Şimdi ne olacak?
Olmaya başladı bile. Bugüne kadar dağa çıkmayan Kürtleri, dağdan inenler aşağılayacak, hakaret edecek. ““İşte”, diyecekler, “Biz çarpıştık, öldürdük ve statü aldık.” Hatta bir tanesi söyledi bile, “Korucular silahları bırakır, silahları yerine onlara birer sopa veririz, hayvan güderler.”
İktidarlar, PKK ortaya çıktığından beri, cinayetlerine başladığından beri, şu söylemle yürüdü: “Kürt demek PKK demek değildir”. Bu değerlendirme doğruydu. Ne zamana kadar biliyor musunuz? Birinci çözüm süreci denilen ve yüzlerce şehide mal olan büyük fiyaskoya kadar. İşte o zaman iktidar, kucağını açtı. Kucağını kime açtı? Kürtlerle mi? Hayır, askeri, polisi ve bu arada bol bol Kürdü öldüren terör örgütüne açtı. Terörist başının mektubunu meydanlarda, bayram havasında okuttu. Örgüt de zafer kutlamalarına başladı, bayraklarıyla donatılmış zafer alayları şehirlerde yürüdü Kendilerine, “Canınızı sıkan vali varsa bildirin, icabına bakalım.” dendi. Geçen asrın sonuna doğru bitme noktasına gelen örgüte böylelikle bir hayat öpücüğü bahşolundu. PKK’nın tarihinde en önemli dönüm noktası buydu.
Süreçler geçiyor sarılı yeşilli
“Türkiye bir hukuk devletidir!” ya. Hani Sayın Adalet Bakanımız her hafta söylüyor. O zaman da tıpkı bugünkü gibi hukuk devletiydi. Dağdan inen teröristlere zahmet olmasın diye ayaklarına mahkeme kuruldu ve şöyle yargılamalar yapıldı:
– (Hâkim, üniformalı teröriste) Pişmansın değil mi?
– (Terörist) Hayır pişman değilim.
– (Hâkim) Yaz kızım, “Pişmanım” dedi. Beraatine.
Güneydoğumuzdaki Kürtler için de “Süreç” bir başka dönüm noktasıydı. Bizzat kendi devletleri onlara, “PKK güzeldir, hastır, ona boyun eğin.” diyordu. PKK’ya katılmayan Kürtler üst üste hayal kırıklığı yaşadı. Aşağılandı. Onların gözünde devlet, Kürt eşittir PKK, Kürt eşittir DEM (o tarihte adı neyse) diyor, öyle görüyor, öyle davranıyordu. Dolmabahçe’de kimle konuştular? Yerel halkın temsilcileri ile mi?
Dahice slogan: Terörsüz Türkiye
Bakınız, PKK, PKK yoksa DEM, katı disipline sahip “devrimci” bir örgüttür. “Reel sosyalizm” sizlere ömür olmamışken PKK’ya “Stalinist örgüt” denirdi. Düşmanları değil, kendilerinin de kabul ettiği bir etiketti bu. Birinci çözüm sürecinden hemen sonra, disiplinini, hâkimiyetini şehirlerin her köşesinde perçinlemek için tünel kazmaya başladı. O tüneller kazılırken halka nasıl davrandı dersiniz? Bir düşünün.
Hafızamda, gazetelerde yayımlanan bir fotoğraf var. Güneydoğu’da bir köyle, bir sivil, oy kullanılan binanın kapısına oturmuş, elinde tüfekle eşitlikçi demokrasi aşığı örgüt sandıklara tecavüz etmesin diye nöbet tutuyor.
Şimdi birinci fiyaskoyu hatırlatır diye “Çözüm” kelimesi kullanılmıyor. Hatta “süreç” bile başlangıçta yasaklıydı. “Terörsüz Türkiye”yi bulan dahi kimdir merak ediyorum. Acaba bu ifadeyi kaç günde ürettiler. Öyle bir şey diyeceksiniz ki tersini söylemek ayıp olacak. “Çözüm” öyleydi. Ne yani çözümsüzlük taraftarı mısınız? Terörsüz Türkiye! Ne yani, terör mü istiyorsunuz? Tamamdır. Bu işimizi görür. Troller de eleştirenlere rahat rahat küfreder: “Kandan beslenenler!”, “Terör seviciler!”
NE GÖRÜP İŞİTİYORUZ?
Adını ne koyarsanız koyun olan biten birincinin tıpkısı. Şimdi lütfen kendinizi, PKK’ya direnmiş, belki köyüyle, çevresiye birlikte koruculuk yapmış Kürtlerin yerine koyunuz. Onların gözüyle bakın. Onlar ne görüyor? Altı yıldır, “Oğlumu, kızımı PKK dağa kaldırdı; kurtarın onu” diye feryad eden Diyarbakır Anneleri ne görüyor? Ne işitiyor? Sizin görüp işittiğinizi: “Sayın Abdullah Öcalan”ı işitiyor. Daha vahimini, “Kurucu Önder Abdullah Öcalan”ı işitiyor. “Rojava’da statü aldık, burada da alacağız”ı işitiyor.
Meclis kürsüsünden, “Türkler katildir”i işitiyor. “Bizim sularımızdan elde ettiğiniz elektriği bize pahalı pahalı satıyorsunuz”u işitiyor. Meclis kürsüsünden bela okunduğunu ve meclis başkan vekilinin bunu tercüme etmesini işitiyor. İktidar, “Pazarlık yok.” derken, DEM’in “Ellerine 20 madde verdik. Tek tek yapsınlar, ondan sonra.” dediğini işitiyor.
Bu manzara karşısında hâkimiyet kimde gibi görünüyor? Kim suçluydu? Şimdi kim güçlü? Yoksa “Hem suçlu hem güçlü” sözümüz bu günler için mi söylenmiş.
Siz Kürtler: Ne oldu? Devleti tuttunuz, Türk Devleti’ne sahip çıktınız da ne oldu? Şehit oldunuz, gazi oldunuz da ne oldu? O çok sevdiğiniz Türk Devleti sizi yarı yolda bıraktı mı? Bıraktı. Gelin bakalım. Gelin bizim kucağımıza. Bundan sonra belki hayvan güdersiniz. İzin verirsek!
İnşallah kasten değil ama aptallıktandır. Belki de ideologyadandır. Kürtler adım adım Türk Devleti’nden uzaklaştırılıp bir başka disipline, PKK’nın, DEM’in, Apo’nun, KCK’nın disiplinine, onun hâkimiyetine doğru itildi, teslim edildi. Hem de iki defa.