Merhum Erbakan Hocamızın Ardından

89

Ülkemizin ve İslam âlemimin başı sağ olsun.

Mücahit oldu.

Mücahit kaldı.

Mücahit öldü.

Seni sevdik, seviyoruz ve seveceğiz hakka yürüyen lider.

Çevresini aydınlatmak için yanarak kendisini tüketenleri anlatmaya yönelik

‘Mum dibine Işık vermez’ atasözü kullanılır.

Erbakan hocamız sadece çevresini değil,

Ülkemizi ve İslam âlemini aydınlatmaya çalışıyordu.

Cenaze namazına 63 İslam beldesinden gelen heyetler bunun en açık delili ve belgesiydi.

Fakat O insanlığı aydınlatmaya çalışırken mum gibi eriyerek kendisini tüketmiyordu.

Merhum hocamız mum gibi değil güneş gibi idi.

Bitmez tükenmez bir enerjiye sahipti.

Tüm insanlığı aydınlatarak ısıtmaya çalışıyordu.

Elbette karanlıktan beslenenlerde olacaktı.

O’nun enerjisi ölümüyle de bitmeyecek.

Varlığını sürdürmeye devam edecektir.

Büyük hayaller ve idealler liderlerle var olurlar.

Ama liderin ölümüyle yok olmazlar.

Hocamızın hayalleri, idealleri Büyük Okyanusa maya çalmaktan daha büyüktü..

Bu ideallerin bir kısmı gerek ülkemizde gerekse İslam dünyasının birçok yerinde yerleşmiş ve kök salmaya başlamıştır.

Merhum Erbakan hocamız farklı idi ve iz bırakanlardandı.

Nasrettin hoca göle maya çalmıştı.

Hocamız ise Büyük Okyanusa maya çaldı.

Biiznillah maya tutmaya başladı.

Hocamızın idealleri Büyük okyanustan da büyüktü.

D- 8 Projesi öyle değil midir?

Bu projeyi bazıları hayal gibi görebilir.

AB fonksiyonunu yitirmiştir.

İnsanlığı kurtaracak olan D – 8 projesiyle temelleri atılan yeni ve adil bir dünya nizamıdır.

Yeni bir dünya ideali yâda hayali sadece İslam âlemini değil Güneş gibi bütün insanlığı aydınlatacak ve ısıtacaktır.

Bu idealler dünya durdukça yaşayacak ve O’nu ölümsüz kılacaktır.

Hayal edilenlerin gerçekleşme imkânı geçte olsa vardır.

Hayal edilmeyenlerin hiçbir zaman gerçekleşme ihtimali yoktur.

Fikirler düşünceler ve idealler hayat gibi sonlu değildir.

Evet, bir çiçekle bahar gelmez ama O çiçek baharın habercisi ve müjdecisidir.

Hele o çiçek hiç solmayacak ve dünya durdukça var olacak bir çiçekse.

Kendisini ülkenin hâkimi ve baharın bütünü olarak gördüğü için.

‘Bir çiçekle bahar gelmez’ sözüyle 1965 seçimlerinde Konya’mızdan bağımsız milletvekilliği girişimini küçümseyen Sn. Demirel bu gün ülkenin, bölgenin ve dünyanın neresindedir?

Gerek ülke yönetiminde gerekse bürokraside varlığından söz edilebilir mi?

Ebetteki O’nun da sözü edilen birçok değişik yönleri var.

Bugün Demirel’in partisi de zihniyeti gibi kaybolmuştur.

Oysa bir çiçek olarak önemsenmeyen o mefkûre bu gün itibarıyla 2 cumhurbaşkanı 4 başbakan çıkarmıştır.

Merhum Özal’ında 1977 seçimlerinde MSP’den İzmir milletvekili adayı olduğunu unutmamak gerekir.

Hoca gerçekten farklı bir liderdi.

Farklı olduğu için liderdi.

Ak Parti’nin kuruluşu ve hocanın Ak Parti’ye sert muhalefeti taktik mi idi gerçek mi?

Hala net olarak anlaşılamadı.

Hocanın anlaşılamayan bir yönü (farkı) da ADİL DÜZEN projesi idi.

Adil düzen kapitalist düzenin alternatifidir.

Kapitalist düzeni merhum Necip Fazıl (cennet mekân) nasıl tarif etmişti?

Bir kişiye dokuz, dokuz kişiye bir pul,

Bu taksimi kurt yapmaz, kuzulara şah olsa..

Demek ki kapitalistler kurtlar kadar bile merhametli değilmiş.

Adil düzen ise bu zihniyetin ters yüz edilmesidir.

Küçük bir azınlığın milli gelirin kaymağı ile beraber ayranını götürdüğü çoğunluğa tortu ile yetinmenin kaldığı bir ortamda onuda bulabilirse eğer.

Sistemin ters yüz edilerek hakça bölüşümü vampirlerin işine gelir miydi?

Merhum hocamızın bir farkı da bağımsızlığımızın tehlikeye düşmemesi ve savunmada dışa bağımlı olmamak için yerli milli ve ağır sanayi sistemini kurmak istemesi idi.

Tabi bu ideal dış güçlerin ve onların yerli işbirlikçilerinin işlerine gelmiyordu.

Onun için insanların işiz, ülkenin fakir ve geri kalma pahasına hocaya ve fikirlerine saldırıyorlardı.

Merhum baba İnönü’ye atfen söylenilen bir söz vardır

‘Bu ülke bir adam yetiştirdi, O’da dinci çıktı’

Aslında onların saldırıları hocanın şahsından ziyade inanç ve değerlerine idi.

Hoca onlarla beraber aynı localara kayıtlı olsa,

Aynı çilingir sofralarına otursa bu saldırışların cezaların ve yasakların hiç birisi olmayacaktı.

İşte bu zihniyet hocanın başında bulunduğu bir ekip tarafından üretilen ilk yerli yapım devrim otomobiline benzin koymadan protokole çıkaran zihniyettir.

Bu zihniyetin perde arkasında şu düşünce hâkimdir;

Biz yapamayız,

Zekâmız müsait değil,

Sana’da yaptırmayız,

İnancın bize uygun değil..

Hocanın diğer bir farkıda çevre yâda varoş olarak tabir edilen çarıklı olması sebebiyle horlanan aşağılanan adam yerine konulmayan Anadolu insanını merkeze taşıması içselleştirmesi eğitimlerinin önündeki engelleri kaldırması.

Onları iş  ve siyasi hayata ortak etmesidir.

Hala mütedeyyin insanları kültürsüz, medeniyetten uzak göbeğini kaşıyan adam olarak niteleyen zihniyet..

O gün Anadolu insanına hangi gözle bakıyordu?

Merhum Erbakan Hocamız 28 Şubat soğuğunu yaşamış fakat üşümemiş, titrememişti.

Anti demokratik baskılara maruz kalmış fakat hiçbir zaman,

Nokta kadar menfaat için virgül gibi eğilmemiş dim dik durmasını bilmiş bir liderdi.

Eğilmeden dimdik duran bir başka lider Merhum Yazıcıoğlu’nu da rahmet ve şükranla anıyorum.

Millete dönen namluya selam durmamış, postal yalamamıştı

Ruhları şad, mekânları cennet olsun.

Milli görüş harekâtını üç kez sekteye uğratan,

İktidardaki bir partiyi kapatarak, liderine siyaset yasağı koyanlar,

Ülkemizin iki dönemdir hocanın talebeleri tarafından yönetiliyor olması karşısında acaba başlarını taşlara vuruyorlar mı?

Siyasi İslam diye tabir edilen İslam’ın camilere ve vicdanlara hapsolma işine son vererek Müslümanların inançları ve kimlikleriyle siyaset sahnesinde boy gösterebilmeleri de hocanın uğraş ve zahmetleri neticesidir.

Havuz sistemiyle ülkenin kaynaklarının hortumculara gitmesini engelleyen

Cumhuriyet tarihinde ilk defa denk bütçeyi gerçekleştiren..

11 ayda ekonomiyi düzlüğe çıkararak milletin yüzünü güldüren bir liderden,

Millet memnun olsa da, şer güçlerle onların yerli işbirlikçileri elbette memnun olmayacaktı.

Vefatı sebebiyle seveni ve sevmeyeni tarafından kendisine methiyeler dizilen hocamıza sağlığında aynı değer verilseydi ülke ve millet için daha faydalı olmazmıy dı?

Olmazda varsayalım hoca dirilerek geri gelse,

Vefatı sebebiyle kendisine methiye dizen insanların kaç tanesi yanında olur?

Yoksa ‘Biz senin ölünü seviyorduk’ deyip yine karşısına geçerek cephemi alırlar?

Cennet Mekân Abdülhamit’in değeri ülke parçalandıktan sonra anlaşıldı.

Ama iş işten geçmişti.

Abdülhamit’in ruhaniyetinden istimdat diye yazı yazmanın pişmanlıktan öte ülke ve millet için bir faydası da yoktu.

Askerin tavrını özür mü değil mi diye sorgulayanlar,

Bunun olması gereken insani bir tavır olduğunu elbette bilirler.

Özür olsa bile bunun Abdülhamit’in ruhaniyetinden istimdat anlayışından ne farkı var?

Hocam senin izlerini silmeye çalışanlar silindi silinecek,

Fakat senin izlerin hep taze kalacak.

Hocamızın gözünün açık gitmediğine inanıyorum.

İdealleri kendisi tarafından olmasa bile sevenleri tarafından peyderpey gerçekleştiriliyor,

Gerçekleştirilmesine de devam edilecektir.

Hocamızı uğurlayan yüz binler hatta milyonlar içerisinde,

O’na siyaset yapma görevi veren,

Maneviyat ehli Allah dostu insanlarda vardı.

Bu kadar insanın hüsnü şahadeti az insana nasip olur.

Yüz yılda bir yetişebilecek olan bir liderin ardından.

Seni sevdik,

Seviyoruz,

Seveceğiz,

Ey hakka yürüyen lider,

Ruhun şad,

Mekânın cennet,

Derecen âli olsun…