Not: (Bu yazı yaklaşık iki ay önce yazıldı. 17 VE 25 Aralık olaylarında yaşananlardan sonra medyada yazılan ve söylenenleri bir daha hatırlatayım istedim.
Şu an yaşadıklarımızı ve on Ağustosta sandığa giderken vicdanınızın sesini bir daha dinleyin derim).
***
Başbakan: “Paralel yapı; aile mahremiyetinin içine girmiştir, benim ve oğlumun telefonlarını dahi dinlemişler, bize kumpas kurmuşlar” (dikkat edilirse 17 Aralıktan bu güne kadar yapılan yolsuzluk ve alındığı iddia edilen paralar hakkında konuşmamış, inkâr etmemiştir. Sadece dinlenildiğinden şikâyetçi.)
Şule Yüksel Şenler: “Zenginlerimiz etraflarında fitre ve zekâtlarını verecek fakir bulamıyorlar bu yüzden Başbakanımıza veriyorlar ki çevrelerindeki fakirlere dağıtılsın diye”. (Sosyal Medya ve TV kanalları)
Mehmet Metiner: “O, malum paraları ve para kasalarını, bulundukları yerlere polis koydu”.(TV. Konuşmaları)
Bülent Arınç: “Çok söz yalansız, çok mal haramsız olmaz. Yolsuzluktan içeri alınıp sonra salıverilmeleri vicdanları yaralamıştır”. (Bakan çocukları ve Reza Zarrab’ı kastediyor. TV. Konuşmaları)
Hayrettin Karaman: “1-TÜRGEV (Türkiye Gençlik ve Eğitime Hizmet Vakfı) adı üstünde bir vakıf; burada çalışanlar da kimin nesi olurlarsa olsunlar “kamu görevlisi” olarak çalışmıyorlar. İster iktidarda olanların gözüne girmek için olsun, ister Allah rızası için olsun bu ve benzeri vakıflara yardım edenlerin “rüşvet verdiklerini”, vakıfta çalışanların da “rüşvet aldığını” iddia etmek saçmalamanın ötesinde bir abes örneğidir.
2- (Evet, iş olmuş bitmiş, işi alan kâr etmiş, işi veren de ona -şahsi menfaati ile hiçbir ilgisi bulunmayan- bir vakfın, derneğin, hayır kurumunun adını vererek oraya yardımda bulunmasını rica etmiş, o şahıs da ya Allah rızası için veya ileride yine iş alma niyetiyle (bunu bilmemiz mümkün değildir) istenen yardımı yapmış. Ricada bulunanın, o kişi layık olmadığı halde ona tekrar -bu yardım sebebiyle- iş verme niyeti de yok.
Ben tekrar ediyor ve diyorum ki:
Bu yardım rüşvet tarif ve hükmüne girmez.
Bunun yolsuzlukla da bir ilgisi yoktur”.)
En son sözü vahiy yoluyla Cenabı Allah bildirmiştir:
Hz. Davut, Mescid-i Aksan’ yı yapmaya niyetlenir. Allah’tan vahiy gelir.
“-Hayır, Davut sen mescid-i Aksa’yı yapamazsın der.
Davut üzülür, nedenini sorar:
“Çünkü senin sesin kana bulaşmıştır, sesinin nağmeleri birçok mazlumun kanına girmiştir” der.
Mesnevi-Mescid-i Aksa… Hz. Mevlâna
Yukarıda söylenen sözleri okuduktan sonra, birde Allah tarafından Davut’a gönderilen vahiy’i okuduğumuzda ne anlıyoruz?
Velev ki her şey (B.Bakanın deyimiyle) bir kumpastı, hepsi polis tarafından tertip edilmişti, ses kayıtları birer montaj’dı.
Ya vicdanlar, ya kamu vicdanı?