Küresel Köleliğin Gönüllü Halkaları

138

Kölelik ne İslam öncesi ne de sonrası Türk tarihinde yoktur.
İslamiyet de hitap ettiği toplumlardaki köleliği tedricen kaldırma
yoluna gitmiştir. Ne var ki adı Müslüman kendi kavmiyetçi devletler
eski alışkanlıklarını kolay bırakamadılar.

Birde kronik köleciler ve sınıfçılar var; sıfatıyla müsemma ‘Vahşi Batı’.
Onlar Kabilimsi bir medeniyetin torunları olarak hayatı sınıf
çatışmalarıyla bir algıladılar ve köleliği kendi ruhlarından tüm
insanlığa yaymaya çalıştılar.

Siz 1776 Amerikan Bağımsızlık Kongresi’nde veya 1789 İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nde kölelik karşıtı, eşitlikçi ve doğuştan özgürlükçü yaklaşımlar deklare edildi diye 19, 20 ve 21.yy’larda ona uyulacağını mı zannetmiştiniz?

1950’lere kadar siyahlar beyazlarla aynı otobüse
bile binemiyordu. Çok şükür şimdi arka tarafta da olsa aynı vasıtada
yer alabiliyorlar. 1990’lara kadar her siyasi
futbolcu Wembley’de ıslıklanmıyor muydu? Hala da maymun taklidi
yapılmıyor mu? Bir siyahın (Barack Obama) Amerikan Başkanlığı tepki
doğurmuyor mu?

Bilincinize yediremediğiniz kuralları yazdınız diye secde edecek
değiliz. Yada tersinden; sizde zaten var olan değerleri Tanzimat’la (1839) ilan ettiniz diye “Günaydın” diyecek pozisyonlara da düşmek istemeyiz. Aynı filmi (İ.Şaban filmi değil) her yüzyılda bir yemek durumunda hiç değiliz.

Kavramların karşılıkları dünyanın dört bir tarafında aynı mı? Oyunu
kuranlar kavramlardan kaos üreterek mi sonuç almaya çalışıyor? Ben
çağrışımlarıma güvenerek “Demokrasi: işgal, Özgürlük: kölelik, Barış:
şiddet, Adalet: dayatma, Eşitlik:seçkincilik, Teknoloji: put” diye
karşılıklasam kimlerle ortak dil kurmuş olacağım? Ve nereye kadar?

Asıl mesele şu: Kavramlar bize ait değil ve hafızasızız. Kamuoyu
organizatörlerinin oluşturduğu gündemlerin peşinde gidiyoruz. Bir o
yana, bir bu yana..

Edilgenlik, pasifizasyon, seyir ve izleyicilik insanoğlunun
sürüleştiğinin bir göstergesi. Ne de olsa çoban (kovboy) koyun gütmeyi
sever. Televizyon gibi bir hipnoz kutusu, futbol-magazin gibi bir
süresiz oyuncak ve tüm beğenilerini inşa ettiğiniz halde “zevkler ve renkler tartışılmaz” repliğiyle özgür olduğunu sanan milyonlarca küresel köle.

Bir elektro-şok.. Bir sosyolojik kırılma.. Yada olağanüstü
gelişmeler.. Yoksa yazarak, paylaşarak, tartışarak bir çıkış
bulacağımız çok da olası değil.

E, sonuç: ‘Söylesem faydası yok, sussam gönül razı değil.’