Harari
der ki “Terörizm, siyasî duruma maddî zarar vermekten ziyade korku saçarak
değiştirme amacını taşıyan bir askerî stratejidir”. Lâkin “Teröristler
ordu generalleri gibi düşünmez, tiyatro yapımcıları gibi düşünürler”.
Zira “Zihinlerimizi ele geçirip bize karşı kulanıyor”lar.
Yani “Görevimiz
Tehlike” değil artık; yeni Görevimiz
Korku hatta Korku Paranoyası. ‘Bölünme’
ve ‘Paralel Devlet Yapılanması’ gibi hususlara paranoya (hastalık
derecesinde korku yada şüphecilik) yakıştırması yapanların Korona konusunda maske
mümessili gibi davranması boşuna değil.
TUİK
verilerine göre 2018’de 426.449 kişi değişik nedenlerden dolayı
vefat etti; 2019’da bu sayı yüzde 2.2
artarak 435.941 kişiye ulaştı. Vefatların
yüzde 36.8’i dolaşım sistemi
hastalıkları (kalp-damar hastalıkları, beyin kanaması), yüzde 18.4’ü de tümörler yüzünden; yani ölümlerin
yarıdan fazlası kalpten yahut kanserden.. Sebeplerde 4’ncü sırada olan solunum sistemi hastalıkları 2018’de yüzde 12.2 iken 2019’da yüzde 12.9 olmuş; geçen yıl itibariyle 52.223 kişiyi bu sebepten kaybetmişiz. Bu rakamın da yarıdan
fazlası kronik hastalıklar (akciğer
ve bronşektazi) yarıya yakını zatürre
(pnömoni) ve grip (influenza). Pandemi sonrasında ise 9,5 aydaki (17
Mart 2020 – 4 Ocak 2021 arası) toplam kaybımız 21.685; hepsine Allah rahmet eylesin. Ne demek istiyoruz: Korkunçluk zihnimizde..
Dünya geneli için de aynı durum geçerli. Pandemi/Salgın nedeniyle eve kapanarak girdiğimiz 2021’in ilk dört gününde
bile ölen toplan 676 bin kişinin 197 bini kardiyovasküler (kalp, beyin-böbrek) hastalıklar, 87 bin küsuru kanser, 46 bini solunum, 36 bini doğum, 25 bini ishal, 23 bini AİDS, 23 bini sindirim, 17 bini tüberküloz (verem), 14 bin
beşyüzü trafik, 14 bini psikiyatrik
hastalıklar, 13 bini diyabet (şeker), 13 bini kazalar, 10 bini
malarya (sıtma) nedeniyle
kaybedilmiş. Bu süre içinde dünya genelinde 7 bin kişi covitten ötürü ölürken 9 bin 500 çocuk gıda yetersizliği ve hastalıklar sebebiyle ölmüş, 9 bin 500 kişi intihar etmiş, 6 bin 500 kişi de şiddet
nedeniyle ölmüş/öldürülmüş. Yani hep aynı tip tartışma programlarına ve hep
aynı profesör doktorlara bakmanın âlemi yok.
Korku elbette
insanî bir duygudur ama yeryüzündeki 7.8
milyarlık insan çeşitliliği içinde korku da çeşitlilik arzeder. Oysa bütün
dünyayı tek korku cenderesine sokmaya çalışıyorlar. Kim? Türkiye dâhil dünyanın neredeyse bütün ülke ekonomileri olumsuz etkilenirken servetlerine onmilyarlarca dolar ekleyenler olabilir mi? Yada covid virüsünün mutasyon sonrası 20, 21, 22 gibi seri
numaralarda türevleri piyasaya düşer
mi? Kovid gider; movid, bovid, sovid gibi başka modellemeler gelir mi?
Alışılmış ölümler ile gözümüze sokulanlar
neden farklı? Ve neden virüsle, aşıyla ilgili analitik düşünenler hemen ‘komplocu’
ilan ediliyor? Yarın bu ‘korkucular’
komplocu gördüklerini ulusal bazlı vatan
hainliğinden (!) evrensel barkodlu
ortam hainliğine taşımaya kalkarlarsa ne olur? Veya küresel karşıtlık kendiliğinden örgütlenirse?..
Yeni bir ideoloji doğdu: KORONAİZM. Kapitalistlerle komünistlerin bileşkesi olarak koronaistler. Kapital komünizm mi yoksa komünal kapitalizm mi
derken kapitik-komünik Koronaizme
bağlandık.
Verilere saygı
duyuyorum ama tapmıyorum. Tedbirlere uyuyorum ama tedbir obsesifliği yapmıyorum. İnsanların temel haklarına, anayasal
güvencelerine ve insanlığın bu zamana kadarki kişisel ve toplumsal
kazanımlarına hassasiyet göstermeyi unutmayalım.
Ve hepimiz aynı taraftan bakmayalım.
Terörizmin her türlüsüne karşı çıkarken zihinsel terörü de es geçmemek gerek.