Profesyonel ekonomistler bir tarafa, ekonomi okuyucusu olan
herkesin de bilebileceği gibi Türk Ekonomisi, bilhassa 2018 Ağustosunda oluşan
kur atağı sonrası kırılganlıkları artmış bir ekonomidir.
Biz bu yazımızda 2020 yılı başından başlayarak 11 Mart 2020
tarihinde ilk covid 19 virüsü vaka tespitiyle birlikte, zaten çok kırılgan hale
gelmiş bulunan ve genel dengeleri pamuk ipliğine bağlı bir ekonominin Korona
salgını sebebiyle ancak alabildiği tedbirlerin daha net bir şekilde ortaya
çıkardığı sosyal meselelere dikkat çekmeye çalışacağız.
Bilindiği üzere 11 Mart 2020 tarihini takiben ilk ekonomik
ve idari tedbirler 16 Mart tarihinden itibaren alınmaya başlandı. Maske ve
kolonya dağıtımı ile başlayan tedbirlerin hafifliğini bir tarafa bırakırsak,
adına “gevşek karantina” diyebileceğimiz tedbirler kapsamında
alınan ekonomik tedbirleri 4 başlık altında toplayabiliriz.
1- Doğrudan Bütçe kaynaklarıyla sağlanan gelir
destekleri,
2- İşsizlik Sigorta Fonu kaynaklarıyla sağlanan
ve çalışanlara verilen ücret destekleri,
3- Vergi ve SGK primi ertelemeleri şeklindeki
destekler ve
4- Kredi teşviki yoluyla işletmelere ve
tüketicilere verilen destekler.
1-Doğrudan Bütçe kaynaklarıyla sağlanan sosyal yardım
veya gelir destekleri:
Türkiye Cumhuriyetinin yıllık bütçe rakamlarını veya sosyal
yardımlar konusunda kamuoyundaki tartışmaları takip eden herkesin de
bilebileceği gibi, doğrudan bütçe harcamaları faslında bulunan ve 48 başlık
altında ihtiyaç sahiplerine dağıtılan sosyal yardımlar için bütçede 69,5 milyar
TL kaynak ayrılmaktadır.
Senelerdir dağılan bu yardımların GSYH’ya oranı %1,6 veya
Bütçe harcamalarına oranı ise %6,8 civarındadır. Mukayese
olsun diye 2020 yılı yatırımların harcama bütçesindeki payının %6,5 olduğunu bu
vesileyle bildirelim.
Sosyal yardımlara dair bu genel bilgimiz dışında, aşağıda
detaylarını vereceğimiz üzere, Korona Salgını sebebiyle ortaya çıkan rakamlar
hakkında kimsenin yeterli bilgi sahibi olduğunu zannetmiyoruz. Bu konuda en
fazla bildiğimiz husus; 2 milyon 111 bin 254 haneye, sosyal
yardım altında devamlı aylık gelir desteği sağlandığıdır.
Ancak T.C Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın
18.05.2020 tarihli açıklamasından anladık ki, FAZ 2 kategorisiyle 2 milyon 316
bin hanenin ve FAZ 3 kategorisiyle açıklanan 1 milyon 689 bin 500
hanenin de aşağıdaki koşulları taşımaları sebebiyle sosyal yardım almayı hak
kazanan hanelerden oluştuğu öğrenmiş olduk. Özetle; korona salgını
sebebiyle “Sosyal Koruma Kalkanı” adı verilen ve bir defalık
olmak üzere hane başına verilen 1.000 TL’lık gelir desteğinden 6 Milyon
116 bin 764 hanenin yararlandığını öğrenmiş olduk.
TÜİK hesaplarına göre ortalama bir hane 3,6 kişiden oluştuğu
için nüfusun 22 milyon 20 bin kişilik bölümü, yani toplam
nüfusun %26,5’u aşağıdaki şartları taşıdığı için 1.000 TL’lik gelir
desteği veya sosyal yardım alacak duruma düşmüş…
NİTEKİM SOSYAL YARDIM YARDIM TALEBİNDE BULUNAMAYACAK
HANELER İÇİN AŞAĞIDAKİ KRİTERLER BELİRLENMİŞTİR:
1-Pandemi Sosyal Destek Programı Faz 1 ve Faz 2, Faz 3
kapsamında verilen 1000 TL’lik nakdi destekten faydalanmış olan haneler,
2- 5510 sayılı Kanunun 4/a maddesi kapsamındaki kamu
işçileri,
3- 5510 sayılı Kanunun 4/c maddesi kapsamındaki memurlar,
4- Sosyal Güvenlik Kurumundan gelir veya aylık alanlar
(emekliler),
5-İŞKUR İşsizlik Ödeneğinden faydalananlar (aylık ortalama
1560 TL),
6-İŞKUR Kısa Çalışma Ödeneğinden faydalananlar (ortalama
1620 TL),
Gördüğünüz üzere o haneye aylık en az (39TL x30gün) yani
1.170 TL giriyorsa, o hanede yaşayan başka kimse sosyal yardım talebinde
bulunamaz…
Daha önce yapılmış gelir testlerine göre bu kriterlerden
anlamamız gereken, 6 Milyon 116 bin 764 hanenin yukarıdaki
kategorilere göre, yıllardır zaten açlık sınırının bile altında yaşamaya mahkûm
edilmiş olduklarıdır.
SONUÇ; Korona salgını sebebiyle 6 milyon 116 bin haneye veya
nüfusun %26,5’luk kısmına bir defalık olmak üzere toplam 6 Milyar 116 milyon TL
gelir desteği sağlanmıştır. Bu yardım miktarının GSYH’ya oranı binde 1,41’dir.
2-İşsizlik Sigortası Fonu kaynaklarından sağlanarak ve
çalışanlara verilen ücret destekleri:
Bu fasıldan yapılan desteklerin detaylarını vermeden önce
“Korona Salgını” sebebiyle daha çok gündemimize giren İŞSİZLİK
SİGORTASI FONU’na ait özet bilgilerin kamuoyuyla paylaşılmasında fayda var…
Bilindiği üzere bu FON AKP öncesi kurulmuş olup, mevzuatı
gereği işsizlik ödeneğinden faydalanmak sıkı şartlara tabi kılındığından, fon
gelirleri daima giderlerinden fazla olmuş ve bu sebeple de bu FON’da biriken
paralar daha çok Hazine’nin iç borçlanma ihtiyacı için kullanılmıştır.
Fonun gelirleri esas itibariyle; işçi ve işverenden toplanan
primler ve devlet katkılarından oluşmuştur. Primlerin %25’i işçiden, %50’si
işverenden ve %25’i de devlet katkısından oluşmaktadır.
Aynı şekilde FON’da toplanan paralar artmaya başlayınca,
ağırlıklı Hazine Bonoları ve Banka mevduatlarından gelen faiz gelirleri, yıllar
itibariyle prim gelirlerini geçmiştir.
Bu yazının konusu olacak şekilde, resmi kayıtlardan aldığım
rakamlara göre;
1– 2018 yılında toplam FON gelirleri 34,629 milyar TL
olurken, bu gelirlerin 15,108 milyar TL’sı faiz gelirlerinden elde edilmiştir.
Yılsonu fon varlığı 127,644 milyar TL’dır.
2018 yılında FONUN toplam giderleri 23,705 milyar TL olmuş,
bu miktardan işsizlik ödeneği olarak çalışanlara sadece 5,866 milyar TL
ödenmiştir. Geri kalan miktar ise; hükümetin istihdamı teşvik programları adı
altında ve çeşitli kalemlere harcanmıştır.
2– 2019 yılında toplam gelirler 40,365 milyar TL,
faiz gelirleri ise 16,832 milyar TL olmuş, yıl sonu fon varlığı 131,542 milyar
TL’ye ulaşmıştır. 2019 yılında toplam Fon giderleri 40,365 milyar TL olarak
gerçekleşmiş, bu miktarın 10,006 milyar TL’si işsizlik ödeneği olarak
çalışanlara ödenmiş ve bakiye 30,359 milyar TL’sı ise; yine değişik adlar
altında teşvik programlarına aktarılmıştır.
3– 2020 yılının korona salgını öncesi ilk üç ayında
FON’un toplam gelirleri 10,606 milyar TL olmuş, bu gelirlerin 4,252 milyar
TL’si faiz gelirlerinden oluşmuştur. Aynı şekilde fonun ilk üç aylık giderleri
de; 2,641 milyar TL’si çalışanlara ödenen işsizlik ödeneği olmak üzere,
giderler toplamı 10,175 milyar TL olarak gerçekleşmiştir. 2020 Mart ayı sonu
itibariyle fon varlığı toplam 131,973 milyar TL’dir.
Bütün bu bilgileri niye verdik diye soracak olursanız, onu
da anlatalım:
Korona salgını ortaya çıkıncaya ve iktidarın aldığı önlemler
kapsamında “işsizlik ödeneği” dışında, “kısa
çalışma ödeneği” ve “ücretli izin” adı
altında yapılan uygulama ve ödemelerin miktarını göstermek ve dahi TBMM’ne sevk
edilen ve FON gelirlerini 2 kat artıracak düzenlemenin sebebini anlatmak için,
yukarıdaki bilgileri vermek gerekmektedir…
Şimdi 2020 yılı NİSAN-MAYIS aylarında FONUN nakit durumu ve korona
salgını sebebiyle yapılan ödemelere geçebiliriz.
Nisan ayında FON gelirlerinin 3,384 milyar TL’si faiz olmak
üzere toplam 5,459 milyar TL’dir. Nisan ayı toplam giderleri ise; 1,598 milyar
TL’si işsizlik ödeneği, 723 milyon TL “kısa çalışma ödeneği” olmak
üzere çeşitli adlar altında ödemeler toplamı 4,209 milyar TL’dir.
Mayıs ayında ise giderler Nisan ayına göre mutad ödemeler
dışında ve salgın kapsamında sadece 1,4 milyar TL artmış ve toplam giderler
ise; 7,512 milyar TL olmuştur.
Özet olarak anlatmak gerekirse; ilgili bakanlığın yapmış
olduğu açıklamalarda korona salgını sebebiyle İŞSİZLİK SİGORTASI FONUNDAN 10
Haziran itibariyle toplam 4.979.792 kişiye toplam 13
milyar 631 milyon TL ödeme yapıldığını beyan ederken,
mevzuata göre önceki aylarda zaten fondan işsizlik ödeneği alan çalışanları
bile salgın kapsamında gelir desteği veya yardım yapılan çalışan sayısına dahil
etmiş ve yine bildiğimiz yöntemlerle kamuoyunu yanlış bilgilendirmiştir.
Sonuçta bütçe veya hazineden çıkmayan bu miktarın GSYH’ya
oranı da binde 3,1 oranındadır.
Şimdi ise kamu çalışanlarından zaten kesilmediği için
sayıları sadece 12 milyon 684 bin olan işçi ve bu işçileri çalıştıran
işverenden alınan “işsizlik sigortası” prim miktarını 2 katına
çıkararak, salgın sırasında fazladan ödenen paraları kat be kat geri almak ve
fon kaynaklarını daha fazla bir biçimde Hazine fonlamasında kullanmak üzere
yasal çerçeveyi değiştirmeye çalışmaktadırlar.
Farkındaysanız bu ülkede kamu çalışanları dışında, gerçek
anlamda kayıtlı çalışan miktarının da 12 milyon 684 bin kişi olduğu
bilgisini de bu şekilde öğrenmiş oluyoruz.
Bu durumda sözde istihdamı destekliyoruz adı altında,
kendilerinin bir şey yapmasını bir tarafa bırakalım, ayakta kalmaya çalışan
işletmeleri de ilave yüklerle batırmak niyetinde olmalılar.
Bilmeyenler için bu vesileyle ilave bir bilgi verelim; FON
kaynakları halen 127 milyar TL olup, bu kaynakların %79,5’u Hazine Kâğıtlarında
ve %20,5’u da kamu bankalarının mevduatında bulunmaktadır.
3-Vergi ve SGK primi ertelemeleri şeklindeki destekler:
Sayın Cumhurbaşkanı ve Maliye Bakanı’nın çeşitli beyanlarına
göre yüzbinlerce işletmenin toplam 66 milyar TL’lık vergi ve SGK primleri 2020
yılı Ekim ayına kadar ertelenmiş olup, KOBİ veya diğer işletmelere doğrudan
herhangi bir doğrudan gelir desteği verilmemiştir. Bu miktarın doğruluğunu ise
başkaca bir teyit kaynağımız olmadan aynen kabul etmek zorundayız. Vergi
ve prim ertelemeler toplamının GSYH’ya oranı ise %1,51’dir.
4-Kredi teşviki yoluyla işletmelere ve tüketicilere
verilen destekler:
Merkez Bankası ve BDDK verilerini incelediğimizde kolayca
görüleceği üzere; Türk ekonomisi arz ve talep dengesinin bozulma eğilimine
girdiği durumlarda, kamu destekli kredi mekanizması derhal devreye sokulur ve
iç talep canlandırılmaya, finansman ve tedarik zinciri korunmaya çalışılır. Bu
duruma en iyi örnek 2017 yılında KGF kredileri vasıtasıyla piyasaya 295 milyar
TL verilmek suretiyle o yıl %7,4’lük büyüme oranına ulaşılmış olmasıdır.
Korona salgını sebebiyle Bütçe ve Hazine imkânlarıyla, “Sosyal
Koruma Kalkanı” ve “Ekonomik Koruma Kalkanı” oluşturamayan
mevcut yönetim, yaklaşık 155 milyar TL’lik ve ağırlıklı olarak Kamu Bankaları
vasıtasıyla kredi dağıtma yoluna gittiler. Yazımızın konusu olmamakla birlikte,
maliyetinin ve enflasyonun altında sayılabilecek düşük faiz oranları sebebiyle
hem ticari hem de bireysel kredilerle piyasalar ayakta tutulmaya ve ekonomik
küçülme oranları da düşük tutulmaya çalışılıyor. Normal dönemlerde kamu
bankalarının toplam kredilerdeki payı %30’lar civarında iken, son haftalarda
kamu bankalarının kredilerdeki payı %50’li oranların üzerine çıktı.
MB verilerine baktığımızda Haziran ayının son haftası
itibariyle, yaklaşık bireysel kredilerin toplamı GSYH’nın yaklaşık %18’ine denk
gelen 760 milyar TL’ye, toplam kredilerin miktarı ise; 3,22 Trilyon TL civarına
çıkmış oldu…
BDDK verilerine göre 760 milyar TL’lik toplam bireysel kredi
kullanan 32 milyon 510 bin kişiden, toplam miktarın %58’ine denk gelecek
şekilde, 28 milyon 500 bin kredi borçlusunun aylık geliri 5.000 TL ve daha
altındaki kişilerden oluşuyor.
Yani 4 milyon kişinin ortalama kişi başına borcu 80.000 TL
iken, 28 milyon tüketicinin kişi başına ortalama 15.700 TL civarında kredi
borcu bulunmaktadır. Nitekim toplam kredilerin %51’i ihtiyaç kredilerinden
oluşmaktadır.
Kayıtlara daha intikal etmemekle birlikte Maliye ve Hazine
Bakanı’nın beyanlarına göre son hafta konut kredisi için 110 bin kişinin
yaklaşık 25 milyar TL’lik konut kredisi talebinin kabul edildiği bilgisini de
vermeliyiz.
Mukayese olsun diye 2002 yılında hane halklarının bireysel
kredileri toplam 5,8 milyar TL ve GSYH’ya oranı ise %1,6 civarındaydı.
SONUÇ İTİBARİYLE; Korona salgını sebebiyle yönetimin
doğrudan gelir destekleri GSYH’nın sadece binde 1,41 oranında
olup, GSYH’nın binde 3,1’i kadar İşsizlik Sigorta Fonu
vasıtasıyla destek verilmiş olup, Vergi ve prim ertelemeleri GSYH’nın %1,5’u
kadar, faizli kredi destekleri ise GSYH’nın %3,5’u nispetinde
olmuştur. Dolayısıyla korona salgını sebebiyle halkına en az destek veren
ülkelerden biri Türkiye olmuştur.
Elde ettiğimiz veriler doğrultusunda yazımıza konu diğer bir
başlık olan sosyolojik tespitlere gelecek olursak;
BİR ÜLKE DÜŞÜNÜN Kİ;
Son 18 yılda sadece Bütçe’nden 522,2 milyar $
faiz ödemiş olsun,
Kendi beyanlarına göre 50 milyar $ Suriyeli
sığınmacılara harcamış olsun. Buna karşın;
- 6
Milyon 116 bin 764 hanenin (TÜİK hesaplarına göre ortalama bir
hane 3,6 kişiden oluştuğu için nüfusun 22 milyon 20 bin kişilik bölümü
veya toplam nüfusun %26,5’u) 1.000 TL’lik ve tek seferlik
sosyal yardıma muhtaç olduğunu öğrenmiş olduk. - 525
TL’lik aylık gelir testini geçemediği için 7 milyon 950 bin kişinin GSS
primini devlet ödüyor olsun, - 1,5
milyon hanenin elektrik parasını devlet ödüyor olsun. - 695.000
emeklinin ortalama 1.200 TL emekli maaşı aldığını, - İşgücünü
oluşturan nüfusun ancak %42’sinin işi var olsun ve bu çalışanların %33’ü
kayıtsız ve %52’si de asgari ücretli olsun, - 32
milyon 510 bin kişi bireysel kredi olarak bankalara 760 milyar TL borçlu
olsun, - Dar
anlamda işsizlik tanımına göre, daha geçen yılın işgücüne katılma oranı
olan %54,3’le hesapladığımızda 7 milyon 650 bin 288 kişi işsiz ve işsizlik
oranı ise %22,48 olsun, - Nüfusun
%83’ü elde ettiği gelirle zorunlu ve insani ihtiyaçlarını karşılayamıyor
ve sadece nüfusun %17’si bu salgından etkilenmemiş olsun ve O ÜLKEDE BU
EKONOMİK VE SOSYAL VERİLER DE SİYASETE YANSIMIYOR OLSUN! (Alıntı: 21.YY
Türkiye Enstitüsü)