Korona’dan Önce, Korona’dan Sonra…

50

 Yaşadığımız yüzyılı bundan böyle ikiye ayırıp; bu yüzyılda yaşananlara Korona’dan önce, Korona’dan sonra diye bakacağız…

            Çünkü asrın felaketi olarak nitelendiren Korona salgınının dünyayı etkisi altına aldığı tarihten sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır!

            Yaşadığımız bu salgın felaketi öncesinde ülkemizde, dünya genelinde yaşananlara bir bakın!

           O yaşananlardan bugüne kalan ne var?

            Dünyanın pek çok bölgesinde yaşanan savaşlardan, teröre odaklı acılardan, ülkelerin paramparça olmasıyla ortaya çıkan göçlerden, acılarla dolu insan manzaralarından, ekonomik güç çatışmalarından, enerji odaklı gerilimlerden günümüzde hiç söz ediliyor mu?

            Ülkelerin gündemini meşgul eden tek bir şey var; o da Korona denen bu ölümcül virüsün sonuçları, bu salgını nasıl önleriz çalışmaları…

            Ülkemizin 2019 yılını hangi sorunlarla kapattığı hepimizce bilinen gerçeklerle doluydu! Öncelikle bu gerçeklere yansıyan olumsuzluklara madde başlarıyla kısaca bir bakalım:

          .  Bir taraftan beli kırılmış olsa da ülkemizde hala devam eden terör olayları, bir taraftan Orta Doğu’yu paramparça eden ama bölgedeki terör örgütleri PKK-YPG ikilisine destek olmaktan vazgeçmeyen ABD ile Suriye’deki Esed Hükümetini desteklemekten vazgeçmeyen Rusya ile yaşadığımız sorunlar,

           .  Bir taraftan güney sınırımızın hemen dibinde yıllardan beri devam eden Suriye iç savaşının, bu savaşa yön veren Amerika ve Rusya’nın yaratmış olduğu krizin ülkemize yansımaları, bu iç savaş nedeniyle devletimize sığınan milyonlarca Suriyelinin getirdiği yük ve sorunları,

           . Doğu Akdeniz’de enerji kaynaklarının paylaşımına ve Kıbrıs sorununun çözümüne yönelik bilinen ülkelerin Türkiye’ye karşı kurduğu kumpaslar,

           . Ülkemizde yaşanan ekonomik sorunların giderek büyüdüğünü gösteren sonuçlar, işsizlik oranlarımızın, enflasyon sonuçlarımızın ikili rakamları göstermesi, geçim sıkıntısı yaşayan milyonlar, iş dünyasında yaşanan sıkıntılar,

           . Siyaset arenasına yansıyan, neredeyse her gün yaşanan parti liderleri arasındaki atışmalar, meclisten yansıyan kavga görüntüleri,

          .  Toplumun giderek kutuplaşması,

           . Özellikle yeni seçilmiş muhalefete mensup belediye başkanlarının, iktidar kanadı ile bir türlü diyalog kuramaması,

          .  Ve daha bir sürü sıralanabilecek türlü olumsuzluklar…

          Ülkemiz yukarıda sıraladığım olumsuzluklar yumağı ile uğraşırken, öyle bir şey oldu ki, sanki dünyanın yörüngesi kaydı, adeta bunların hepsi unutuldu!

          Bir anda her şey değişti, yaşamın rengi soldu. Aldığımız nefesten, attığımız adıma, konuştuğumuz her kelimeden yazdığımız her cümleye kadar; yaşanan her ne varsa adı Korona oldu!

           Artık ne görsel, ne de yazılı basında Korona haberlerinin, Korona odaklı görüntülerin dışında hiçbir şey yok!

           Aslında dünya genelinde de bu böyle!

            Dünya adeta kabuk değiştirdi, yepyeni bir çehreye büründü! Bu yeni çehrenin adı; Korona oldu…

              Bilim dünyası sonucu ölümle biten böylesine korkunç bir salgını önlemek adına seferber olmuş durumda. Gün geçmiyor ki, bilim dünyasından bu hastalığın tedavisine yönelik yeni bir haber duyulmasın.       

             Ancak ne yazık ki, bu salgının önlenebilmesine yönelik aşı ve ilacının bulunabilmesi için henüz çok erken. Elbette ki, insanlık âlemi bu ölümcül belayı mutlaka önleyecek, bilimin gücü Korona cenderesini paramparça edecektir.

                Ama günümüzün gerçeği; özel ve çalışma hayatımızda da, iş dünyasında da, eğitimden, seyahate, hastalıktan tedaviye, ekonomik gelişmelerden üretime, bu salgın belasını önlemek adına alınan tüm tedbirler, Korona gerçeğine odaklıdır.

                Bu hastalığın yenilmesinden sonra karşımıza gelecek çok önemli bir sorun daha vardır! O da tüm dünyayı etkileyecek büyük bir ekonomik krizin yaşanacak olmasıdır!

                Yaşanacak ekonomik krizin temelinde de Korona olacak, bu ölümcül hastalığı yenmek adına ülkeleri yönetenlerin, aldıkları ya da geç kaldıkları tedbirlerin yanı sıra, mevcut kaynakları doğru bir şekilde kullanıp kullanmadıkları da sorgulanacaktır…

              Çünkü Korona’dan sonraki dönem; insanların gelecek kaygılarını giderecek yol haritalarının çizildiği, sağlık savaşı ile eş güdümlü olarak halkın kişisel ekonomik refahının düşünüldüğü, liderler için de farklarını gösterebilmek ve ortaya koydukları çözümlerin tek alternatif olduğunu ispat edebilmeleri için çok önemli bir süreci kapsayacaktır.

              Sonuç olarak bundan böyle sadece ülkemizde değil, dünyanın her yerinde yaşanan, yaşanacak her ne varsa:

            Korona’dan önce, Korona’dan sonra diye anılacaktır…


Önceki İçerikİkiz Durum (III)
Sonraki İçerikSanat ve Hikmet İş Başında
Avatar photo
1967 yılında Teğmen rütbesiyle T.S.K da göreve başladığı zaman, Kıbrıs olayları adada tüm hızıyla devam ediyor, Yunanistan’ın da desteğini alan Rum’lar; adada yaşayan Kıbrıs Türk’üne her türlü mezalimi yapıyor, gerçekleştirdikleri toplu katliamlar, uyguladıkları ekonomik ambargolarla Kıbrıs Türk Halkını adadan göçe zorluyorlardı… O dönemde Türkiye Cumhuriyeti Devletinin 1960 yılında imzalamış olduğu, BM’ler tarafından da onaylanmış garantörlük anlaşması gereğince, ada da bulunan ‘Şanlı Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayında’ görev almak için defalarca dilekçe veren Teğmen Çilingir; 1974 yılının 20 Temmuz Cumartesi sabahı kendisini Kıbrıs’ta savaşın içinde buldu. Bölük komutanı olarak Kıbrıs Savaşlarının her iki safhasında da bu görevini başarıyla sürdürdü, ‘Gazi‘ unvanı ile onurlandırılarak Türkiye’ye döndü. 1974–1975, 1985–1987 yıllarında Kıbrıs’ta görevli olduğu yıllardan sonra da, adada yaşanan olayları yakinen takip eden Çilingir; 2004-2011 yılları arasında Kıbrıs Türk Kültür Derneğinin İstanbul Şubesi yönetim kurulunda da görev yaptı. Bu uzun süreçte ’mili davamız’ olarak bilinen Kıbrıs konusuna sahip çıkarak, Kıbrıs Türk Halkının kazanılmış tarihsel ve hukuksal haklarını savunmak adına değişik platformlarda görev aldı. Sempozyumlara, panellere, televizyon programlarına konuşmacı olarak katıldı, makaleler yayınladı. Yakinen takip ettiği Kıbrıs konusu başta olmak üzere, ülke meseleleriyle ilgili güncel yazılarına, konferanslarına devam etmektedir. T.S.K.’dan 1990 yılında, kendi isteği ile emekli olduktan sonra; Kıbrıs konusuyla ilgili kaleme almış olduğu; ’’Özgürlük Nefesi (K.K.T.C Cumhurbaşkanlığı yayını 1995)’’, ‘’Girne’den Doğan Güneş (1997)‘’, ‘’Unutanlar Unutturulanlar ya da Hatırlayamadıklarımız (2004)’’, ‘’Elveda Kıbrıs Ama Bir Gün Mutlaka (2006)’’, ‘’Andımız Olsun ki Bu Topraklar Bizim (2007)‘’,’’Tarihten Gelen Çığlık (2010)’’, Kıbrıs ‘’Yes Be Annem’’ 2002-2016 (Eylül-2016) isimli kitaplarıyla; Ülkemizin son 65 yılında öne çıkan, yaşanmış önemli olayları anlatan: ‘’10’ların İzleriyle Türkiye (2014)’’,’’Kırılmadık Ne Kaldı?-Zaman Asla Kaybolmaz (2015)’’, ‘’Önce Vatan (Eylül 2017) isimli kitapları da bulunmaktadır… Sivil iş hayatına ‘Türkiye Sigorta Sektöründe’’başlayan Atilla Çilingir Koç YKS bünyesinde uzun yıllar görev yaptıktan sonra, halen dünyanın 18 ülkesinde hizmet veren, sağlık bilişim şirketlerinden birisi olarak ülkemizde de faaliyet gösteren; ‘’CompuGroup Medical Bilgi Sistemleri A.Ş’’ bünyesinde, görevine devam etmektedir. Pek çok üniversitenin ‘Bankacılık-Sigortacılık Fakültelerinde, Yüksek Okullarında, vermiş olduğu seminerler, konferanslar ile sektöre bu yönde de hizmet vermeye devam eden Çilingir’in: Sigorta sektöründe 27 yıldan beri vermiş olduğu hizmetlerini anlatan; ‘’Sigortalı Hayatın Gerçekleri’’ (2012) isimli bir kitabı daha bulunmaktadır. Atilla Çilingir; bugüne değin kitaplarından elde etmiş olduğu telif gelirleriyle; Sosyal sorumluluk projeleri kapsamında: 2010 yılında ‘K.K.T.C Lefkoşa Şehit Aileleri ve Malul Gazileri Derneğine’ ‘Tarihten Gelen Çığlık’ isimli kitabının telif gelirini bağışlamış, 19 Şubat 2012’de Van’da yaşanan büyük depremden sonra Van’ın Muradiye İlçesi Akbulak Köyü İ.M.K.B. (İstanbul Menkul Kıymetler Borsası) Yatılı Bölge İlk Öğretim Okulunda içinde 20 adet bilgisayarı bulunan ve kendi adını taşıyan bir BT (bilgi teknolojisi) sınıfı açmış. 02 Haziran 2017 tarihinde de Samsun’un Tekkeköy ilçesi Büyüklü İlköğretim okulunda da adını taşıyan, içinde 2500 kitabı, 2 adet bilgisayarı bulunan bir kütüphanenin açılışını sağlamıştır.