Kuyruğunu Kovalayan Kedi Olmak

52

İyi bir mütefekkir olduğuna daha da inandığım Sayın Davutoğlu’nun “Duruş” adlı, muhayyel gence hitaben yazdığı kitabı okuyorum. Vatansever her gencin okuması, her öğretmenin önce okuması sonra okutması gereken kitapta bir öykücük yer alıyor:

Genç bir kedi, kuyruğunu yakalamaya çalışır. Döndükçe doğal olarak kuyruğu bedeni ile döner. Bir hayli yorgun, genç kedinin bitkin düştüğünü gören yaşlı, tecrübeli kedi: “Evlat!” der, “Ben de gençken hep kuyruğumu yakalamaya çalıştım, muvaffak olamadım. Ama hedefime doğru yürüdükçe o hep benim arkamdan geldi.

Sayın Davutoğlu’nun gençler için kariyer veya müktesebattan hangisinin daha önemli olduğunu tartıştığı bölümde yer alan bu öykücükte, müktesebatın önemi vurgulanıyor.

Müktesebat: belki “içkin” sözcüğüyle karşılanabilir, “kendi içinde baki olan” diye tanımlanabilir, “kendi emeğinle kendinin kıldığın ve seninle birlikte kaim ve baki olan şey” diye izah edilebilir.  Müktesebatta, Necm suresi 39. ayette “İnsan için kendi çalışmasından (emeğinden) başka bir şey yoktur.” cümlesiyle buyrulduğu gibi “emek” vardır. Kariyerde ise, şimdilerde CV de denen bir özgeçmişte olması gereken mevki ya da makamlar yer alıyor.

Başarıya endeksli eğitim sistemimiz var. İş başvurularında diğer sosyal ilişkilerde insanlara kariyeri soruluyor. Zengin bir özgeçmiş, başarı sayılıyor. Kuyruğunu yakalamaya çalışan kediler, içleri boş da olsa, başımıza yönetici, idareci oluyor. Ya paran kadar ya kariyerin kadar adamsın.

Anneler babalar, öğretmenler veya yetkin ve etkin kişiler kendilerine veya sorumluğunu taşıdıkları kişilere önce müktesebat planlaması yapmalı. Kariyer, bir kuyruk veya gölge gibi, kafamızın veya bedenimizin gittiği yere kendiliğinden gelecektir. Müktesebat, hedefe giden yolda çekilen çile, elde edilen birikim, bitmeyecek sermayedir.

Müktesebat, zihni formasyonu; kariyer mesleki formasyonu gerekli kılar. İlk gördüğümüz yabancı bir çocuğa sorduğumuz ilk soru, “Ne olacaksın?”. Çocuklar buna, genellikle küçük dünyalarına göre cevap veriyor. Duyduğumuz cevaba göre çocuğa akıl hocalığı yapıyoruz. Halbuki çocuğa “Nasıl olacaksın?” sorusu sorulmalı. Nasıl bir insan? Müktesebat, nasıl sorusunun içini doldurmakla başlar. Bu yolda atılan her adım, ideal insan olma yolculuğunun kilometre taşıdır. Nasıl olmadan ne olmak, vitrinde manken olmaktır, mutfağı olmayan lokantada meze olmaktır.

“Boş çuval ayakta durmaz.” atasözümüzü duymuş olmalısınız. Müktesebatsız bir kariyer de saman alevidir. “Vali olmuşsun ama adam olamamışsın.” öykücüğünü büyüklerimizden çok dinlemişizdir. Adam olmak, müktesebat sahibi olmayı gerektirir. Üniversitelerimiz, “ne olmamız gerektiği” anlayışı üzerine kurulduğu için bilgi de üretemiyor. Diploma sahibi, bilgi üretme yeteneğinden yoksun insanlar üretiyoruz. Yetiştiriyoruz, diyemiyorum; sadece üretiyoruz. Kendine özgü bilgiden yoksun, ithal ettiği bilgiyle donanmış teknisyenler üretiyoruz. Bunun için, dünyadaki bilim literatüründe yerimiz yok.

“Nasıl insan, nasıl bilgi” sorusuyla yola çıkmak lazım. “Ne” sorusunun cevabı kedinin kuyruğu gibi arkasından gelecektir. Ne sorusunu öncelikleyenler, kuyruk peşinde koşmaktan kurtulamazlar.

Havanda su dövmek veya bir arpa boyu yol alamamak durumunda olmamak için eğitim sistemimize bir de bu açıdan bakalım. Müktesebatı güçlü bir kariyer planlaması yapmak hiç de zor değil. Mesleki formasyondan önce, zihni formasyon… Her şeyi ile rol model insan ve sağlıklı toplum, ancak böyle mümkün.

Ben yazdım, gereğini mesuliyet makamında olanlar düşünsün. Bu dünyanın tekrarı yok.