-Doğu’sunu vatandan koparmak için çalışmalar yapılmıyor mu?

İşte bütün bunlar olursa. Yani Türkiye Cumhuriyeti parçalanırsa;değmeyin AB’nin keyfine!

Açıkçası bütün bunlar gerçekleşirse;dokunmayın ABD’nin zevkine!

Ne dersiniz aziz okurlar? Olur mu bütün bunlar? Diye sorarken, vereceğiniz cevapları duyar gibiyim:

-Güldürmeyin bizi!

Haklısınız diyor ve Koca Akif’in ölümsüz beytiyle, hislerinize tercüman oluyorum:

“Hangi kuvvet onu, haşa edecek kahrına râm?

Çünkü tesîs-i İlahî, o metîn istihkâm.”

993 – 995

 

 

Önceki İçerikVefatının 30. Yılında Öfkesi ve Kandiliyle Gazeteci Necip Fazıl Kısakürek
Sonraki İçerikTürk Üsküp’ten, Türk Adana’ya Selam Götürüyorum
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.