Macaristan’da Türk İzleri Prof. Dr. Orhan Gedikli ile Macaristan Seyahatini Konuştuk.

141

Oğuz Çetinoğlu: Son yıllarda Türklerle ilişkileri dünya basınında çok konuşulan Macar kardeşlerimizi daha yakından tanımak, ilişkilerin derinliklerini araştırmak maksadıyla Macaristan seyahatiniz oldu. Asıl sorulara geçmeden önce sizin belirlemelerinize göre Macarların tarihine kısaca göz atabilir miyiz?

Prof. Dr. Orhan Gedikli: Macaristan, Türk tarihi açısından son derece önemli bir ülkedir. Geçmişlerini Hun Türklerine dayandıran Macarlar efsânelerinde 13. yüzyıldan itibaren Hun-Macar birlikteliğine vurgu yapmaktadırlar. Macar tarihinde Hunor – Magor efsanesinde(1) Hunların ve Macarların Hunor ve Magor kardeşlerden geldikleri anlatılmaktadır. Yani Macarlar Türk kökenli Turanî kavimlerdir.

M.S. 900-950 yıllarındaki Bizans kaynaklarında Macarlar için ‘Türkler’ ve Macaristan için de ‘Türkiye‘ ifâdesinin kullanılması boşuna değildir. Macar kabilelerini bir araya getirerek Macaristan’ı kuran Arpad(2) için Bizans kaynaklarının Türklerin Büyük Prensi ifadesini kullanması da, Macarların Türk Boyları olduğunun göstergesidir. Macaristan’ın tarihi, göçebe Macar kabilelerinin Arpad’ın önderliğinde Asya’dan 896 yılında Karpatya(3) bölgesine gelmeleri ve burada yaşamakta olan Keltler(4), Romenler, Slavlar, Hunlar ve Avarlarla yapılan uzun savaşlar sonucunda bölgeyi ele geçirmeleri ile başlamıştır.

Bugün Macar dilindeki bazı kelimeler ile Türkiye Türkçesindeki bazı kelimelerin aynı olması (Bizde ‘Kapı’ Macarcada ‘Kapu’ kelimesinde olduğu gibi) Macar dilinin Ural Altay dil gurubu ailesine ait olduğunun bir göstergesidir. Bugün geçmişlerinin bilincinde olan Macarlar 2014 yılının Ağustos ayında 14. Turan Şenliklerini düzenleyecek düzeyde Türklük bilincine ulaşmışlardır. Böylece Turancılığın kötü ve kaçılacak bir durum olmadığını dünyaya ve Türkiye’yi idare edenlere tekrar göstermişlerdir.

Çetinoğlu: Macaristan’ın hangi şehirlerini gezdiniz?

Prof. Gedikli: Macaristan seyahatimiz Zigetvar, Peç, Mohaç, Budapeşte, Estergon, Vişegrad, Sentedre ve Bugaç şehirlerini kapsayacak şekilde düzenlendi.

Çetinoğlu: Bu şehirlerin seçilmesinin özel bir sebebi olmalı…

Prof. Gedikli: Özellikle bu şehirlerin seçilmesi Osmanlı Türk mimarî eserlerinin daha çok buralarda olmasından kaynaklanmaktadır. Bir diğer özellik ise Tuna boyu beş önemli kalenin bu bölgede bulunmasıdır.

Çetinoğlu: Macaristan’daki Türk eserlerinden de söz eder misiniz?

Prof. Gedikli: Macar tarihçi Lajos Fekete’ye göre 1526-1686 yılları arasında Osmanlı Türkleri Macaristan’da pek çok eser yapmışlardır. Bu eserlerden sadece Camileri sayarsak şehirlere göre; Budapeşte’de 81, Eğri’de 47, Eszek’de 44, Peç’de 17, Zigetvar’da 17, Koppan’da 15, Siklos’ta 13 ve Çanad’da 13 cami inşa edilmiştir. Cami dışında pek çok medrese, çeşme, kuyu, havuz, kaplıca, hamam, köprü, kervansaray, hastane, bimarhane(5), misafirhane, saray, konak, tekke, ribat(6), zaviye,(7) çarşı, namazgâh, asitane(8), kale, hisar, sarnıç, kütüphane, liman, fener ve tersane yapılmıştır. Bunların pek çoğu Macaristan’ı Türklerden alan Almanlar tarafından yıkılmıştır.

Çetinoğlu: Zigetvar hakkında neler söylemek istersiniz?

Prof. Gedikli: İlk durağımız Zigetvar şehri idi. Burasının Trabzon ile kardeş şehir olması ve Trabzonlu olmam sebebiyle farklı duygular içerisindeydim.

Zigetvar Hırvatistan sınırına 20 km yakınlıkta ve Macaristan’ın en güneybatıdaki şehridir. Şehirde ilk olarak Zigetvar Kalesi’ni gezdik. Bu kalenin fethi, Kanuni’nin son seferinde gerçekleşti. Kanuni, sefere çıkamayacak kadar hastadır. Ancak ‘Asker, sultanını başında görmek ister‘ diyerek Zigetvar’a tahtırevan üzerinde gider. Kuşatma zorlu geçer. Tam 39 gün devam eder. Maalesef kalenin fethini o muhteşem sultan göremez. Kalenin fethinden 2 gün önce Hakk’ın rahmetine kavuşur. Ölümü, moralleri bozulmasın diye askerlerden saklanır. Kale alındıktan sonra vefat ettiği duyurulur. Kanuni’nin iç organları Zigetvar’da otağın olduğu yere gömülür. Daha sonra oğlu Sultan İkinci Selim Han buraya bir türbe yaptırır. Bölgenin adı bu sebeple ‘Türbeki‘ olarak anılmaktadır. Macaristan bizden çıktıktan sonra bu türbe yerine küçük bir kilise inşa edilmiştir.

Çetinoğlu: Zigetvar Kalesi’ni anlatır mısınız?

Prof. Gedikli: Zigetvar Kalesi ovada kurulmuş bir kale. Kale surlarını dolanıyor ve Macarların millî kahramanı ve son kale komutanı Zrinyi Miklos’un heykelinin bulunduğu bölgede savaş hakkında rehberden bazı bilgiler alıyoruz.

Zrinyi Miglos ve 2500 civarındaki askeriyle kaleyi uzun süre Türklere teslim etmemiş ve yapılacak bir şey kalmadığını anlayınca da son bir yarma hareketini girişmişler askerleri ile birlikte Zigetvar Kalesi önünde hepsi hayatlarını kaybetmişler. Kahraman bir komutanmış.

Kale içinde Osmanlı döneminden bu güne ulaşabilen ve günümüzde müze olarak kullanılan Sultan Süleyman Camisi bütün ihtişamı ile âdeta Zigetvar’a Türk mührünü vuruyor. Cami her ne kadar müze olsa da içinde namaz kılınmasına müsaade ediliyor. Zâten müze, Caminin arka kısmına sonradan ilave edilen bölümdür.

Rehberimiz, Caminin demirden yapılmış kapısının orijinal olduğunu söyledi. Ayrıca duvarlarda orijinal olan bölümler sıvanmadan duruyorlar. Ekibimizle birlikte camide bir öğle namazı kılarak başta Kanuni Sultan Süleyman olmak üzere bütün şehitlerimiz için dualar ettik.

Ayrıca kalenin bugünkü surlarının ve depolarının çoğunluğunun da Türk eseri olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü kale uzun süre savunulduğu için alındığında büyük oranda tahrip olmuştu. Bütün surlar ve kale içi yapıları Osmanlı tarafından restore edilmiş ve yeni ilaveler yapılmıştır.

Kaleden sonra tam karşısında bulunan ve Trabzon ile kardeş şehir olan Zigetvar’ı dolaşıyor ve akabinde şehir içindeki Ali Paşa Camisi görüyoruz. Burası da şimdi kilisedir. Zigetvar caddeleri, evleri, Türk kahvesi yapan kahvehaneleri, devlet binaları ile çok güzel ve ter temiz bir şehir. Eğer vaktiniz varsa Zigetvar’da bir kahve molası vermenizi ve Török Kavezo’da bir kahve içmenizi tavsiye ederim.

Çetinoğlu: Türk-Macar dostluğuna işâret eden bir şeyler var mı?

Prof. Gedikli: Zigetvar Macar-Türk Dostluk Parkı var. Bu park 1994 yılında Kanuni Sultan Süleyman’ın 500. doğum yıldönümü dolayısıyla inşa edilmiş. Dostluk parkının hemen girişinde sağ tarafta bir çeşme görüyoruz.

Parka gelenleri Zigetvar kale komutanı Zrinyi Miklos ve Kanuni Sultan Süleyman’ın heykelleri karşılıyor. Büstlerin altında her iki kahraman komutanın doğum ve ölüm tarihleri ve yerleri yazılıyor.

Büstlerin hemen arkasında ise Kanuni Sultan Süleyman’ın temsili mezarı bulunuyor. Kanuni’nin mezarı başında dualar okuyoruz.

Kanuni’nin son nefesini verdiği otağının önündeyiz. Dostluk Parkı’ndan Kanuni’nin Zigetvar seferinde otağının bulunduğu ve bugün Süleyman Köyü olarak anılan bölgeye geçiyoruz.

Türkler Macaristan’a gelen turistler içinde en büyük guruplardan birini oluşturuyor.

Buranın çevre düzenlemesi çok önemlidir. Macaristan’ın Ankara Büyükelçisinden bu bölgenin çevre düzenlenmesinin yapılmasını talep ediyorum. Çünkü burası bizim ve Macar kardeşlerimizin ortak kültür mirasıdır.

Çetinoğlu: Zigetvar turunuz böylece tamamlanmış olmalı…

Prof. Gedikli: Evet! Birinci günün yorgunluğu içinde arabamızdaki yerlerimizi alıyor ve 2010 yılında İstanbul ile birlikte Avrupa kültür başşehri ilan edilen Peç şehrine doğru yola koyuluyoruz. Peç ve Zigetvar şehirleri Osmanlı Türk tarihi açısından son derece önem arz ederler. Atalarımız Macaristan’da toplam 724 eser bırakmışlar. Balkanların her tarafında olduğu gibi burada da maalesef çoğu yıkılmıştır. Ayakta kalabilen 30 civarındaki mimarî eserimizin büyük çoğunluğu İstanbul ile birlikte 2010 da kültür başkenti seçilen Peç ve Zigetvar’dadır. Bu sebeple gezimizin en önemli alanlarından birisi de Peç oluyor.

Zigetvar ile Peç arasındaki 50 kilometrelik yolu hızlı bir şekilde alarak Peç şehrinin akşam görüntüleri ile baş başa kalıyoruz. Burası her şeyi ile harika bir şehir. Demek ki 2010 da Avrupa’dan gelen paraları iç etmemişler, ceplerine indirmemişler ve şehrin güzelleşmesi için harcamışlar. Gece 22-24 arası olmasına rağmen Peç şehir merkezi kalabalık ve hareketli idi. Her taraf açık, şehir çok güzel aydınlatılmış, sokaklar tertemiz, bir tane dilenci görmek mümkün değil. Evler genellikle iki katlı ve eski mimarî tarzı korunmuş durumda.

Çetinoğlu: Türk izi olarak Peç’te neler var?

Prof. Gedikli: Gazi Kasım Paşa Camisi, Peç’in kalbi olan şehir meydanıdır. Bizde hem meydanı ve hem de tamamen Osmanlı eseri olan bu caminin gece görünümlerini tespit etmek için doğruca Szechanyi Meydanı’na gidiyoruz. Gazi Kasım Paşa Camisi şimdi kiliseye çevrilmiş durumda ve minaresi de yıkılmış. Caminin tepesine de hilal yerine haç konulmuş. Bunları gördükten sonra içimiz buruk şekilde bir alt sokaktan otelimize dönüyoruz.

Ertesi gün tekrar Peç sokaklarındayız. Tam şehir meydanına geliyor ve resimler çekmeye başladığımızda yağmur da başlıyor. Yağmur altında gezimize devam ediyoruz. Avrupa’yı gezmeyi düşünenlere tavsiyem yanınızdan yağmurluk ve şemsiyenizi eksik etmeyin. Çünkü yağmurun ne zaman yağacağı hiç belli olmaz. Hızlı bir şekilde meydanı ve Gazi Kasım Paşa Camisini görüyoruz. Cami restorasyon halinde olduğu için içine giremiyoruz.

Buradan Yakovalı Hasan Paşa Camisini görmeye gidiyoruz. Yolumuz üzerinde Peç şehrindeki en Büyük Katedrali de görüyoruz. Restorasyon çalışmaları yapılan bir Türk hamamını görüyor ve Yakovalı Hasan Paşa Camisine geçiyoruz. Bu cami de şimdi müze olarak kullanılıyor. Müze saat 10 da açıldığı için onun da içini pencereden görebiliyoruz. Ancak caminin içinde namaz kılınmasına da müsaade ediliyormuş. Cuma namazı bir Boşnak imam tarafından kıldırılıyormuş.

‘Macaristan ile dostluk köprüleri pekiştirilerek her şehrinde bir camimizin devamlı ibâdete açık olmaları sağlanmalıdır.’ Diye düşünüyorum.

Açıklamalar:

(1)Hunor Magor Efsânesi: Ural/Altay ve Macar mitolojilerinde adı geçen ve kardeş olan hakanlardır. Hunların ve Macarların atası olarak kabul edilirler. Hunor, Hun kolunu, Magor ise Macar kolunu temsil eder. Bâzı görüşlere göre İskit (Saka) kökenlidir.

(2)Arpad Hânedânı: Orta Avrupa’da kurulan Macar Krallığı’nın ilk hanedanlığıdır. 896 – 1301 yılları arasında hüküm sürmüştür.

(3)Karpatya: Karpat Dağları Doğu Avrupa’da bir dağ silsilesi.Viyana yakınlarında Bratislava’da başlayıp kuzeydoğuya doğru bir yay biçiminde uzanarak Polonya’nın güneyinden ve Ukrayna’nın güneybatı kesiminden geçip güneydoğuya,Romanya topraklarında Sarat yakınlarında batıya kıvrılır ve Tuna üzerinde Demirkapı denilen bölgede son bulur.Macaristan’ı çok geniş ve açıktan çevreleyen bir yay biçimindedir.

(4)Keltler: İlkçağ döneminde yaşayan Avrupa kavimlerinin bir bölümüdür. Demir Çağında Britanya ve İrlanda’nın sakinlerini Keltler oluşturuyordu. Savaşçı ve avcı oldukları kadar mükemmel çiftçiydiler.

(5)Bimarhâne: ‘Bimar’, hasta demektir. Osmanlılarda hastaneler; bimaristan, bimarhane, şifahane, darüşşifa gibi isimlerle anılırdı. Zaman içerisinde anlam kayması neticesinde ‘tımarhane’ gibi sadece akıl hastalarının tedâvi edildiği yer anlamını kazandığı kabul edilmektedir.

(6)Ribat: İslâm devletlerinde sınır boylarında başlangıçta gözcülük sonra da askerî daha sonra da hem askerî hem de tasavvufî maksatlarla kullanılan binalar. Adını Kur’an-ı Kerim’den almıştır.

(7)Zâviye: ‘Tekke’ olarak da anılır. Bir şeyhin yönetiminde tasavvuf eğitiminin verildiği mekândır.

89)Asitâne: Büyük tekkeler hakkında kullanılan bir tabirdir. Dergâh anlamında kullanılır. Büyük Mevlevîhâneler de asitâne olarak anılır. Bu mekânlarda tasavvufî ve İslami bilgiler verilir.

Prof. Dr. ORHAN GEDİKLİ:

1973 yılında girdiği Ege Üniversitesi Tıp Fakültesini 1979 yılında bitirdi. Karadeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Anabilim Dalında ihtisasını tamamladı ve 1988 yılında KBB Hastalıkları Uzmanı oldu. Isparta Devlet Hastanesinde 6 yıl KBB Hastalıkları Uzmanı olarak çalıştı. 1994 yılında Süleyman Demirel Üniversitesi Tıp Fakültesi KBB Anabilim Dalında Yardımcı Doçent ve 1996 yılında da aynı Üniversite’de Doçent oldu.

 

1997 yılında Bezm-i Âlem Vakıf Gureba Eğitim ve Araştırma Hastanesine tâyin edildi. Uzun süre bu hastanenin İkinci KBB Kliniği Şefliğini yürüttü. Vakıf Gureba Hastanesi’nin özel bir üniversiteye dönüşmesi sebebiyle oradan ayrıldı. 2009 yılında Profesör oldu. Halen aktif hekimliğe İstanbul’da serbest olarak devam etmektedir.

 

Meslek hayatı boyunca KBB Hastalıklarının Rinoloji (Burun ve Paranazal Sinüs Hastalıkları) alanına ağırlık verdi. Özellikle Estetik ve Fonksiyonel Burun Cerrahisine yöneldi. Burun Estetik Dünyada burun estetiği alanında iyi olan hemen herkesin kurslarına katılarak onarın deneyim ve tecrübelerinden yararlanma imkânı oldu. Dr. Gedikli burun estetik ameliyatları konusunda millî ve milletlerarası toplantı, panel ve konferansların pek çoğunda konuşmacı, panelist ve eğitimci olarak görev aldı. Ayrıca TKBBV Eğitici kitaplar serisinden Septo-Rinoplastilerisimli kitabınTip Plasti bölümünü yazdı ve burada tamamen kendi olgularından oluşan tecrübelerini aktardı.

 

Dr. Gedikli Kepçe Kulak Anomalilerini düzeltme ameliyatı (Otoplasti) konusunda da tecrübe sahibidir. KBB Uzmanları arasında bu konuya ilk girenlerden ve bu konuda toplantılarda ilk eğitim kursları verenlerden birisidir.

Ayrıca Baş Boyun Tümörlerinin Rekonstrüktif Cerrahisi (Yeniden yapılandırma) konusunda da uzmandır.

Rinoloji’nin başka bir alanı olan Paranazal Sinüs Hastalıkları, Sinüzitler ve bunlara yönelik medikal ve cerrahi tedaviler konusunda çalışmalara da ağırlık veren Dr. Gedikli özellikle Endoskopik Sinüs Cerrahisi (ESC) alanında yurt içi ve yurtdışında bu işin öncülerinin yanında uzun süre eğitim aldı.

 

Burun Alerjisi (Alerjik Rinit) ve İmmünoterapi (Aşı Tedavisi) Dr. Gedikli’nin ilgi alanları arasındadır. Bu konuda yayınlanmış makaleleri ve yazılmış kitap bölümleri vardır. Alerjik burun ve tedavi seçenekleri konulu pratisyen ve uzman hekimlerin eğitimine yönelik pek çok konferanslar verdi ve panellerde panelist olarak görev aldı. Alerjik Rinit Tedavisinde İmmünoterapi (Aşı tedavisi) konusunda tecrübesi vardır.

 

Dr. Gedikli KBB Uzmanları arasında Tiroit Cerrahisini (Guatr Cerrahisi) ilk yapanlardan birisidir.

 

Dr. Gedikli yukarıda vurgulanan cerrahiler dışında Orta kulak Cerrahileri (Kolesteatom Cerrahisi), Timpanoplasti (İşitme cerrahisi), Gırtlak Kanseri Ameliyatları, Horlama ve Uyku Apnesi Cerrahileri ve ThermalWelding yöntemi ile kansız Tonsillektomi gibi güçlendirilmiş aletlerle bademcik cerrahiler konusunda da uzmandır.

 

Dr. Gedikli sahibi ve editörlüğünü yaptığı KBB Klinikleri Dergisi uzun süre yayınlandı ve bu alanda önemli bir açığı doldurdu. Bunun yanında KBB ve Baş Boyun Cerrahisi alanında yayınlanan dergilerin ilmî yayın kurullarında görev almaktadır. Türk Tabipler Birliği, KBB ve Baş Boyun Cerrahisi Derneği,  TKBB Vakfı, Fasiyal Plastik Cerrahi Derneği ve Avrupa Rinoloji Derneği gibi pek çok millî ve milletlerarası derneklerin üyesidir.

 

 

 

 

Önceki İçerikYunus Emre’nin Hayatı ve Hayata Bakışı (8)
Sonraki İçerikAllah Tuzak Kuranların En Hayırlısıdır
Avatar photo
28 Kasım 1938 tarihinde Bafra’da doğdu. İlk ve ortaokulu doğduğu şehirde bitirdikten sonra Ankara Ticaret Lisesi ve Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nde okudu. İş hayatına Ankara’da muhasebeci olarak başladı. Ankara ve Karabük’te; muhasebeci, mali müşavir ve profesyonel yönetici olarak devam etti. İstanbul’da, demir ticareti ile meşgul oldu. SSCB’nin dağılmasından sonra Türk Cumhuriyetlerinde sanayi yatırımları gerçekleştirmek üzere çok ortaklı şirket kurdu. Şirketin murahhas azası olarak Azerbaycan’da ve Kırım’da tesis kurup çalıştırdı. 2000 yılında işlerini tasfiye etti. İş hayatı ile birlikte yazı hayatı da devam etti. İlk yazısı 1954 yılında Bafra’da yayımlanmakta olan Bafra Haber Gazetesi’nde başmakale olarak yer aldı. Sonraki yıllarda İlhan Egemen Darendelioğlu’nun Toprak Dergisi’nde, Son Havadis ve Tercüman gazetelerinde yazıları yayımlandı. Türk Ocakları Genel Merkezinin yayımladığı Türk Yurdu dergisinde yazdı. İslâm, Kadın ve Aile, Yörünge, Ufuk, Emelimiz Kırım, Papatya, Tarih ve Düşünce, Yeni Düşünce, Yeni Hafta, Sağduyu, Orkun, Kalgay, Bahçesaray, Türk Dünyâsı Târih ve Kültür, Antalya’da yayımlanan Nevzuhur, Kayseri’de yayımlanan Erciyes ve Yeniden Diriliş, Tokat’ta yayımlanan Kümbet, Kahramanmaraş’ta yayımlanan Alkış dergilerinde, Dünyâ ve Kırım’da yayımlanan Kırım Sadâsı gibi gazetelerde de imzasına rastlanmaktadır. Akra FM radyosunda haftanın olayları üzerine yorumları oldu. 1990 – 2000 yılları arasında (haftada bir gün) Zaman Gazetesi’nde köşe yazıları yazdı. Hâlen; Önce Vatan Gazetesi’nde, yazmaktadır. Oğuz Çetinoğlu; Türk Ocağı, Aydınlar Ocağı, ESKADER / Edebiyat, Sanat ve Kültür Araştırmacıları Derneği ve İLESAM / Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sâhipleri Meslek Birliği Üyesidir. Yayımlanmış Kitapları: 1- Kültür Zenginliklerimiz: (2006) 2- Dört ciltte 4.000 sayfalık Kronolojik Tarih Ansiklopedisi: (2008 ve 2012), 3- Tarih Sözlüğü: (2009), 4- Okyanusa Açılan Kapılar / Tefekkür Mayası Röportajlar: (2009). 5- Altaylardan Hira’ya Türk-İslâm Dostluğu: (2012 ve 2013), 6- Bilenlerin Dilinden Irak Türkleri: (2012), 7- Türkler Nasıl ve Niçin Müslüman Oldu: (2013), 8- Türkmennâme / Irak Türkleri Hakkında Bilmek İstediğiniz Her Şey: (2013). 9- Türklerin Muhteşem Tarihi: (Nisan 2014 ve Nisan 2015) 10- 115 Soruda Türk İslâm-Âlimi Mâtüridî (Röportaj): 2015) 11- Cihad – Gazi – Şehid: Kasım 2015. 12-Yavuz Bülent Bâkiler Kitabı (2016 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 13-Her Yönüyle Kâzım Karabekir (2017 Mehmet Şadi Polat ile birlikte) 14-Dil ve Edebiyat Dergisi / İlk 100 Sayı Bibliygorafyası (2017 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 15-Büyük Türk İslâm Âlimi Serahsî (2018), 16-Âyetler ve Hadisler Rehberliğinde Kutadgu Bilig’den Seçmeler (2018), 17-Edib Ahmet Yüknekî ve Atebetü’l-Hakayık (2018), 18- Büyük Türk İslâm Âlimi Mâtürîdî (2019), 19-Kâşgarlı Mahmud ve Dîvânu Lugati’t-Türk (2019). 20-Duâ / Huzura Açılan Kapılar. (2019) 10-Yesevi Yayıncılık, 12-Yakın Plan Yayınları, 13-Boğaziçi Yayınları, 14-Dil ve Edebiyat Dergisi, diğer kitaplar Bilgeoğuz Yayınları tarafından yayımlanmıştır.