Mustafa Yazgan Ağabey

107

Yazar, şair, yayıncı, kültür
adamı ve bürokrat Mustafa Yazgan’ı (1940 Gaziantep- 2021 Karamürsel) Rasim
Cinisli’nin MTTB Genel Başkan olduğu dönemde (1965-1966) gerçekleştirilen 29
Mayıs İstanbul’un Fethi Mitinginde tanıdım. Bu mitingle bir de Fatih Anıtı
yapılması için kampanya başlatılmıştı.

Türkiye’de demokrasinin ve
insan haklarının yerle bir edildiği 27 Mayıs Darbesi sonrası ilk defa gerçekleştirilen
İstanbul Beyazıt Meydanındaki miting iğneyi yere atsanız düşmeyecek kadar doluydu.
Bu aynı zamanda darbeye ve darbecilere bir tavır, bir cevaptı.

 

Darbeye Karşı Hukuku Savunan
Yazar

Şehzadebaşı’ndaki Vefa
Lisesinden mezun olmuş üniversite imtihanlarına hazırlanıyordum. Meydana Mehter
Takımı da gelmişti. Üniversite hocaları konuştu mitingde, Ahmet Kabaklı
konuştu, Rasim Cinisli konuştu ve bir delikanlı Mustafa Yazgan mikrofona geçti.
Davudi bir sesi vardı. Mitingdeki her konuşma önemli bir mesaj veriyordu
yarınımız için. Darbe sonrası; Türkiye ve Amme İdaresi’nde asistan iken
görüşleri yüzünden işine son verilen Mustafa Yazgan’ın ses tonunda ayrıca bir
etki yüksekliği hissettim. Bütün konuşmacılarla birlikte Mustafa Yazgan adı böylece
zihnimden hiç çıkmadı. Hele darbecilerin yabancı dili olan, üreten, paylaşan, genel
kültürü bulunan, ülkenin sorunlarını bilen ve çözmeye çalışan, sahasında uzman Mustafa
Yazgan’ı mağdur etmesi kendisine daha sıcak bakmamı hızlandırdı.  Haftalık dergi Düşünen Adam’a aboneydim, Mustafa
Yazgan’ın orada yazıları vardı. Sürekli Yeni İstiklal Gazetesi okuyordum,
değerlendirmeleri önemliydi, Büyükdoğu vazgeçilmezimdi orta sahifede o’nun
imzası ve yorumlarını görüyordum. Darbeye destek olan devrimci öğrencilerle
basılarak tesisi zarar gören Milliyetçi Yeni İstanbul günlük gazetesi de olmazsa
olmazlarımızdandı. Mustafa Yazgan orada da mevcuttu. Darbeye, hukuksuzluğa,
demokrasiye, değerlerimize karşı olanlarla mücadele eden gazete ve dergilerin
tümünde Mustafa Yazgan imzası vardı; adaleti, demokrasiyi, hakkı ve
kıymetlerimizi savunuyordu. Benim de muhabirliğini yaptığım Faik Muhsinoğlu’nun
yayınladığı demokrat Gaziantep Yeni Ülkü gazetesinde de Mustafa Yazgan’ın
yazılarını görünce bir başka ortak yanımızın daha olduğunu gördüm. Hemşeri
ağabeyimdi.

 

Ulus’ta Bir Tomurcuk

Mustafa Yazgan milli görüş
hareketinde tekele karşı Korkut Özal ile ortak hareket ederek mevcut listeyi
delmiş, yönetime girmişti. Girmişti ama bir sonraki darbe 12 Eylül’de (1980)
tutuklandı. Ankara Ordu Dil Okulu ve Mamak Askeri Cezaevi’nde 9 ay tutuklu
kaldı. Çok zor günler geçirdi. Hiçbir zaman şikâyette bulunmadı, devletine
küsmedi, mağduriyetini başkaları gibi kullanmadı. İsmen tanıyordum Mustafa
Yazgan’ı ama yüzyüze tanışmamız Ankara’da oldu. TRT Haber Merkezi’nde göreve başlamıştım.
Mustafa Yazgan da Gaye Matbaacılık da Tomurcuk adlı bir çocuk gazetesi ve
kitapları yayınlıyordu. Tomurcuk’ta sahife sekreterliğinden tutun, yazarlık,
muhabirlik, grafik tasarımı ve resim çalışmalarına kadar kendisi yapıyordu. Ulus’taki
yerinde birlikte olduk. Yıllardır tanışıyormuşuz gibi öylesine bir sıcaklığı,
samimiyeti ve dostluğu vardı. “Mehmetciğim” derken ağzından onlarca
“Mehmetciğim” dökülüyordu sanki. Her sayı yayınladığı gazete, dergi ve kitaba
yeni doğan bir evladı gibi bakıyordu. İtina gösteriyordu. Hediye ediyordu. Genç
kabiliyetleri ortaya çıkarmada özel bir gayreti vardı. Bunlardan biri de vali
ve akademisyen Prof. Dr. Ulvi Saran’dı.

Başkent’te Yazarlar
Birliği’ni hayata geçirirken kendisinden kurucu olarak bize katılmasını rica ettim.
Sevindi, duygulandı ve mutlu oldu.

 

Muharrire Vefa Şöleni

Deneme, inceleme dalında
Mücadelemizin Diyalektiği İçinde Türkiye ve Dertlerim, İlim ve Ahlak, Çağımızın
Ana Meseleleri, İslam ve Kainat, Semavi Dinlerde Ahlak, Ölümsüz Gerçek, Buhran,
Monark ve Ütopia adlı eserleri dikkat çekti. Sessiz Çığlık romanı da öyleydi.

Roman, tiyatro ve şiir
dalında eserler ortaya koydu. Ömrümün Devr-i Saadeti ve Hacc Seyahat Notları adında
iki de hatıra kitabı vardı. Anılarında bardağın hep dolu taraflarını gördü. Oysa
Ankara’dan ani bir kararla Kocaeli Karamürsel’e taşınmasında tamamen ekonomik
kaygılar mevcuttu. Karamürsel’de geçim büyükşehirlere göre kısmen daha rahat
olabilirdi. Bunu ne kimseye söyleyebiliyor ve ne de konu edebiliyordu.

Kendisinin de üye olduğu Kocaeli
Aydınlar Ocağı yönetimde kim olursa olsun hep Mustafa Yazgan’a destek oldular. Dr.
İbrahim Kahraman, Ahsen Okyar, Ruhittin Sönmez ve yönetimdeki arkadaşları hemen
aklıma gelenler. Mustafa Yazgan’a Vefa Gecesi’nde ayrıca Aydınlar Ocağı Genel
Başkanı Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş da özel katkı vererek hazır bulundu. Hele
sanatının 40. Yılı dolayısıyla 40 altın ile ödüllendirilerek bir tören
yapılması Mustafa Yazgan’a ilaç gibi gelmişti. Çok mutluydu. Her tarafa
konferanslara gidiyor, sohbetlere katılıyor, sempozyumlara tebliğ sunuyordu.
Sürekli bir akarı yoktu. Birikimi falan da mevcut değildi.

 

Kılpayı Kaçanlar

Genelde milliyetçi muhafazakâr
demokratlar böyle özele nedense hiç inmezler, hatta çoğu kişi birbirinin evini
bilmez, eşini ve çocuklarını tanımaz, ne yer ne içer haberleri yoktur vs. Bu
konuda tahminlerimde hiç yanılmadım. İstanbul’da bir hayırsever işadamı ortak
dostumuza konuyu açtım. Çok cüzi bir şeydi. Verdiği zarfı Mustafa Yazgan
ağabeye ulaştırdım, hemen beni aradı “Mehmetciğim çok teşekkür ederim. Zarf
Hazreti hızır gibi yetişti, oğlum parasını yatıramadığımız için vize
imtihanlarına giremiyor, bir dönem kaybedecekti bunu yatırmasaydık” dediğinde
ürperdiğimi hissettim. İstanbul’da bir gazete kendisine yazsın yazmasın cüzi
bir katkı veriyordu. Ancak geçim için bu kâfi değildi. Ekonomik sıkıntıları
artıyordu. Bir arkadaşımız Ankara’daki yönetime bunu fısıldadığında başdanışman
olarak yazısı yazılırken, gönüldaşı bildiğimiz biri bunu görüyor ve kendi
ismini yazdırıyor!. Mustafa Yazgan’ın ise Milli Saraylar’da ayda iki defa
toplanan kurulda hakkı huzur olarak 500’er TL alınacak bir yere yazısı
yazılıyor. Bunu kendisine sordum. “Ağabey bu olay doğru mu?” diye. Önce
tereddüt etti, sonra bunu nereden öğrendiğimi sordu, ben de “Bu olay doğru mu,
değil mi sevgili ağabey?” deyince “Doğru” dedi. Dehşete düştüm. Bir ara
Şanlıurfa’dan listeye girmişti milletvekili adayı olarak; kıl payı kaçmıştı
vekillik. Kaderi zorlamakla değişmiyordu.

 

Kuşatabilmek Ve Sosyal
Olabilmek

 

Vuslata 81 yaşında eren
müellif Mustafa Yazgan son bir senesini sürekli ev ile hastane arasında
geçirdi. Gel-gitleri olmadığı zaman kendisiyle konuşuyordum. Eşi Zerrin Hanım
fedakârlık örneği gösterdi bu süreçte. Hastalığın ilerlemesi üzerine Ankara
Mustafa Yazgan için seferber oldu. Kocaeli Üniversitesi Rektörü Prof. Dr.Saadettin
Hülagü, Belediye Başkanı Tahir Büyükakın ve Hastane yetkilileri Mustafa Yazgan
için çok uğraş verdi, zaman ayırdılar. Vali Settar Yavuz Mürsel Paşa
Camii’ndeki cenaze namazına bizzat iştirak etti. Örnek, fedakar sosyal, sıcak,
kuşatan, duyarlı bir ağabeydi, idol olan bir muharrir ve güven veren bir yol
arkadaşıydı Mustafa Yazgan. Nurlarda uyusun.