Mehmet Emin Resulzade Seçme Eserler 1 ve 2

106

(Birinci
Bölüm)

Mehmet Emin Resulzâde matbaa
mürettipliğinden devlet kurup Cumhurbaşkanlığına seçilen emsalsiz bir
çalışmanın ve üstün başarıların kahramanıdır. Hayatı, filmlere konu olacak
kadar hareketli geçmiştir. Aynı zamanda maceralı hayatına rağmen çok üst
seviyede mükemmel bir muharrir ve mütefekkir idi.

Bütün kitapları ile gazete ve
dergilerde yayınlanan, bir kısmı kendi el yazısıyla arşivinde bulunan yazıları
Prof. Dr. Yavuz Akpınar, bir bölümünü İrfan Murat Yıldırım ve Sabahattin Çağın
ile birlikte, diğer bölümünü bizzat neşre hazırladı. Hazırlanan metinler 13,5 X
21 santim ölçülerinde, birincisi 518, ikincisi 516 sayfalık 2 cilt hâlinde
yayınlandı.

Birinci cilt Dr. Yavuz Akpınar
tarafından kaleme alınan ‘Bayraklaşan
Şahsiyet: MEHMET EMİN RESULZÂDE
’ başlıklı ve teferruatlı hayat hikâyesi ile
başlıyor. (s:13-51)

Kitapta yer alan iktibaslardan
bir paragraf:

Burada (Tahran’da) O’nun fevkalâde
muharrirlik kabiliyeti hemen meydana çıktı ve kendisi İran Meşrutiyet ve İkinci
Meclis devrinin en iyi ve tanınmış gazetesi bulunan İran-ı Nev’in
başyazarlığını üzerine aldı. Modern Avrupa gazetecilik mesleğini İran’a getiren
ve geliştiren Resulzâde’dir. O, Demokrat Parti erkânından idi ve bu partinin
Rus tecâvüzüne karşı şiddetli mücâdelesi neticesinde Rus sefâreti Resulzâde’nin
İran’dan hudut dışı edilmesini talep etmiş ve zamanın Sadrazamı Muhammed Veli
Han Sipehsalar da Mehmet Emin Bey’in İran’dan çıkarılması için emir vermişti. O
zaman ben İstanbul’da idim. Resulzade de oraya geldi. Çünkü İran’da veya
Kafkasya’da barınmasına imkân kalmamıştı O târihten yâni 1910 senesinden
itibâren birlikte yaşadık ve bu muaşeret ve samîmi dostluğumuz takriben bir buçuk
sene devam etti
.1

Prof. Akpınar bu bölümü şu
satırlarla bitiriyor:

Ülkesine bir cumhuriyet hediye eden,
Azerbaycan Türklerine istiklallerini kazandırarak onların dünyada hak ettikleri
yeri şerefle almalarını sağlayan bu millî önder ve mücadele arkadaşlarına, Türk
milleti lâyık olduğu değeri çoktan vermiş, onları bağrına basmıştır. Bizlere
düşen onların eserlerini derleyip ortaya çıkarmak, fikirlerini tahlil etmek ve
milletimizin geleceği için bunlardan gerekli dersleri çıkarmaktır. (s: 51)

Tanıtımı yapılan ilk kitap ‘İran Türkleri’dir. Kitap hâlinde
yayınlanmadan önce Türk Yurdu Mecmuâsı’nın 1912 yılına ait 2, 6, 9, 10, 12
numaralı sayılarında tefrika edilmişti.

Sebilürreşat Mecmuâsı’nın 29-36
ve 40 numaralı sayılarında tefrika edilen yazılar, ‘Osmanlılarda İran Ahvâline Bigânelik’ başlığını taşıyor ve İran’ın
iktisâdî, siyâsî ve sosyal hayatı ile kültür faaliyetleri ve târihi  hakkında mühim bilgiler ihtiva ediyor.

İkinci kitap: ‘Azerbaycan Cumhuriyeti’ adını taşıyor.
Millî Azerbaycan Neşriyatı’nın ilk kitabı olarak yayımlanmıştır. Azerbaycan
Türkleri; ‘Milliyet itibârıyla Türk, din
itibârıyla İslâm, medeniyet-i esâsiye itibârıyla Şarklıdırlar’
cümlesiyle
tanıtılıyor. Dikkat çeken bir cümle daha: ‘Evet!
Rahlesi üstünden inmeyen Fuzûlî’si, Köroğlu ile bağrı yanık Kerem’e ağlayan
âşıkları, bu âşıkların yürek dağlayan sazları ile çobanların ruha sinen
türküleri, çocukların seve seve okudukları mânileri, analarının yavrularını
uyuturken söyledikleri ninnileri -hassının düşüncesiyle- kendisini İranlı bilen
bu halkın müthiş delâlette* olduğunu gösteriyor
: ‘Hayır, değil, sen Türk’sün!’ diyordu.

*İmlâ hatâsı ile
mâlül olan bu kelimenin ‘dalâlet
olması gerekir. (O. Ç.)

Azerbaycan’ı bütün husûsiyetleri
ile tanıtan sayfalar 133’ten 239 kadar devam ediyor. 240. ve 241. sayfalarda;
istiklal için şehit olmuş veya Bolşevikler tarafından kurşuna dizilmiş
Azerbaycan kurbanlarının bir kısmı hakkında kısa bilgiler var.

Azerbaycan istiklâli yolunda can veren şehitlerin ruhuna ithaf
edilen ‘Asrımızın Siyavuş’u isimli
kitapla alakalı bilgiler 249-297 sayfalarda yer alıyor.  Resulzâde eserine şu cümlelerle başlıyor: ‘Bu risâlenin ne gibi şartlar içerisinde
yazıldığını kısacık da olsa, anlatmazsak, eserin hangi sebep ve maksatla
yazıldığını târif edemeyeceğimizi hissediyoruz. Bunun için, muhterem
okuyucuların müsaadesi ile hayat hikâyemizin bir kısmını nakledelim
.’

……..

Resulzâdenin bu eserinde
hayranlık duygularını zirveye çıkaran bir üslûp var. 

Millî Azerbaycan Neşriyatı’nın 3
numaralı kitabı, ‘İstiklal Mefkûresi ve
Gençlik
’ adını taşıyor.                
          (s: 302-318)  

‘Rusya’da Siyâsî vaziyet isimli
4. Kitapta ele alınan konular: (s:
321-347)

-İktisâdi buhran.

-İçtimâî ve Siyâsî Muvazene.

-Komünist Fırkasında İhtilâf.

-Millî Mücâdele ve İftirak Hareketi.

-Beynelmilel Vaziyet.

-Rus Amelesi Ne diyor?

-Komnist Bürokrasisi ile Fırkası.

 -Bolşevikler Nasıl
Sükût Edebilir?

 -Muhtemel Hâdisât
Karşısında Millî Vazifeler.

Bu bölümde Resulzâde’nin
Rusya’nın bütün meselelerine üst seviyede vakıf olduğu görülüyor.

Sonraki bölümü teşkil eden ‘Kafkasya Türkleri’ isimli eser de aynı
derinlik ve vukufiyetle kaleme alınmış. (s: 351-435)

1928 yılında telif edilen ‘Milliyet Meselesinde Bolşevik Nazariyatı ile
Ameliyatı
** isimli eser, İstanbul’da Orhaniye Matbaası’nda
basılmıştır. (s:
439-455)

**Tatbikatı,
uygulaması.

Eserin bölüm başlıkları, muhtevanın
önemi hakkında kanaat sâhibi olmamızı kolaylaştırıyor:

-Bolşevik Fırkası: Santralist ve Kozmopolit.

-Mlliyet Meselesi Bolşevikler İçin Gaye değil Âlettir.

-Sovyet Federalizmi ve Ayrılık Hakkı.

 -Sovyetler İttihad ve
Teşkilât-ı Esâsiyesi.

 -Sovyet Hükümet
Teşkilâtında İkilik.

 -Milliyet meselesi
Yalnız Bir Gösteriştir.

 -Dâhilde Merkeziyet,
Hâriçte Emperyalizm.

Mehmet Emin Resulzâde’nin 1928
yılında neşredilen bir başka eserinin adı: ‘Bolşeviklerin
Şark Siyâseti
.’ Eserin son paragrafında Resulzâde, Türkiye’nin komünizm
tehlikesine mâruz bulunduğunu ifâde ediyor:

Bu bilhassa şu sırada mühimdir. Çünkü son
günlerini yaşamak sâiki ile mahsûr bulunduğu beynelmilel mücâdelede biraz nefes
alabilmek ümidiyle şark milletlerini müfridâne harekete sevk etmek ihtiyacında
olan komünizm, millî istiklal mücâdelesini kendi arzu ettiği şekle koyabilmek
için hareket üzerinde daha ziyâde müessir olmak istiyor. Çin’deki hâdisenin
ifâde ettiği mânâ bu olduğu gibi, Buharin formülünün işâret ettiği mânâ da
budur. Kitaygorodski ile Türkiye Komünist fırkası da bunu istiyor. Tebellür
eden bu arzular karşısında kendimizi ‘Türkiye sınâ’î münkeşif bir memleket
değildir’ emniyesi ile avundurmayalım. Her türlü adem-i memnuniyetlerden
demagogca istifade eden Rus meşrep komünizme karşı ihtilatlı bulunalım
!’
(s:  471)

Demokrasinin Geleceği’ Birinci ciltte
yer alan son eserdir. Resulzâde bu eserinde, yine üstün bir dirâyetle demokrasinin
inkişaf ettiğine dâir inancını tekrarlıyor:

Rus mekteplerinde ve bilhassa komünizm
mesleğinde suret-i mahsusada terviç olunan (kıymet ve itibârı artırılan) diğer
müfrit nazariyelerle de mücâdele ederiz. Bütün kıymetleri yalnız sa’y’a irca
edip (çalışma indirgeyip) de ameleden başka kimsenin hakk-i hayatı haiz (hayat
hakkına sâhip) olmadığı fikrini redd ile sınıf mücadelesini suni surette
alevlendirmek istemeyiz. Avrupa sosyalizmi bile geçirdiği birçok tecrübelerden
sonra, ihtilalci sosyalizmi içtimâî ve târihî alâkalar fevkinde ileri sürdüğü
bu mücerret hayâlin tamamıyla iflas ettiğine kani olmuştur. Memleketi ecnebi
bir düşmanın kanlı istilası altında inleyen bir millet efradı hiçbir zaman
millî vahdeti içerisinden patlatan böyle bir mefkûre arkasından koşamaz. Bizce
her türlü ıslahatı işkâl eden (iyileştirmeyi güçleştiren) eski kafalı
mürteciler millî vahdet, millî inkişaf ve millî istiklal için muzır oldukları
gibi, millî vahdet ve bu vahdeti teşkil eden sınıflar arasında tesanüd
(dayanışma) ve müsaheleyi (kolaylık göstermeyi) inkâr ile sınıf mücadelesini ateşleyen
komünistler de aynı derecede muzırdırlar (zararlıdır). Biz her türlü sınıf
diktatörlüğünün aleyhindeyiz. Hedefimiz milletin vahdeti, istiklali ve
hürriyetidir. Bizi bu hedefe doğru götüren vasıta ise; geleceği hiç de şüphe
götürmeyen tesanütçü demokrasi mefkûresidir!***

-Yaşasın Demokrasi!

***Cümleler
sâdeleştirilmiştir.
Parantez
içerisindeki notlar sayfayı hazırlayana aittir. O.Ç.)
 

Prof. Akpınar’ın yayına
hazırladığı 2. Ciltte, Mehmet Emin Resulzâde’nin İstanbul’da yayınlanan Halk, İkdam,
Sabah, Tanin, Tasvir-i Efkâr, Yeni Gün ve Zaman gazetelerinde, Azerbaycan ve  Azerî Türk dergilerinde, Yeni Mecmuâ’da  yer alan mülâkat ve beyanları ile makaleleri,
Resulzâde’nin kendi el yazısıyla hazırlanmış kitapları ve yayınlanmamış
yazıları yer alıyor.

Bu yazıların belli başlı
konularını şöylece sıralamak mümkündür:

-Azerbaycan Cumhuriyeti’nin Kuruluşu.

-Kafkasya İnkılâbı.

-Azerbaycan-Ermenistan Sınır Meselesi.

 -Bakü’nün Durumu.

-Almanya Rusya Anlaşmazlığı.

 -Azerbaycan’ın
Almanya’ya Verdiği Nota.

 -Azerbaycan Türklerinin
Moskof Elinde Mâruz Kaldığı Zulümler.

 -İran’daki
Değişiklikler ve İran Türkleri Anlaşması.

 -Lokarno Anlaşması2
ve Rusya.

 -Neden Türkiye
Cumhuriyet Oldu da İran Olamadı?

 -Komünist
Kongresi’nin Açılışı ve Kongredeki Münakaşa.

 -Avup’nın
Köylüleşmesi.

 -Almanya Buhranı.

 -Cengiz Han ve Yeni
Rus İdealizmi.

 -İhtilalci
Sosyalizmin İflâsı.

 -Amerika’nın
Şark’taki Faaliyetleri.

-Demokrasi ve Parlamentarizm.

 -İngiltere’nin En
Büyük Derdi.

 -İran İnkılâbı’ndan
Sonra.

 -Rusya’da Vaziyet,

 -Avrupa Mektupları.

-Salofki’deki3 Sürgünlerimiz Hakkında.

 -Sovyetler
Birliği’nin 11. Yıldönümü.

 -Bir Türk
Milliyetçisinin Stalin’le İhtilal Hâtıraları4.

Eserin 241-359. sayfalar arasındaki bölümde, Resulzâde’nin
el yazısı ile hazırlanmış ve fakat yayınlanmamış 3 adet eseri yer alıyor:

 1-Azerbaycan
Cumhuriyeti (1940’lı yılların sonları),

 2-Azerbaycan’da
Bolşevik İstilâsı Altında Millî Gelişme (1949),

3-Azerbaycan’ın Târihî Gelişimi.

Üçüncü kitapta yer alan ‘Albaniya
başlıklı bölümden bir paragraf:

Bugünkü Azerbaycan Cumhuriyeti’nin
topraklarını teşkil eden kuzey veya Kafkasya Azerbaycan’ına Romalılarla
Yunanlılar Albaniya, Araplar da kısmen Arran, kısmen de Şirvan demişlerdir.
Şeki de Albaniya’nın eski illerinden biri olmuş; bu havâliye bir zamanlar,
Kirdman hâkimliği dahi denilmiştir.

Strabon ve 11. yüzyıl Yunan târihçisi
Ptolemeus’un mâlûmatına dayanan B. Dorn, Albaniya’nın sınırlarını şu şekilde
gösteriyor: ‘Kuzeyde o, (Albaniya)
kendisini Sarmatiya’dan ayıran Keran sıra dağlarıyla güneyde Kür (Kura)
nehrinin Aras kollarından biriyle kavuştuğu yerde Ermenistan’la, doğuda Terek
nehrine dökülen Suanes nehrine kadar Hazar deniziyle çevrilmiştir
.’

Şeki ile Şirvan ve kısmen Dağıstan’dan
terekküp eden bu bölge, Arap târihçisi Yakut ve Ermeni Kagankatvatsı gibi doğu
müellifleri tarafından Şirvan adı verilen toprakların hemen hepsini içine
almaktadır.

Roma hâkimiyeti zamanında bu sınırlar
içinde bulunan Albaniya önemli bir devletti; özel bir idâre düzenine ve
gelişmiş ticarî münâsebâta mâlikti. İnce bir kültürden de mahrum değildi.

Albaniye devleti savaşçı birtakım
kabilelerin birliğinden ibâretti. Başkenti Kabala şehriydi. Bu birlik MÖ 65.
yılda güney Kafkasya’daki devletlere hücum eden Roma kumandanı Pompeus’a karşı
60.000 piyâde, 20.000 süvâriden mürekkep bir ordu çıkardı. Albaniyalılarla
Romalılar arasında birkaç defa kanlı savaşlar oldu. Üstün silahlarla
cihazlanmış devrin en iyi teşkil edilmiş ordusuna karşı yapılan bu mücadelede
Albaniyalılar gösterdikleri bütün yiğitliklere rağmen, mağlup oldular.

Albaniya ordusunun başında Oris adında bir
komutan bulunuyordu. Albaniyalılar Romalılara karşı, o zamanki Ermenilerle
İberiyalıların (Gürcülerin) müttefiki olarak savaşmaktaydılar. Albaniyalılar
önce Ermenistan’ın başşehri Tigranakert’in müdafaasına iştirak etmiş fakat
burası düştükten sonra Roma lejyonlarının hücumunu kendi topraklarında
karşılamışlardır. Çarpışma Kür nehrinin yakınlarında vuku bulmuş ve
Albaniyalıların yenilmesiyle bitmiştir.

Pompeus, mağlupları haraca bağlayarak
İberiya üzerine yürümüş fakat Albaniyalılar İberiyahlarla birleşerek yeniden
savaşa girişmişlerdir. Pompeus ordusu tekrar Albaniya’ya doğru yönelmiş,
şimdiki Samuh ile Kür nehirleri arasında bir yerde tekrar kanlı bir savaş
olmuştur. Meydan her iki tarafın ölüleriyle dolmuştur. Geri çekilen Allbaniyalıların
hareketlerini çetinleştirmek maksadı ile Romalılar ormanları yakmışlardır.
Romalılar mağlupları tâ Hazar’a kadar kovalamak istemişlerse de anlaşılan Kür
nehrinin aşağı kısmında hâlâ mukavemet eden kabileleri nazara alarak bundan
vazgeçmişlerdir. Muzaffer Pompeus törenle 
Roma’ya girdiğinde, zafer arabasının arkasında giden esirler arasında
Albanyalılar da varmış. Bunların arasındaki kadınların bile savaştan
çıktıkları, vücutlarındaki yara izlerinden belli oluyormuş.

Bu mağlubiyetlerine rağmen Albaniya, Romaya
tamamıyla tâbi ve teslim olmadı. Albanya hâkimiyeti MS 640’ta sona erdi.   

Azerbaycan’ın Târihî Gelişimi’ isimli kitap; Arap hâkimiyeti,
Selçuklular Devri, Azerbaycan Atabekleri, Şirvanşahlar, Harezmler ve Moğollar,
İlhanlılar Devri, Türkmen Sülâleleri ve Timur İstilâsı, Safevîler Devri,
Türkiye, İran ve Rusya Mücâdelesi, Azerbaycan hanlıkları, Rusya’nın Hâkimiyeti,
Millî Azerbaycan Cumhuriyeti ve Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti ara
başlıklarıyla devam edip Siyâsî Târih Kronolojisi ile sona erdikten sonra
Azerbaycan’ın Etnografya Târihi ile devam ediyor.

Bu bölümde Resulzâde ‘Kafkasyalı Albanlarla Balkanlı Albanlar
arasında münâsebet arayan antropologlar var ise de bu tahmin ciddî bir esasa
dayanmamaktadır
’ notu ile mühim bir hususa işâret ediyor.*

*Albanya krallığı, MÖ 4. veya 3. yüzyıldan
MS 707 yılına kadar hüküm sürd. 26 ayrı lehçe ve şivesi bulunan dilleri
hakkında yapılan incelemelerden kesin bir neticeye ulaşılamamıştır. Hıristiyan
dinine mensup oldukları kilise kalıntılarından bilinmektedir. Halkı, Orta
Asya’dan geç eden Türklerden ve Moğollar ile, Türk kökenli olan Kıpçaklardan
oluşuyordu. İslâmiyet’in Kafkasya’ya ulaşmasından sonra hepsi Müslüman olmuş ve
Türkleşmişlerdir. Albaniya toprakları günümüzde Azerbaycan, Rusya, Gürcüstan ve
Ermenistan hâkimiyeti altındadır. Kafkasyalı Albanlar, Dağıstan bölgesinde
yaşıyorlardı. Her iki grubun da, (iddiaların aksine), Arnavutlarla bağları
yoktur. O. Ç.

***

Mehmet Emin Resulzâde / Seçme Eserler
2 isimli kitapta yine Resulzâde’nin el yazısıyla hazırlanmış ve yayımlanmamış
makaleleri bulunuyor.

Bu makalelerde ele alınan konulardan bâzılarının başlıkları:

-Azerbaycan’ın sömürülmesi. 1937 Katliamı  / Sovyet Rusya’da Türkçülük.

-Tehcirler ve Sürgünler.

-Azerbaycan’da Rus Koloni Siyâseti.

 -Azerbaycan
edebiyatı.

 -‘Şehriyar’ın* Heyder Baba’ya Selâm’ Adlı Eseri Hakkında.

*Şehriyar: Azerbaycan Türklerindendir.
Tebriz’de 1905 veya 1908 yılında doğdu. Medresede Farsça, Arap dili ve
edebiyatı okudu. Özel olarak Fransızca dersleri aldı. İlk şiir kitabı 1929’da
yayınlandı. Kısa zamanda sâdece İran’da değil, çevre ülkelerde de şöhret sâhibi
oldu. Şiirlerini Farsça yazıyordu. 1943 yılından sonra Azerbaycan Türkçesiyle
yazdı. 1988’de Tahran’da vefat etti. ‘Heyder
Baba’ya Selâm
’ başlıklı şiirinde Şah rejiminin yok etmeye çalıştığı
Azerbaycan Türklüğünün Türklük şuurunu inşa edip geliştirdi.
 

Mehmet Emin Resulzâde / Seçme Eserler isimli eserin ikinci
cildi,  ‘Notlar-Açıklamalar(s:
457-498)
ve ‘Dizin / Şahıs, Kitap,
Dergi ve Gazete İsimleri
’ başlıklı bölümlerle bitiyor. (s: 499-516)

ÖTÜKEN NEŞRİYAT A. Ş.

İstiklal
Caddesi, Ankara Han Nu: 63/3 Beyoğlu 34433 İstanbul Telefon: 0.212- 251 03 50

Belgegeçer:
0.212-251 00 12 e-Posta:
otuken@otuken.com.tr  www.otuken.com.tr 

 

1S. H.
Tağızâde:
Hâdiselerle
dolu Mehmet Emin Resulzâde Hakkında Tahran Basınında Çıkan Yazılar. Azerbaycan
Dergisi, Mart 1954, S: 12 (36) s: 66-68)

2Lokarno
Anlaşması:  
Aralık 1925`de,
Londra`da imzalanan ve Birinci Dünya Savaşı`nı sona erdiren antlaşmaların bir
bölümüdür.

3Salofki:
Rusya’nın
kuzey batısında Beyaz Deniz’in güneybatı kısmında bulunan takımadalar üzerinde
kurulmuş bir Ortodoks Manastırı. Sovyet döneminde, hayat ve çalışma şartları
çok ağır bir esir kampı olarak kullanılmıştır.

4İstanbul’da
yayınlanan Dünya Gazetesi’nde 1954 yılında tefrika edilen bu hâtıralar,  aynı isimle 2019 yılında Türk Dünyası
Araştırmaları Vakfı tarafından 11 X 18 santim ölçülerinde 60 sayfalık kitapçık
hâlinde yayımlandı.  

Önceki İçerikMavi Vatan Nedir Ne Değildir
Sonraki İçerikHüzünle Geçti Bu Yaz
Avatar photo
28 Kasım 1938 tarihinde Bafra’da doğdu. İlk ve ortaokulu doğduğu şehirde bitirdikten sonra Ankara Ticaret Lisesi ve Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nde okudu. İş hayatına Ankara’da muhasebeci olarak başladı. Ankara ve Karabük’te; muhasebeci, mali müşavir ve profesyonel yönetici olarak devam etti. İstanbul’da, demir ticareti ile meşgul oldu. SSCB’nin dağılmasından sonra Türk Cumhuriyetlerinde sanayi yatırımları gerçekleştirmek üzere çok ortaklı şirket kurdu. Şirketin murahhas azası olarak Azerbaycan’da ve Kırım’da tesis kurup çalıştırdı. 2000 yılında işlerini tasfiye etti. İş hayatı ile birlikte yazı hayatı da devam etti. İlk yazısı 1954 yılında Bafra’da yayımlanmakta olan Bafra Haber Gazetesi’nde başmakale olarak yer aldı. Sonraki yıllarda İlhan Egemen Darendelioğlu’nun Toprak Dergisi’nde, Son Havadis ve Tercüman gazetelerinde yazıları yayımlandı. Türk Ocakları Genel Merkezinin yayımladığı Türk Yurdu dergisinde yazdı. İslâm, Kadın ve Aile, Yörünge, Ufuk, Emelimiz Kırım, Papatya, Tarih ve Düşünce, Yeni Düşünce, Yeni Hafta, Sağduyu, Orkun, Kalgay, Bahçesaray, Türk Dünyâsı Târih ve Kültür, Antalya’da yayımlanan Nevzuhur, Kayseri’de yayımlanan Erciyes ve Yeniden Diriliş, Tokat’ta yayımlanan Kümbet, Kahramanmaraş’ta yayımlanan Alkış dergilerinde, Dünyâ ve Kırım’da yayımlanan Kırım Sadâsı gibi gazetelerde de imzasına rastlanmaktadır. Akra FM radyosunda haftanın olayları üzerine yorumları oldu. 1990 – 2000 yılları arasında (haftada bir gün) Zaman Gazetesi’nde köşe yazıları yazdı. Hâlen; Önce Vatan Gazetesi’nde, yazmaktadır. Oğuz Çetinoğlu; Türk Ocağı, Aydınlar Ocağı, ESKADER / Edebiyat, Sanat ve Kültür Araştırmacıları Derneği ve İLESAM / Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sâhipleri Meslek Birliği Üyesidir. Yayımlanmış Kitapları: 1- Kültür Zenginliklerimiz: (2006) 2- Dört ciltte 4.000 sayfalık Kronolojik Tarih Ansiklopedisi: (2008 ve 2012), 3- Tarih Sözlüğü: (2009), 4- Okyanusa Açılan Kapılar / Tefekkür Mayası Röportajlar: (2009). 5- Altaylardan Hira’ya Türk-İslâm Dostluğu: (2012 ve 2013), 6- Bilenlerin Dilinden Irak Türkleri: (2012), 7- Türkler Nasıl ve Niçin Müslüman Oldu: (2013), 8- Türkmennâme / Irak Türkleri Hakkında Bilmek İstediğiniz Her Şey: (2013). 9- Türklerin Muhteşem Tarihi: (Nisan 2014 ve Nisan 2015) 10- 115 Soruda Türk İslâm-Âlimi Mâtüridî (Röportaj): 2015) 11- Cihad – Gazi – Şehid: Kasım 2015. 12-Yavuz Bülent Bâkiler Kitabı (2016 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 13-Her Yönüyle Kâzım Karabekir (2017 Mehmet Şadi Polat ile birlikte) 14-Dil ve Edebiyat Dergisi / İlk 100 Sayı Bibliygorafyası (2017 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 15-Büyük Türk İslâm Âlimi Serahsî (2018), 16-Âyetler ve Hadisler Rehberliğinde Kutadgu Bilig’den Seçmeler (2018), 17-Edib Ahmet Yüknekî ve Atebetü’l-Hakayık (2018), 18- Büyük Türk İslâm Âlimi Mâtürîdî (2019), 19-Kâşgarlı Mahmud ve Dîvânu Lugati’t-Türk (2019). 20-Duâ / Huzura Açılan Kapılar. (2019) 10-Yesevi Yayıncılık, 12-Yakın Plan Yayınları, 13-Boğaziçi Yayınları, 14-Dil ve Edebiyat Dergisi, diğer kitaplar Bilgeoğuz Yayınları tarafından yayımlanmıştır.