Askerlik yapanlar bilirler askerde bir takım klişe sözler
vardır. Bu sözlerin bir kısmı Yeşilçam filmlerinden aparma mizahi şeylerdir.
Şaban Oğlu Şaban filminde Şener Şen’in
söylediği “Aranızda
bomba atmayı bilmeyen hayvanlar var!”
ve “Gözü kör olsun o düşmanın
hala öldüremedi seni” replikleri bu kalemdendir.
Bazı sözler ise en gün
görmemişinden doğrudan doğruya kışlaya aittir. Özellikle her askeri ihtiyatlı
olmaya sevk etmenin yanında bir yandan da Ordu-Donat sınıfının önemini
vurgulama amacı taşıyan “Mühimmat nefes gibidir,
kesildiğinde hissedersin” sözü bu kalemdendir.
Mühimmat
nefes gibidir. Her alanın da ayrı bir mühimmatı
vardır. Merkez Bankası’nın
kasasındaki döviz ve altın rezervleri ekonominin mühimmatıdır mesela. Birileri Merkez Bankası’nın kasasındaki 128 milyar
Doları boşaltıp net rezervi –
(eksi) 50 milyar Dolarlara getirdiğinden beri, Merkez Bankası’ndaki mühimmatın
kesilmesini bütün ülke nefes gibi hissediyoruz mesela. Döviz kurunun günden güne kırdığı rekorlar ve döviz kuruna bağlı olarak
ekmek gibi en temel ihtiyaçlarda bile fahiş fiyat artışları yaşanması o mühimmatın önemini her geçen gün daha iyi anlamamızı
sağlıyor.
Liyakat da bir çeşit mühimmattır.
Kamu kurumlarının ve özellikle belediyelerin vasıfsız yandaşlarla doldurulması
sağlıkta, eğitimde, yargıda ve özellikle de belediyelerde vatandaş odaklı iş
yapma ve vatandaşın sorunlarının çözülmesi
konusunda muazzam bir beceriksizliğin ortaya çıkmasına yol açtı. Eğitim
sisteminin, sağlık sisteminin, sosyal güvenlik
sisteminin, 2004’ten beri
aynı siyasi parti tarafından yönetilen Kocaeli’nin hal-i pür
melali ortada. Canım şehrin her yanını gün
geçtikçe büyüyen sorunlar ağı kapladı.
Ancak yerel yöneticilerin bu sorunları çözme becerisi olmadığı gibi çözme
niyetleri de yok. Liyakat denilen mühimmatın
kesilmesini her sabah ve akşam trafiğine yakalanan Kocaelili iliklerine kadar
hissediyor zaten.
Adalet de bir çeşit mühimmattır.
Yargı kurumunun ağır çalışması, zayıfı güçlü karşısında koruyamaz hale
gelmesi, büyük siyasi davalar bir yana en
basit davalarda bile bariz hukuka aykırılıklarla karşılaşılması, bir kısım
hakim savcıların bir siyasi partinin il-ilçe teşkilat yöneticileri karşısında
bile hukukçu gibi davranamaması gibi vakıalar adalet denilen mühimmatın kesildiğini bütün
vatandaşlarımıza iliklerine kadar hissettiriyor.
Demokrasi de bir mühimmattır.
Ülkeyi yöneten siyasi partinin seçimi kaybederse seçim sonuçlarına rıza göstereceği, iktidarı seçimi kazanan tarafa hukuka uygun
bir şekilde devredeceği konusunda ciddi şüpheler
var. Herkes biliyor ki mevcut siyasi iktidar, iktidarını korumak için çılgınca
bir takım işler yapması gerekirse o çılgınca işleri yapar. Siyasi iktidarın
gerek 2015 Haziran genel seçimlerindeki tavrı gerekse 2019 yerel seçimlerindeki
tavrı bu konudaki endişeleri komplo teorisi olmanın çok ötesine taşıyor. Bütün millet, ülkede
demokrasi denilen mühimmatın
kesilmesini iliklerine kadar hissediyor.
Bugün bir
komşumla sohbet ederken bana şunu sordu; “Ülke
olarak bizim kafamız ne zaman rahatlayacak acaba? Ne zaman yarına ilişkin bir
kaygımız olmadan yaşayacağız?” Öyle görünüyor ki yukarıda saydığımız ve
yer darlığından sayamadığımız tüm
bu mühimmatlar var olursa milletçe
kafamız rahatlayacak, psikolojimiz rahatlayacak, geçimimiz rahatlayacak. Ancak
bu mühimmatlar AKP’nin yaptığı gibi hoyratça tüketilip kesintiye uğratıldığı
sürece milletçe hiçbir zaman
rahat bir nefes alamayacağız. Sonuçta mühimmat
nefes gibidir, kesildiğini milletçe hissediyoruz.