18 Mart 1915’de Çanakkale Geçilmez diyenler görevlerini fazlasıyla yaptılar. Aslında gelecek nesillere ışık tuttular. Milli destan şairimiz rahmetli Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu’nun şu mısraları da bu ışığı güçlendiriyor:
Seni özünden vuran düşmanın kimmiş dünkü/ Göreceksin ki, yine aynı düşman bugünkü…
Önemli olan tarihten ders alarak yeni Çanakkaleleri geçilmez kılmaktır. Yeni Vakıflar Yasası, Petrol Yasası, TCK. 301. maddesi, yabancılara toprak satışı, bir kısım uydu yasaları, Anayasanın temel giriş maddeleriyle oynama, Türkiyelilik maskaralıkları, yönetenlerce sürdürülen ve desteklenen kimlik terörü, insanları birbirine ötekileştirmenin demokratikleşme zannedilmesi, Irak’ın Kuzeyinde ve Kıbrıs’ta tavize yatkın politikalar, çağdaşlık ve neoliberallik yutturmacası altında yapılan özelleştirme ihanetleri ve 2008 Ulusal Programda Halk, Ziraat ve Vakıflar bankalarının özelleştirileceği taahhütleri- küresel krizle kamu bankacılığı önem kazanırken-, şans oyunları, elektrik dağıtımı, petrokimya sanayi, hava ve deniz ulaşımı, lokomotif ve vagon üretimi, et balık ürünleri piyasası, şeker, türün ve çay ürünlerinin işlenmesi, İMKB, altın borsası, otoyol-köprü işletmeciliği, sağlık, eğitim, savunma, radyo-tv yayıncılığı, doğalgaz piyasası, kömür ve diğer madenlerin özelleştirilmesi…
Bunlar ve diğerleri yabancılaştırıldıktan sonra Litvanya’nın yaptığı gibi, Chelsea Kulübünü satın alan Rus işadamına gidip “artık satacak bir şey kalmadı bizi alır mısın” mı diyeceğiz.
Hakim ekonomilerin çıkarı için bize biçilen kaftan; daha fazla liberal olmaktır. Onlar iktisadi milliyetçiliği uygulasa da Türkiye gibi ülkeler ne kadar liberalleşirse; milli çıkarları esas alan noktadan uzaklaşırlarsa; o ölçüde kaliteli soyulurlar. Bir taraftan her şeyi piyasanın insafına bırakan, müdahale etmeyen, daha çok dıştan dayatılan liberal politikaları çağdaşlık adına uygularız; diğer taraftan sosyal devlet adı altında seçim numaraları ile tatmin oluruz. Müdahaleyi reddeden liberal ülkeler ABD’de olduğu gibi, krize ekonomik paketle müdahale ederler, milli çıkarlarını korurlar. Bankalar devletleştirilir. Yabancı sermaye çekebilmek uğruna çokuluslu şirketlerden gerekli vergiyi alamamak; bizi orta ve küçük ölçeklilere, sabit gelirlilere yüklenmeye yöneltir. Vasıtalı vergiler öne çıkar. Kamu finansmanında borçlanma tek yok olur.
Çanakkaleler, Doğu Anadolu’da da geçilmiştir. Süt, et ve gıda sektöründeki bazı tesislerin özelleştirilmesi işsizlik yaratmış, üretimi ortadan kaldırmıştır. Şimdi şeker fabrikaları sırada… Bunlar da özelleştirilecek ki eş dost tatlandırıcı ithal edebilsin. Satmazsak sonra çağdışı oluruz mantığı, çağımızın yükselen iktisadi milliyetçiliği ile ters düşen ideolojik bir bağnazlıktır.
1915’de geçilmeyen ve bugün binlerce kişinin ziyaret ettiği o mübarek topraklara gidenler acaba bugünü değerlendirebiliyorlar mı?
Nihat Sami Banarlı’ya göre, Çanakkale Şehitleri isimli şiirüstü eseri yazan milli endişe sahibi, haysiyetli ve örnek vatansever milli şairimiz Mehmet Akif mezarından bir doğrulsa; Batı önünde bu ölçüde teslimiyetçi, itilmiş ve kakılmışlığa talip olanları görmüş olsa; 94 yıl sonra geçilmekte olan yeni Çanakkaleler için mutlaka bir şiir yazardı. Acaba, o şiirden bugün pek çok pay alması gerekenler 1915’e göre arttı mı; azaldı mı? Asım’ın nesli devam ediyor mu?
Rahmetli bayrak şairimiz Arif Nihat Asya‘nın “Adamlar” isimli şiirinden (Bir Bayrak Rüzgar Bekliyor, Ötüken, İstanbul 1990, s. 192-3) aşağıdaki iki kıta bugün için çok anlam ifade ediyor:
Adamlar bilirim: sönük
Adamlar bilirim: çürük
Adamlar bilirim: rozetleri,
Yüreklerinden büyük
Adamlar bilirim: anlamamış
Anlamayacak ne olduğunu
Adamlar bilirim: dolduramamış,
Dolduramayacak koltuğunu.