Laiklik dinlere ve dindarlara saygıdır.
Avrupa’da bu böyle anlaşılmış
Böyle uygulanmış
Böyle de uygulanmaktadır.
Laiklik bir din değildir.
Dinin alternatifi de değildir.
Allah’u Teâlâ’nın Hz. İsa(as)’a indirdiği İncil ayetleri zamanında ve yeterince korunamadığı için zaman içerisinde kaybolmuştur.
Hıristiyan din adamları akıllarında kalanlara kendi görüş ve düşüncelerini de ilave ederek onları nesilden nesile aktarmışlardır.
İlerleyen zamanlarda birbiriyle çelişen yüzlerce İncil yazılmıştır.
Nihayet İznik konsilinde bu İnciller
Matta, Markos, Luka ve Yuhanna olmak üzere dörde indirilmiştir.
Hıristiyan âlemi 1789 Fransız ihtilaline kadar kiliseyi de devleti de bu kurallara göre yönetmişlerdir.
İncil’e uymayan her düşünce, yenilik ve bilimsel kurallar kilise tarafından yasaklanmıştır.
Toplum, düşünürler ve bilim adamları büyük bir baskı altında idiler.
Hatta bazen din adamları da bu baskıya karşı çıkıyor, isyan ediyorlardı.
Martin Luther bunların en tanınmışıdır.
Kiliseyi protesto ettiği için Hıristiyan dünyasında Protestanlık mezhebinin doğmasına sebep olmuştur.
Bilim adamları da büyük bir baskı altındaydılar.
Galile dünya dönüyor diyordu, fakat bu bilgi muharref İncillerde yoktu.
Galile kiliseyle ters düşüyor idam cezasına mahkûm oluyordu.
Giyotin ile cezanın infazına karar veriliyordu.
Dostları araya giriyor Gaile’yi bu düşüncesinden vazgeçirmeye çalışıyorlardı.
Galile son kez çıkarıldığı mahkemede iddiasından vazgeçmiş görüntüsü verdiği için kafasını giyotine kaptırmaktan kurtarıyordu.
Çıkarken şunları söylüyordu;
“Ben dünya dönmüyor desem bile dünya dönüyor.”
Diyeceksiniz ki bunların laiklikle ne ilgisi var.
İslam dünyası ilmin, sanat ve edebiyatın zirvesinde idi.
Demek ki sıkıntı dinde değil insanlarda idi
Anlaşıldı ki kilisenin bu kafa yapısıyla hiçbir konuda ilerleme sağlanamayacak
Aydınlar ve halk bilimin ve ilerlemenin önündeki engeli (kiliseyi) devlet yönetiminden uzaklaştırmak istediler.
Kilise sadece din işleri ile uğraşmalı devlet yönetimine karışmamalıydı.
Çünkü kilise her türlü yeniliğin ilerlemenin önünde bir engeldi ve bu engel aşılmalıydı.
İşte Fransız ihtilali ile bu engel aşıldı.
Kilisenin faaliyetleri din ile sınırlandırıldı.
Devlet kilise (din) den bağımsız hale getirildi.
Böylece LAİKLİK kavramı halkın ve aydınların gündemine girmiş oldu.
Şunu da unutmamak gerekir ki
Avrupa’da hiçbir zaman yönetim ve aydınlar bundan sonra halkın dini değerleriyle çatışmadı.
Avrupa’da bu sayede Rönesans ve reformlar yapıldı.
Sanayi devrimini gerçekleştirildi.
İlerledi, kalkındı, gelişti ve zenginleşti.
Kilise devlet yönetimine müdahale etmediği gibi devlette kiliseye engel ve yasak koymadı.
Yöneticiler de bu ayinlere katılarak inançlarının gereğini yerine getirmeye çalıştılar.
Avrupa’da laiklik çıkışı itibariyle dine karşıymış gibi görünse de,
Dine değil kilisenin despotizmine karşı bir hareketti.
Laiklik dinlere ve dindarlara saygıdır.
Avrupa’da bu böyle anlaşılmış
Böyle uygulanmış
Böyle de uygulanmaktadır.
Laiklik bir din değildir.
Dinin alternatifi de değildir.
Dinin alternatifi ateistliktir.
Laiklik bir anlayış, uygulama biçimi bir yönetim felsefesidir.
Doğru uygulandığı takdirde inanç sahiplerini rahatsız etmeyecek bir sistemdir.
Doğru anlamak, doğru uygulamak için çok önemlidir.
Avrupa’nın 1789 da hallettiği bir meseleyi
Biz 2012’yi bitirirken hala halledemedik
Devam edecek