Aslında
tarih boyunca hep aynıydılar, hiç değişmediler! Menfaatleri olduğunda dostça
yaklaştılar ama menfaatlerine dokunan konularda ilk fırsatta sırtımızdan
hançerlediler…
Bağımsızlığına kavuştuğu tarihten bu yana
Yunanistan, Kıbrıs’ı gasp ettikleri tarihten bu yana Rumlar, ne zaman sıkıntılı
bir süreç yaşasak; ne zaman kargaşaya müsait bir düzenle karşılaşsak, türlü
Bizans oyunlarıyla karşımıza çıktılar!
Korona salgının tüm dünya ülkelerini kasıp
kavurduğu, ülkemizin de bu riskli dönemden fazlasıyla etkilediği bu süreçte
yine aynı şeyi yaptılar, yapmaya devam ediyorlar!
Geçtiğimiz
hafta içinde Edirne sınırımızın karşısında Yunanistan’ın Dimetoka kentinde
bulunan Çelebi Sultan Mehmet Camiinin Minaresine Yunan Bayrağı asıldı!
Yine aynı tarihte bu defa Kıbrıs’ta Güney Rum
kesiminde önce Limasol’daki Köprülü Camiine Molotof kokteyli atılarak yakılmak
istendi, bununla da yetinmeyen Vandallar, camiinin duvarlarına İslam ve göçmen
karşıtı yazılar yazdılar.
Bu
olaydan bir gün sonra, bu defa yine Güney Kıbrıs Rum kesiminde Larnaka’daki
Tuzla Camiinin minaresine Bizans bayrağı astılar.
Şurasını bir kez daha ifade etmek
gerekirse bu Vandallıklar ne ilktir, ne de son olacaktır! Tüm Avrupa ülkeleri
içinde, ecdadımızdan günümüze kalıp da ibadete açık olmayan camilerimiz sadece
Yunanistan’dadır.
Kıbrıs adasının güneyinde atalarımız Osmanlı’dan
kalan nice camiler, nice hanlar, hamamlar onca eski eserler adeta yok edilmiş,
şehitliklerimizin hali ise yürekler acısıdır…
Şurası değişmeyen bir gerçektir!
Türkiye
Akdeniz ve Ege’de vatan topraklarını çevreleyen sularda, ata yadigârı Kıbrıs
adasında uluslararası anlaşmalardan doğan hakkını, hukukunu çiğnetmeyeceğini ne
zaman açıklasa, ya da bu yönde bir adım atsa:
Bu
uslanmaz ikili her defasında yeni bir Bizans oyunu ile karşımıza çıkmış,
bununla da kalmamış bu bölgedeki enerji yataklarından pay kapmanın peşinde olan
kimi ülkeleri de bu oyunun bir parçası yapmıştır!
Ege’de hava-kıta sahanlığı gibi konularda bir
türlü anlaşamadığımız bu ikiyüzlüler, son iki yıldan beri özellikle Doğu
Akdeniz’deki enerji yataklarının paylaşımından kaynaklanan anlaşmazlıkları da
öne çıkararak, Türkiye’nin öncelikle AB sürecini baltalamış, Kıbrıs konusunda
verilen onca tavize rağmen, Kıbrıs Konusuyla AB üyeliğimizi kilitlemiş,
müzakereler sürecinde ise; her defasında masayı terk eden taraf olarak tarihe
geçmişlerdir.
Bunlar yetmezmiş gibi yine aynı süreçte; önce
Yunan Genel Kurmay Başkanı, ardından da Yunan Dış İşleri Bakanı verdikleri
demeçlerle ülkemizi tehdit eden; milletimizin milli duygularını tırmalayıcı
ifadelerde bulunmuşlardır…
Korona salgını nedeniyle bu yıl oldukça
etkilenecek olan turizm sektöründe ülkelerin salgına odaklı tedbirleri peş,
peşe açıklanmaktadır.
Türkiye de bu kritik süreci en iyi
yöneten ülkeler arasında olup, Turizm Bakanlığımız konuyla ilgili öncelikle Avrupa
ülkelerinin tamamına alınan önlemleri içeren bir mektup göndermiş; sonra da
telefon diplomasisi başlatarak ülkemizi ziyaret edeceklerin gönül rahatlığı ile
gelebileceklerini anlatmıştır.
Bu salgın sürecinde Yunanistan, 15
Haziran’dan itibaren 29 Avrupa ülkesinden turist kabul edeceğini açıklamasına
rağmen, sadece Türkiye’den turist kabul etmeyeceğini açıklamıştır. Bunun nedeni
çok açıktır!
Türkiye’yi riskli bölge olarak
nitelendirerek, turizm sektörünü baltalamak!
Korona sürecinde ülkemizin başarıyla
mücadelesi ortadayken, böylesi bir karar almak nedendir? Ama gerek Yunanistan,
gerekse Güney Kıbrıs Rum kesimi, menfaat bekledikleri her eylemden Türkiye
aleyhine bir sonuç çıkarmaya odaklıdır.
Bu defa da öyle olmuş, Yunanistan’a gelecek turistlerin Türkiye’ye
geçişlerinin önü kesilmiştir!
Ancak şurası unutulmamalıdır!
Türkiye bugüne değin her alanda göstermiş
olduğu başarıyı, gelişmeyi, turizm alanında da göstermeye devam edecek, bunu ne
Yunan-Rum ikilisinin ucuz hamleleri, ne de AB üyesi olarak kurguladıkları
Bizans oyunları engelleyemeyecektir.
Ecdadımızdan yadigâr Osmanlı eserlerine
yapılan bu saldırılar; Avrupa ülkelerinde ne ölçüde kabul görmüştür, nasıl
yorumlanmıştır, bunu anlamak mümkün değildir! Çünkü daha önceleri de olduğu gibi
hiçbir Avrupa ülkesinden camilerimize yapılan bu saldırıları kınayan bir
açıklama gelmemiştir!
Sonuçta;
Medeniyet havarisi geçinen Yunan-Rum ikilisi,
camilerimize yapılan bu saldırıları önlemeye yönelik, hiçbir tedbir almamakla,
yapanları ortaya çıkarmamakla yine kendilerine yakışanı yapmıştır.
Çünkü tarihsel vukuatları benzer olaylarla
dolu olan bu ikili hiçbir zaman değişmemiş, her fırsatta ülkemiz aleyhine
çalışmaktan, tacizkar davranışlarda bulunmaktan vazgeçmemiştir.
Bundan
sonra da ne Rum’u, ne de Yunan’ı değişecektir…