Krizi Aşabilmek

69

Adamın birine sormuşlar: “ABD’de neden darbe olmaz?” diye… Verilen cevap ilgi çekicidir: “ABD’de Amerikan Büyükelçiliği yoktur da ondan…”. Aslında bu cevap birçok şeye ve önü açılan devletlere karşı kurulan kumpaslara açıklık getiriyor.

ABD’nin soğuk harp sonrası artık Ortadoğu’da İsrail dışında yeni müttefikleri, hatta bölücü terör örgütünün bir kolu olan PYD’den oluşan kara gücü ve terör örgütleriyle ittifakı vardır. Bu örgütler de zamanla kullanılıp limon gibi sıkılıp atılacaklardır. Önemli olan demokrasi ve insan hakları değil; ABD’nin menfaatleridir. Önce Süleymaniye’de başımıza çuval geçirildi; daha sonra TSK’nın itibarını ve gücünü azaltmak için kumpaslar kurduruldu; FETÖ terör örgütü kullanıldı; askeri vesayeti kırmaya takılanlar da bindikleri dalı keserek bugünlere geldik.

ABD ve AB yetkilileri sık sık TSK’dan rahatsız olduklarını ifade etmişler ve onu ülkemizi dönüştürmede engel görmüşlerdir. Maçın birinci devresinde Ergenekon, Balyoz, Oda TV ve casusluk gibi malum davalarla yüzlerce kaliteli subay düzmece iddialar ve raporlarla devre dışı bırakıldı. Bunların arasında intihar edenler ve çeşitli hastalıklara yenik düşenler oldu. Neticede hak yerini buldu; yıllarca içeride tutulanlar beraat etti ve kumpas bütün çıplaklığıyla ortaya çıktı. Kendilerine özel araçlar tahsis edilen malum savcı ve hâkimler de yurt dışına kaçtılar. Bu malum davalarla asker bir ölçüde yıpratıldı; ama ihanet odaklarınca istenen sonuca varılamadı.

Bundan istenen sonucu alamayan sözde dostlarımız ve müttefiklerimiz ikinci devrede yeni kumpaslar peşine düştüler. Yine hedef askeri bölmek, polisle çatıştırmak, ordu-millet geleneğini yıkmak, halkla askeri karşı karşıya getirmek ve iç savaşı tetiklemekti. Ankara Bağdatlaştırılacak; Türkiye Suriye yapılacak; ülkemiz uysallaştırılacak; Devletimiz ve Milletimiz etnik parsellere bölünecek ve etkisizleştirilecekti. 15 Temmuz 2016 darbe teşebbüsü iktidara karşı yapılmış bir darbeden çok TSK’yı hedef aldı. Yıllarca üzerine gidilmeyen hatta siyasilerce desteklenen FETÖ her kuruma olduğu gibi askerin içine de sızmıştı. Terör örgütünün silahlı unsurları sonu macera ve başarısızlık olan bir darbeye yönlendirilmiştir. Kandırılan ve oyuna getirilen bazı TSK mensupları bu harekete katılarak Türkiye üzerindeki tezgâhın bir parçasını yerine getirdiler ve tasfiye oldular. Hedef aldıkları büyük çoğunluk da yıpratılmış oldu. Kalkışma ve teşebbüs

aslında bir bakıma olumsuzluklar yaratarak hedefine ulaştı. Değişik kurumlar birbirini tamamlar olmaktan çıkıp rakip konuma sokuldular. TSK’nın sivilleştirilmesi bile konuşulur oldu. Asker ve sivil ortak istişare gereken konular çok aceleye getirildi. TC bütün kamu ve özel kurumlarıyla, yasal partileriyle, medyasıyla fonksiyonel ve organik bir bütündür. Aceleci davranmak ve duygusal davranışlar bize zarar getirir.

Bu sonucu önceden belli darbe teşebbüsü milli birlik ve bütünlüğü güçlendirdi. Bayrak asma alışkanlığını da kazandırdı. Kendilerini Türk hissetmeyen bazıları da bayrak asar oldu. Halkımızın büyük dayanışma göstererek köprülerde ve meydanlarda darbeye karşı çıkışı onun bir kalabalık değil; Türk Milleti olduğunu ispat etmiştir. Birçok şehit verdik. TBMM ve polis özel harekât merkezi gibi birçok yer bombalandı; halka ateş edildi. Vaka-i Hayriye’den sonra ilk defa birbirimize kurşun sıktık ve bomba attık. Şehitlerimizi rahmetle anıyoruz. Aslında milletleşemeyen, milli seviyede mutabakatlarını kuramayan toplumlar, ne demokrasiyi işletebilecek olgunluğu ve şuuru gösterebilirler; ne de darbe gibi topluma dönük tehlikelere karşı gerekli tepkiyi ortaya koyabilirler.

Bu bakımdan aksaklıkları da olsa demokratik parlamenter rejimin değerini bilelim; onu güçlendirerek sürdürelim ve demokrasi dışı teşebbüslere karşı milli direnci koruyalım. Demokratik parlamenter rejim dışı arayışlara ve başkanlık sistemine sapma eğilimlerine rağmen demokrasiyi koruduk.

ABD’de oturan terör örgütünün başını bugün tanıyor değiliz. Bu zatın son olarak “Beni Türkiye’ye teslim etmeyin; ben Batıya hizmet ettim” şeklindeki ifadesi Papa’ya gönderdiği ve Papa’nın misyonuna talip olduğunu belirten mektubu birbirinin devamıdır. Her kalıba giren bu cemaat mensupları çok kimseyi kandırabilmiş ve değişik kurumlarda önemli örgütlenme sağlamıştır. Abant toplantıları gözden geçirilmelidir. Aynı patrona bağlı sağ ve sol eğilimli malum zevat mercek altına alınmalıdır. Yerli ve milli olmayan bir yapının ne vatanı; ne de milliyeti olur.

Sayın Başbakanın “… Bu milletin adı Türk Milletidir” şeklindeki ifadesini biz yıllardır bıkmadan ve usanmadan söylüyoruz. Irkçı ve etnik taassuba dikkati çekiyoruz. Hiçbir ülkenin ufalanarak daha iyi bütünleştirilemeyeceğini dile getiriyoruz. Türkiye’de liyakat ve ihtisasa saygı gösterilmelidir. Bu olmadığı sürece kimseden iyi hizmet bekleyemezsiniz. Farklı düşündüklerimiz kadar ortak görüşlerimizi de öne çıkaralım. Hiçbir konuda laubalilik ve gevşeklik geçerli olamaz. Birliğe ve bütünlüğe ihtiyacımız varsa bunun adresi Türk Milleti olarak birleşebilmektir. Aksi çabalar birer sivil darbedir. Etnik, mezhep, hemşerilik, bölgecilik, akrabalık ve meslek taassubunu aşalım. Kısır döngülerin dışına çıkalım. İstişareye önem verelim, istihbarat zaafını ve kamplaştırmaları aşalım. Hukuk devletini parti devletine dönüştürmeyelim. Gelenekleri koruyarak geliştirelim. Türkiye bu önemli krizi de elbirliği ile aşacaktır.

 

 

 

Önceki İçerikOrduyu İtibarsızlaştırmak Güvenliğimizi Çökertir
Sonraki İçerikÂlimin Ölümü, Âlemin Ölümü Gibidir
Avatar photo
1944 İstanbul doğumludur. Orta Öğrenimini Maarif Kolejinde, yüksek öğrenimini İktisadî ve İdari Bilimler Yüksek Okul'unda tamamlamıştır. 1967'de İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'ne asistan olarak girmiştir. Ord. Prof. Dr. Z.F. Fındıkoğlu'na asistanlık yapmıştır. 1972'de "Bölgelerarası Dengesizlik" teziyle doktor, 1977'de "Orta Teknik Eğitim-Sanayi İlişkileri" teziyle doçent, 1988'de de profesör olmuştur. 1976 Haziranında yurt dışına araştırma ve inceleme için giden Erkal 6 ay Londra ve Oxford'ta inceleme ve araştırmalar yapmış, Doçentlik hazırlıklarını ikmal etmiştir. 1977 yılında hazırladığı "Orta Teknik Eğitim-Sanayi İlişkileri" isimli Eğitim Sosyolojisi ve Eğitim Ekonomisi ağırlıklı tezle Doçent olmuştur. 1988'de Paris'de, 1989'da Yugoslavya Bled'de yapılan milletlerarası UNESCO toplantılarında ülkemizi birer tebliğle temsil etmiştir. 1992 Yılında Hollanda'da yapılan Avrupa Konseyi'nin "Avrupa'da Etnik ve Cemaat İlişkileri" konulu toplantısına tebliğle katılmıştır. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi dışında dönem dönem Harp Akademilerinde, Gazi Üniversitesi'nde, Karadeniz Teknik (İktisadi ve İdari Bilimler Yüksek Okulu) ve Marmara Üniversitelerinde de derslere girmiştir ve konferansçı olarak bulunmuştur. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi İktisat Bölümü ve İktisat Sosyolojisi Anabilim Dalı Başkanı, Metodoloji ve Sosyoloji Araştırmaları Merkezi Müdürü, İstanbul Üniversitesi Senato Üyesi, Aydınlar Ocağı Genel Başkanı ve İstanbul Türk Ocağı üyesi olan Prof. Dr. Erkal'ın yayımlanmış ve bir çok baskı yapmış 15 kitabı ve 700 civarında makalesi vardır. Halen Yeniçağ Gazetesi'nde Pazar günleri makaleleri yayımlanmaktadır. Prof. Dr. Erkal evli ve üç çocukludur. Dikkat Çeken Bazı Kitapları : Sosyoloji (Toplumbilimi) (İlaveli 14. Baskı), İst. 2009 Orta Teknik Eğitim-Sanayi İlişkileri, İst. 1978 Bölgelerarası Dengesizlik ve Doğu Kalkınması,(2. Baskı), İst. 1978 Sosyal Meselelerimiz ve Sosyal Değişme, Ankara 1984 Bölge Açısından Az Gelişmişlik, İst. 1990 Etnik Tuzak, (5. Baskı), İst. 1997 Sosyolojik Açıdan Spor, (3. Baskı), İst. 1998 İktisadi Kalkınmanın Kültür Temelleri, (5. Baskı), İst. 2000 Türk Kültüründe Hoşgörü, İst. 2000 Merkez Binanın Penceresinden, İst. 2003 Küreselleşme, Etniklik, Çokkültürlülük, İst. 2005 Türkiye'de Yolsuzluğun Sosyo-Ekonomik Nedenleri, Etkileri ve Çözüm Önerileri (Ortak Eser), İst. 2001 Ansiklopedik Sosyoloji Sözlüğü (Ortak Eser), İst. 1997 Economy and Society, An Introduction, İst. 1997 Yol Ayrımındaki Ülke, İst. 2007 Yükseköğretim Kurumlarının Bölgelerarası Gelişme Farklılıkları Açısından Önemi ve İşlevleri, İTO, İst. 1998 (Ortak Araştırma)