Müslüman
kimliğinde etkisi olan İslami değer yargıları, her toplumun gelenekleriyle de
iç içe olduğu için, yaşanılan ülke, bölge ve yere göre farklı uygulamadaki
insanları görmemiz doğaldır. Bu farklılıkların dinimizin temek kuralları ile ne
kadar uyumlu olduğu ise değerlendirilmelidir. Bu sebeple bunların ne oranda
dinimizin kutsal kitabındaki bilgiler ile uyumlu olduğunun bilinmesi
gerektiğini düşünüyorum. Bunlar din adamlarımızın sorumluluğunda olmakla
beraber, bizlerin de bizzat ilgisinin olması gerekir. Diyanet’in bastırdığı
dahil birçok Kur’an meali okudum. Son olarak Tuncer Namlı’nın Kuran
Aydınlığı adındaki mealini okudum. Bu meal akıcı ve duru Türkçesi yanında,
gereken yerlerde güncel bilgilerle uyumlu, aydınlatıcı dipnotları ile konuları
çok daha anlaşılır kılmaktadır. Peygamberimizin hayatını ve dönemini anlatan
çeşitli kitaplar yanında son olarak da Ebubekir Seracettin’in (Martin Links) Hz.
Muhammed’in Hayatı isimli siyer ödüllü kitabını ve Mekke isimli
kitabı ile Sadık Güner’in yazdığı mezhep imamımız İmam-ı Azam Ebu Hanife’nin
hayatını anlatan Bedel isimli eserini okudum.
Kur’anda
bilmek, idrak etmek, nasihat etmek gibi bilmeyi ve sorumluluğu hatırlatan pek
çok ayetler vardır. Bunlar bizim dinimizi doğru öğrenip bilmemizi ve O’na uygun
yaşamamızı hatırlatan uyarılardır. Daha önceki yazımda imanın ibadetlerle canlı
tutulması ve her türlü şirk olabilecek bağlılıklardan sakınılmasının önemini
yazmıştım. Ayrıca amel-i salih anlayışının, önce iyi ve faydaki olmak, sonra
zararlı olmamak şeklinde anlaşılması gerektiğini yazmıştım. Bu yazımda ise
dikkat edilmesi gereken diğer bazı hususları anladığım kadarıyla paylaşmak
isterim.
İslâm’ın
şartları olarak namaz, oruç, zekat, hac ve kelime-i şehadeti biliriz. Bu beş
şart bizlerde adalet, emanet, ehliyet, meşveret gibi değerleri geliştirmelidir.
Dinimizi bunları sağlayabildiğimiz oranda yaşıyoruz demektir. Bunlar sevgi,
merhamet, iyilik yapma ve paylaşabilme özelliklerimizi artırmalıdır. Paylaşmayı
dinimiz infak etmek olarak tanımlamakta ve bu değerin önemini birçok yerde
vurgulamaktadır. İnfak edebilmek için ise bilgi ve beceri sahibi olmanın
gerektiğini unutmamalıyız. Tabi ki bilgi ve becerinin yanında çalışkan ve
üretken olmak sayesinde paylaşılacak imkanları bulacağımızı da bilmeliyiz.
Dinimiz bu konuda da bizleri uyarmakta ve sorumluluk yüklemektedir. Bu
değerlerin geliştiği fert ve cemiyetlerde huzur, güven, refah ve
saadet olacağını unutmamalıyız. Kısacası dini hassasiyetlerimizdeki bilinç
bunları sağlayabilmelidir.
Kur’ana göre
dünya hayatı bir imtihan alanıdır. Bu imtihana göre insanlar önce İslam
olurlar. Sonra İslam inancının gerektirdiği şart ve ibadetleri yerine getirerek
mümin olurlar. Bunun gereği olan davranış biçimlerini hayatlarına
yansıtabildikleri derecede kâmil insan derecesini yakalarlar. Bunu bilen
insanlardan olmak ve dünya imtihanını verenlerden olmak dilek ve duası ile…