Mustafa Kemal Paşa’nın Ortadoğu Politikası

214

Tarih boyu kan, gözyaşı, ihanet ve her türlü entrikaya sahne olmuş Ortadoğu hakkında bilinmeyenleri ve Mustafa Kemal Paşa’nın Ortadoğu Coğrafyası hakkındaki görüş ve düşüncelerini bu yazımızda gün yüzüne çıkarmaya çalışacağız.

                Ne yazık ki tarih kitaplarımızda Mustafa Kemal Paşa’nın Ortadoğu meselesi hakkında ki görüşlerine yeterince yer verilmemektedir.

                Gerek petrolden önce, gerek petrolden sonra Ortadoğu, her zaman haçlı ordularının ve Batılı Emperyalist devletlerin hedefinde olmuştur. Özellikle 19. Yüzyılın sonlarına doğru Ortadoğu’da petrolün keşfinden sonra ki, bu tarih, Osmanlı’nın son yıkılış dönemine rast gelir. İngiltere, Fransa ve Almanya artık bu topraklar üzerinde hâkimiyet kurmaya başlarlar.

                Osmanlı yıkılmış, Osmanlıya ait Ortadoğu topraklarının büyük kısmı İngiliz ve Fransızların sömürgesi haline gelmiştir. Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş aşamasında gerek Suriyeli ve gerekse Iraklı yetkililer, heyetler halinde Atatürk’e gelerek adeta Osmanlıya yaptıkları ihanetin bedelini ödemek istercesine İngiliz ve Fransızlardan memnun olmadıklarını, bizlerle birlikte olup onlarla savaşmak istediklerini bildirmişlerdir. Atatürk bu iki devletin yetkililerine: “Hayır, sizler önce kendi ülkenizde bağımsızlık savaşını verin kazanın, İngiliz ve Fransızları kendi ülkelerinizden kovun, sonra federasyon veya konfederasyon şeklinde biz sizinle birleşebiliriz.” Demiştir.

                Bu sırada İngiliz istihbaratının Kahire temsilcisi Halep’ten topladığı bilgileri Londra’daki istihbarat merkezine bildiriyor. İstihbarat temsilcisinin topladığı bilgilere göre: “Yerel halk biz İngilizlerin Ortadoğu’da ki uygulamalarından çok rahatsız, Türkiye’de Mustafa Kemal’in başlattığı kurtuluş mücadelesinin aynısını onlarda yapmak istiyorlar. Sevilmeyen bir Avrupa devletinin mandası altında kalmaktansa Osmanlı ile birleşme niyetindeler.”

                Lozan anlaşmaları üzerinde kıyasıya mücadele sürerken, Misak-ı Milli sınırlarımız içinde kalan Hatay, Musul ve Kerkük masaya gelir, Irak zaten İngilizlerin sömürgesi altında olduğu için İngilizler Musul’u Irak’a bırakmak isterler. Uzun mücadeleler sonrasında İngilizlerle anlaşma sağlanamaz ve Mustafa Kemal’in direktifleriyle Musul meselesi ileriki bir tarihe bırakılarak Lozan Anlaşması imzalanır.

                1924 Senesinde İstanbul Haliç’te “Haliç Konferansı” diye adlandırılan İngilizlerle Musul konulu bir konferans düzenlenir. Fakat İngilizlerle bu konferansta da anlaşma sağlanamaz.

                Anlaşma sağlanamayınca Musul meselesi Birleşmiş Milletler Cemiyetine gider. Birleşmiş Milletler cemiyeti Musul hakkında Türkiye aleyhinde karar verir ve Musul’u Irak’a bırakır. Mustafa Kemal Paşa: “Hayır, Musul bizimdir, bizde kalacaktır” der ve Birleşmiş Milletler kararını tanımaz.

                Bunun akabinde İngilizler Türkiye’ye bir NOTA verirler. Türkiye’den Hakkâri vilayetini isterler. Çünkü oranın halkı Müslüman değil, Nesturî Hristiyan’ıdır derler.

                Mustafa Kemal Paşa Musul ve Hakkâri konusunda kararlıdır ve İngilizlerle savaşmayı göze alır. Tam olayların bu safhasında savaş meydanlarında omuz omuza birlikte çarpıştıkları bazı subaylar ordudan istifa eder, milletvekili seçilir ve Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası adı altında parti kurarlar. Bu fırka mensupları Mustafa Kemal Paşa’nın görüşlerini değil, daha ziyade İngiliz yanlısı bir duruş sergilerler.

                Bir müddet sonra bu parti içine Lawrence misali sızan irticacı Kürtler(Şeyh Sait gibi), Nesturiler isyan çıkarmışlardır. Mustafa Kemal Paşa bu isyanları bastırır ve 1925 yılında bu fitne yuvası Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasını kapatır ve üyelerinin birçoğu yargılanır. Parti kapatıldıktan sonra Mustafa Kemal Paşaya suikast hazırlanır ve öldürülmek istenir. Bu teşebbüs te gerçekleşmeden açığa çıkarılır ve teşebbüs sahipleri İstiklal Mahkemelerinde yargılanıp birçoğu idam edilir.

                Bu çıkan isyanlar neticesinde Musul konusu maalesef akamete uğrar. Ancak Mustafa Kemal Paşa Hatay konusunda son derece kararlıdır ve 1937 yılında bir toplantı düzenler. Bu toplantıda bir tarafına Sadabat Paktı Genelkurmay Başkanlarını, diğer tarafına Balkan Paktı Genelkurmay Başkanlarını karşısına da Fransız Sefirini alarak(O yıllarda Suriye Fransızların sömürgesi altındaydı) adeta Fransız Sefirini azarlarcasına: “Bakın bu iki yanımdaki şerefli devletlerin Genelkurmay Başkanları da şahittir ki Hatay’ı size bırakmam, size Hatay’ın bir karış toprağını bile vermem.” Demiştir.

                Sonrasında Suriye Dışişleri Bakanıyla görüşüp: “Batıdan bir devlet gelecek benim sınırlarımın hemen bitişiğinde bir sömürge oluşturacak ve iki devlet arasında hakemlik yapacak…hepimiz Müslümanız, namusum üzerine yemin ederim ki, ben buna müsaade etmem edemem! Fransızlar akıllarını başlarına toplasınlar. Siz de bu Fransız sömürgesinden bir an evvel kurtulun sonra biz sizinle anlaşırız.” Diyerek Hatay meselesine noktayı koymuştur.

                Hatay Mustafa Kemal Paşa için o kadar önemlidir ki Kâtib-i Umumisine şunları söylemiştir: “Hiçbir çare kalmazsa Cumhurbaşkanlığından istifa ederim, arkadaşlarımla beraber Suriye topraklarına gizlice sızarak Hatay için gerilla savaşını başlatırım.” Kararlılığını dile getirmiştir.

                Ezcümle şunu söyleyebiliriz ki; bugün ABD’nin Arap Baharı ve Büyük Ortadoğu Planına karşı Türkiye tarafından Mustafa kemal Paşa’nın Ortadoğu planı uygulansaydı Türkiye’nin ve Ortadoğu’nun kaderi bugünkünden çok daha farklı olurdu.

                *Not: Yazı hazırlanırken Atilla İlhanın görüşlerinden faydalanılmıştır.