Kürt Olsaydım

19

Şimdi ne olacak?

Olmaya başladı bile. Bugüne kadar dağa çıkmayan Kürtleri, dağdan inenler aşağılayacak, hakaret edecek. ““İşte”, diyecekler, “Biz çarpıştık, öldürdük ve statü aldık.” Hatta bir tanesi söyledi bile, “Korucular silahları bırakır, silahları yerine onlara birer sopa veririz, hayvan güderler.”

İktidarlar, PKK ortaya çıktığından beri, cinayetlerine başladığından beri, şu söylemle yürüdü: “Kürt demek PKK demek değildir”. Bu değerlendirme doğruydu. Ne zamana kadar biliyor musunuz? Birinci çözüm süreci denilen ve yüzlerce şehide mal olan büyük fiyaskoya kadar. İşte o zaman iktidar, kucağını açtı. Kucağını kime açtı? Kürtlerle mi? Hayır, askeri, polisi ve bu arada bol bol Kürdü öldüren terör örgütüne açtı. Terörist başının mektubunu meydanlarda, bayram havasında okuttu. Örgüt de zafer kutlamalarına başladı, bayraklarıyla donatılmış zafer alayları şehirlerde yürüdü Kendilerine, “Canınızı sıkan vali varsa bildirin, icabına bakalım.” dendi. Geçen asrın sonuna doğru bitme noktasına gelen örgüte böylelikle bir hayat öpücüğü bahşolundu. PKK’nın tarihinde en önemli dönüm noktası buydu.

Süreçler geçiyor sarılı yeşilli

“Türkiye bir hukuk devletidir!” ya. Hani Sayın Adalet Bakanımız her hafta söylüyor. O zaman da tıpkı bugünkü gibi hukuk devletiydi. Dağdan inen teröristlere zahmet olmasın diye ayaklarına mahkeme kuruldu ve şöyle yargılamalar yapıldı:

– (Hâkim, üniformalı teröriste) Pişmansın değil mi?

– (Terörist) Hayır pişman değilim.

– (Hâkim) Yaz kızım, “Pişmanım” dedi. Beraatine.

Güneydoğumuzdaki Kürtler için de “Süreç” bir başka dönüm noktasıydı. Bizzat kendi devletleri onlara, “PKK güzeldir, hastır, ona boyun eğin.” diyordu. PKK’ya katılmayan Kürtler üst üste hayal kırıklığı yaşadı. Aşağılandı. Onların gözünde devlet, Kürt eşittir PKK, Kürt eşittir DEM (o tarihte adı neyse) diyor, öyle görüyor, öyle davranıyordu. Dolmabahçe’de kimle konuştular? Yerel halkın temsilcileri ile mi?

Dahice slogan: Terörsüz Türkiye

Bakınız, PKK, PKK yoksa DEM, katı disipline sahip “devrimci” bir örgüttür. “Reel sosyalizm” sizlere ömür olmamışken PKK’ya “Stalinist örgüt” denirdi. Düşmanları değil, kendilerinin de kabul ettiği bir etiketti bu. Birinci çözüm sürecinden hemen sonra, disiplinini, hâkimiyetini şehirlerin her köşesinde perçinlemek için tünel kazmaya başladı. O tüneller kazılırken halka nasıl davrandı dersiniz? Bir düşünün.

Hafızamda, gazetelerde yayımlanan bir fotoğraf var. Güneydoğu’da bir köyle, bir sivil, oy kullanılan binanın kapısına oturmuş, elinde tüfekle eşitlikçi demokrasi aşığı örgüt sandıklara tecavüz etmesin diye nöbet tutuyor.

Şimdi birinci fiyaskoyu hatırlatır diye “Çözüm” kelimesi kullanılmıyor. Hatta “süreç” bile başlangıçta yasaklıydı. “Terörsüz Türkiye”yi bulan dahi kimdir merak ediyorum. Acaba bu ifadeyi kaç günde ürettiler. Öyle bir şey diyeceksiniz ki tersini söylemek ayıp olacak. “Çözüm” öyleydi. Ne yani çözümsüzlük taraftarı mısınız? Terörsüz Türkiye! Ne yani, terör mü istiyorsunuz? Tamamdır. Bu işimizi görür. Troller de eleştirenlere rahat rahat küfreder: “Kandan beslenenler!”, “Terör seviciler!”

NE GÖRÜP İŞİTİYORUZ?

Adını ne koyarsanız koyun olan biten birincinin tıpkısı. Şimdi lütfen kendinizi, PKK’ya direnmiş, belki köyüyle, çevresiye birlikte koruculuk yapmış Kürtlerin yerine koyunuz. Onların gözüyle bakın. Onlar ne görüyor? Altı yıldır, “Oğlumu, kızımı PKK dağa kaldırdı; kurtarın onu” diye feryad eden Diyarbakır Anneleri ne görüyor? Ne işitiyor? Sizin görüp işittiğinizi: “Sayın Abdullah Öcalan”ı işitiyor. Daha vahimini, “Kurucu Önder Abdullah Öcalan”ı işitiyor. “Rojava’da statü aldık, burada da alacağız”ı işitiyor.

Meclis kürsüsünden, “Türkler katildir”i işitiyor. “Bizim sularımızdan elde ettiğiniz elektriği bize pahalı pahalı satıyorsunuz”u işitiyor. Meclis kürsüsünden bela okunduğunu ve meclis başkan vekilinin bunu tercüme etmesini işitiyor. İktidar, “Pazarlık yok.” derken, DEM’in “Ellerine 20 madde verdik. Tek tek yapsınlar, ondan sonra.” dediğini işitiyor.

Bu manzara karşısında hâkimiyet kimde gibi görünüyor? Kim suçluydu? Şimdi kim güçlü? Yoksa “Hem suçlu hem güçlü” sözümüz bu günler için mi söylenmiş.

Siz Kürtler: Ne oldu? Devleti tuttunuz, Türk Devleti’ne sahip çıktınız da ne oldu? Şehit oldunuz, gazi oldunuz da ne oldu? O çok sevdiğiniz Türk Devleti sizi yarı yolda bıraktı mı? Bıraktı. Gelin bakalım. Gelin bizim kucağımıza. Bundan sonra belki hayvan güdersiniz. İzin verirsek!

İnşallah kasten değil ama aptallıktandır. Belki de ideologyadandır. Kürtler adım adım Türk Devleti’nden uzaklaştırılıp bir başka disipline, PKK’nın, DEM’in, Apo’nun, KCK’nın disiplinine, onun hâkimiyetine doğru itildi, teslim edildi. Hem de iki defa.

Önceki İçerikİmralı Her Türlü Desteği Veriyor
Sonraki İçerikŞehit Dr. Sadık Ahmet’i Anarken, Batı Trakya Türklerini Hiç Unutmuyoruz!
İskender Öksüz
İskender Öksüz 14 Eylül 1945 tarihinde İzmir'de dünyaya gelmiştir. 1966 yılında Ege Üniversitesi Kimya-Fizik Bölümü'nde lisans eğitimini tamamlamıştır. Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumunun yurtdışı bursuyla ABD'de Yale Üniversitesi'ne kabul edilmiş, burada, Oktay Sinanoğlu'nun danışmanlığında, 1968'de yüksek lisansını 1969'da da doktora derecesini almıştır. İskender Öksüz 1968-1979 yılları arasında; Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde bölüm başkanlığı, rektör yardımcılığı ve rektör vekilliği görevlerinde bulunmuştur. Yine aynı yıllarda senato üyeliği (ADMMA), Türkiye Atom Enerji Komisyonu 7. Dönem üyeliği, Atom enerjisi konusunda bakan danışmanlığı ve Töre-Devlet Yayınevi yöneticiliği yapmıştır. Öksüz, 1981-1987 yılları arasında, Suudi Arabistan'da bulunan University of Petroleum and Minerals'da akademik ve idari görevler, bilgisayar destekli öğretim koordinatörü, yeni öğretim üyesi seçimi ve terfi komitesi üyeliği yapmıştır. 1987 yılından itibaren sağlık, bilişim ve eğitim sektörlerinde çeşitli firmalarda üst düzey yöneticilik yapan Öksüz, çeşitli şirketlerde yönetim kurulu üyeliği, genel müdürlük ve holding genel koordinatörlüğü yaptı. İskender Öksüz 2012 yılında Gazi Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümünden emekli oldu. Otuzun üstünde bilimsel yayını yedi yüzün üzerinde atıfı bulunan Öksüz, KÜBİTEM (Kültür, Bilim ve Teknik Merkezi) kuruculuğu, Türk Ocağı Hars Heyeti ve Yönetim Kurulu üyeliği, Millî Düşünce Merkezi Yönetim Kurulu üyeliği; Töre, Devlet, Bozkurt, Türk Yurdu dergilerinde makale ve başka yazıları yayımladı. Üniversiteler de dâhil olmak üzere çeşitli platformlarda konferans, söyleşi ve röportajlarda bulundu.[5][6] Ayrıca Son Havadis, Yeni Ufuk ve Ayyıldız gazetelerinde köşe yazarlığı yaptı. Karar gazetesinde köşe yazarlığına devam etmektedir. İskender Öksüz, 5 Mayıs 2021 tarihinde vefat eden ünlü romancı Emine Işınsu ile evliydi. Eserleri[7] Millet ve Milliyetçilik Bilim, Din ve Türkçülük Alt Akıl: Aptallar ve Diktatörler Türk Milliyetçiliği Fikir Sistemi Türk'üm Özür Dilerim Niçin Geri Kaldık? Çin Dünyayı Ele Mi Geçiriyor? (Konuralp Ercilasun ile birlikte)