“Mooreeffoc
Etkisi, alışık olunan bir şey alınıp önüne hayali bir ayna koyularak bakış açısını
değiştirmekle ilgilidir; bilineni alıp sadece biraz yerinden oynatarak bilinmez
ve yabancı kılmaktır. Bu kavram, bir gün bir kahve dükkânına girip, içeriden
bakıldığında vitrindeki “Coffee Room” kelimelerinin tersten okunduğunu fark
eden Charles Dickens tarafından yaratılmıştır. Bu, onun için bilindik bir alanı
yeni ve farklı bir şeye dönüştürme etkisi yaratmıştır, dilini bilmediği yeni
bir yere.
Bu
teknik, çok iyi bilinen yerleri ve alanları alıp yalnızca biraz değiştirerek
beklenmedik ya da garip şeyler ekleyerek hayali bir dünya yaratmakta
kullanılabilir. Bir manzaraya, gizemli ya da şaşırtıcı bir şey eklenebilir.
Mesela, en sevdiğiniz ağacın altında küçük bir kapı olduğunu düşünün.
Kitaplarınızdan birindeki bir sayfanın şifreli yazıldığını hayal edin. Evinizdeki
mutfakta kimsenin daha önce fark etmediği bir tavan kapağı olduğunu düşünün ve
bu kapağın açıldığı gizemli dünyayı hayal edin. Dünyadaki mekanların bilinen
isimlerinin anagramlarını yapmayı deneyin. Anagram, bir kelimenin harflerinin
yerleri değiştirilerek oluşturulan yeni bir kelimedir.” (1)
Anagram
tekniğiyle mesela İzmit’i “Timzi” şeklinde yazabilirsiniz veya İstanbul’u “Ulbantis”.
Farklı
bir açıdan bakma tekniği sadece kelime oyunlarıyla yapılacak bir şey de
değildir üstelik. Tıpkı lego oynar gibi, gerçek mekânların coğrafi
özelliklerinin de farklı olduğu düşünülebilir. İzmit Körfezi’nin bir kara
parçası olduğunu, tüm İzmit’in buzullarla kaplı olduğunu, 2 milyon küsur nüfusu
değil de sadece beş altı iglodan oluşan mini bir sitede yaşayan hepi topu yirmi
insanı barındırdığını hayal edin bir an.
Farklı
bir açıdan bakıp hayal kurma tekniğini siyasette de uygulayabiliriz. Mesela
mevcut siyasi iktidarın mensuplarının ahlak ve liyakat bakımından çok iyi
yöneticiler olduklarını tahayyül edelim bir an için. Evet zor olacak ama biz
yine de hayal edelim. Hepsinin tek dertlerinin ülkenin sorunlarını çözmek
olduğunu, ülke sorunlarını çözmek için çok fazla zihni mesai harcadıkları için
sıkıntıdan kolay kolay uyuyamadıklarını var sayalım. Yine, siyasi iktidar
mensuplarının rüşvete, irtikapa, yolsuzluğa, kamu malına el uzatmaya tenezzül
ve tevessül etmeyen kişiler olduklarını hayal edelim.
Siyasi
iktidar mensuplarının nepotizm (adam kayırma) illetine düçar olmadıklarını,
toplumu ötekileştirip ayrıştırmadıklarını, devletin bütün imkânlarını
kendilerini iktidarda tutma amacıyla propaganda aracı olarak kullanmadıklarını
hayal edelim.
Yine
bir an için mevcut siyasi iktidarın çok iyi bir eğitim sistemi tesis ettiğini,
çocukların bu sistem içerisinde çağdaş bilimsel eğitim almalarının yanında
ahlaklı, karakterli bireyler olarak yetişmelerinin sağlandığını var sayalım.
Yargı teşkilatının hızlı ve adil olduğunu hayal edelim. İnsanların hastanelerde
tedavi olabilmek için haftalar öncesinden sıra numarası almak zorunda
kalmadıklarını düşünelim. Yine siyasi iktidarın ekonomi politikaları nedeniyle
ülkenin gerçekten refaha kavuştuğunu, milletin bolluk ve bereket içinde
yaşadığını, Türkiye’de sadaka verilebilecek tek bir fakir kişinin bile
bulunamadığını, ülkenin bu ekonomik gücünü başka ülkeler üzerinde bir yaptırım
aracı olarak kullandığını hayal edelim.
Biliyorum
bu satırları okurken bıyık altından gülüyorsunuz. Zira yukarıda hayalen
saydığım iyi ve güzel şeylerle Adalet ve Kalkınma Partisi’ni hayalen bile yan
yana getiremiyorsunuz. AKP / Ak Parti ya da adına her ne diyorsanız gerçekte
ülkeyi düze çıkartamadığı ve iyi yönetemediği gibi sizlerin hayal dünyasında
bile ülkeyi düze çıkartamıyor ve iyi yönetemiyor. Düzden de baksanız,
“mooreeffoc etkisi” uyandırmak için tersten de baksanız, amuda da kalksanız
ülkenin hayrına/faydasına olan herhangi bir şeyle Ak Parti’yi aynı fotoğraf
karesi içinde göremiyorsunuz. Ak Parti’yle ilgili güzel hayaller kuramamakta,
Ak Partili güçlü bir Türkiye’yi hayal edememekte sizler sonuna kadar
haklısınız.
(1)
Keri Smith, “Hayali Dünyam”, s.xiv-xv)