Marketlerde Fiyat Anarşisi

109

Son
zamanlarda marketlerde bariz bir şekilde fiyat farklılıkları ile istikrarsız
bir fiyat uygulamasının yapıldığı görülmektedir. Bilhassa, koronavirüsü fırsata
çeviren fırsatçıların zam bahanesi bitmek bilmemektedir. Salgın döneminde
birçok üründe fiyatlar neredeyse iki katına çıkmış bulunmaktadır.
Aynı
zamanda benzer ürünler arasındaki fahiş fiyat farklarıda dikkati
çekmektedir.  Şöyle ki,

 Haber 7’nin verdiği bir habere göre, kırmızı
etten yapılma kavurmanın Kg’ı bir markette 54,90 TL’ye satılırken, benzer bir
kavurma, başka bir markette 119.90 TL’ye satılmaktaymış…

             Bu arada benimde müşahede ettiğim iki ürünün
fiyatından bahsetmek istiyorum. İkamet etmekte olduğum mahallede bir meydan
bulunmaktadır. Bu meydanda birbirlerine en fazla uzaklıkları 50 – 100 m olan
tam beş büyük market zincirinin birer şubesi bulunmaktadır. Kendilerini “market” olarak isimlendiren bakkalları
saymıyorum.

Biz de emekli olmamız hasebiyle imkânlarımız
kıt, zamanımız müsait olduğu için alışveriş yapacağımız zaman en az bir kaç marketigezdikten
sonra alacağımız malı alıyoruz. Bu cümleden olarak, geçen gün 5kg’lık bir
zeytinyağı almam icap etti. Yağın markasını yazmıyorum. Önce marketin birisine
gittim. Fiyatı 163,90 TL idi. Sonrada 50 m. ilerideki diğer markete gittim.
Burada ise her şeyi ile aynı olan 5 kg’lık zeytinyağının 194,90 TL olduğunu
gördüm. Buradaki fiyat farkı hayretimi mucip oldu. Zira aynı fabrikanın malı
arasında tam 31 TL fark vardı. Bu durumu market ilgilerine söylediğimde bir şey
diyemediler. Sadece istersem şikâyet edebileceğimi söylediler. Ben de “niçin şikâyet edeyim ki, malınızı almam ve
bir daha da bu markete gelmem olur biter”
dedim.

            İkinci mesele ise, aynı meydanda
bulunan bir marketten aldığım kestanedir. Kg’ı 17,90 TL olan kestaneden
evde iki kişi olduğumuz için yarım kg aldım. Almış olduğum bu kestane fiyatına
göre gayet güzel çıktı. Hiçbir çürüğü olmadığı gibi, lezzeti de çok güzeldi. Bu
sebeple, aldığım kestane bitince iki gün sonra ayni markete gittim. Bir de baktım
ki, iki gün önce 17,90 TL’ye almış olduğum kestanenin üzerine 41,90 TL
etiketi yapıştırılmış.
  Orada bulunan
personele bunu iki önce 17,90 TL’den aldım. “Şimdi bu fiyat neyin nesidir” dedim. “Bu biraz irisi” dedi. Halbuki kasa ve bulunduğu yer ayni idi.
Kestanelerin görünüşünde de pek bir fark bulunmuyordu. Muhtemelen aynı kestane
idi. Tabii ki almadım. Diyelim ki bir fark var. Bu kadar da aşırı fiyat farkı
olmaz ki. Çok dikkat çekicidir ki, bir gün sonra aynı kestanenin fiyatı
yeniden 17,90 liraya indirilmişti.

İlgili personele,“dün 41,90 lira olan bu
kestane nasıl oldu da bu gün 17,90 liraya indi?” diye sordum. Tabii ki tatmin
edici bir cevap veremedi. İstersem yetkililer ile görüşebileceğimi söyledi. Ben
“yetkililer ile niçin görüşeyim ki,işime gelirse alırım, gelmezse almam” dedim.

Anlaşılan şu ki, bu fiyatların maliyet
ile filan hiçbir alakası yoktur.
Ortada
tam manasıyla bir fiyat anarşisi bulunmaktadır.

            Marketlerde birde raflarda
bulunan ürünlerin üzerinde yazan fiyatlar ile kasada alınan fiyatlar arasında
fark bulunmasıdır.
Bu durum benin başıma birkaç defa geldi. Benim
aldıklarım birkaç parça olduğu için kontrollerini yapıp fiyatların farklı
olduğunu gördüm ve yapılan hatayı düzeltirdim. Çok parçalı ürün alınması
halinde bukontrollerin yapılabileceğini pek zannetmiyorum. Bu fiyat farkını
kasada bulunan personele sorduğum da verdiği cevap şu oldu. “Ne yapalım yetişemiyoruz.” Amiyane
tabirle özrü, kabahatinden daha büyüktü.

            Diğer taraftan, marketlerde satılan
kuru fasulye, nohut, pirinç ve mercimek gibi paketli mallarda gramaj meselesi
var. Eskiden böyle bir şey yoktu. Şimdi birde bu çıktı.

Mesela bir kilo niyetine pirinç
alıyorsunuz.  Eve gidip baktığınızda
paketin üzerinde 850 veya 900 gr yazdığını görüyorsunuz. Tabii ki şaşıp
kalıyorsunuz. Her ne kadar burada ödediğimiz para bakımından bir kaybımız
olmasa da kg fiyatı bakımından yanılmış oluyoruz. Bir kg niyetine aldığımız mal
850 gr çıkıyor. Tereyağlarında da durum farklı değildir. Aynı marka bir tereyağın
400-500- 850 -1000 gramlık paketleri bulunmaktadır. 

Bu şekilde yapılan paketlemeler her hangi
bir zaruret yapılmayıp sebebiyle yapılmayıp, tamamen tüketiciyi yanıltma
gayesine matuf olarak yapılmış olan bir paketleme şeklidir.
Kanaatime göre
bu ürünler, kanuni bir mahzuru yoksa en az ½ kg veya bunun katları şeklinde
paketlenmelidir.

Bir mühim mesele daha vardır ki, oda enflasyonun
yükselmesidir.
Türkiye’de enflasyonun artmasında birçok unsur bulunmakla
beraber, bilhassa gıdada meydana gelen fahiş fiyat artışları ile marketlerde
yaşanan fırsatçılıkta etkili olmaktadır. Son günlerde yumurta ve sıvı yağ
fiyatlarında görülen aşırı yükselmeler ile birlikte, benzer ürünlerin uçuk fiyat
farklarıyla satılması da vatandaşın tepkisini çekmektedir.

            Milletin sofrasına göz diken
fırsatçılar şimdi de elma üzerinden kirli oyunlarını sahnelemektedir.
Söylenildiğine göre mart ayına kadar elma alımını durduran stokçular
yüzünden üreticilerin sanayi tipi elmaları 50 kuruştan, normallerini ise 2 – 3 liradan

aracılara satamazken, elmanın fiyatı tezgâhlarda 10 liraya kadar
yükselmiştir.

Muhalefetin“erken seçim” tartışmalarını alevlendirdiği şu günlerde elma
fiyatlarındaki fahiş artış, geçtiğimiz yıllardayapılan 24 Haziran ve 31 Mart
seçimlerinden önceki günlerde patates ve soğan fiyatları üzerinden
sahnelenen kirli oyunu hatırlatmaktadır.

            Haksız fiyat artışlarını denetlemek
için kurulmuş bulunan, Haksız Fiyat Değerlendirme
Kurulu
, kurulduğu günden bu güne kadar 9 toplantı yapmış ve başta bakliyat,
meyve, sebze gibi temel gıda maddeleri olmak üzere, birçok ürün kategorisinde
yüksek fiyat uyguladığını tespit ederek, 283 firmaya toplam olarak 9 milyon
645 bin lira idari para cezasıkesmiştir.
Fakat üzülerek ifade edeyim ki,
kesilen bu cezalara rağmen, gıda maddelerindeki fiyat artışlarına bir türlü mâni
olunamamaktadır.

            Geçen gün bir gazetede okudum.
Okuduğum haberde usulsüzlük yapan un firmalarına toplam olarak 23
milyon liralık idari para cezası
kesildiğinden bahsediyordu. Un firmalarına
kesilen cezanın mutlaka bir sebebi vardır. Fakat ben bunu bir türlü
anlayamıyorum. Fırın olsa anlarım. Ekmeğin gramajını düşürmüştür diye düşünürdüm.
Fakat un firmaları ne gibi bir hata yaptı bilmiyorum. Burada anlatmak istediğim
husus şudur, yukarıda bahsettiğim üzere 283 firmaya ceza kesilmiş. 23 milyon
lira ceza kesildiğine göre un firmalarının sayısı da her halde bir hayli fazladır.
Bu duruma göre, geriye kanun ve nizamlara uyan çok az firma kalmaktadır. Tabii
ki bu durumun çok üzücü olduğu hususu izahtan varestedir.

            Yukarıda bahsettiğim hususlardan
görülecektir ki, biz tüketicilerin işi çok zor. Bizim yapacak fazla bir
şeyimiz olmamakla beraber mümkün olduğu kadar fiyat araştırması yapıp en
uygun olanı almaya gayret edeceğiz. Birde imkânlar dâhilinde aldığımız malların
kasa fişini kontrol edeceğiz. Çok zaruri ihtiyacımız olmayan pahalı ürünleri de
almayacağız. Herhalde bazı şeyleri yemesek ölmeyiz. Mesela havyarın çok
lezzetli olduğunu söylüyorlar. Fakat ben bu güne kadar hiç havyar yemedim…
Yemediğim için de kendimde hiçbir eksiklik hissetmiyorum.

            Bu yazımda market fiyatları ile alakalı bildiklerimi ve
gördüklerimisiz değerli okuyucularım ile paylaşayım dedim.