Konuşmuyoruz!

68

     Konuşmuyoruz,
münakaşa ediyoruz!

     Konuşmuyoruz,
çekişiyoruz!

     Konuşmuyoruz,
inatlaşıyoruz!

     Konuşmuyoruz,
nifak tohumları saçıyoruz!

     Konuşmuyoruz,
nefret tohumları ekiyoruz!

     Konuşmuyoruz,
birbirimizden uzaklaştıracak adımlar atıyoruz!

     Konuşurken;
mes’ele ve konuları, enine boyuna ortaya koymuyor!

     Konuşurken;
klişeleşmiş kelime, söz ve sözcüklerle, güya fikir alış verişinde bulunuyoruz!

     Konuşmalarımız
açıklama, izah etme ve anlatma şeklinde cereyan etmiyor!

X

     İki taraf da, pek
de anlamadığı ve hatta bilmediği hüküm cümleleri ile, birbirine cevap verdiğini
sanıyor!

     İki taraf da,
birbirini anlamadan dinlemeden, mevzu ve konuyu; hüküm cümleleriyle, hükme
bağlıyor!

     İki taraf da,
birbirini peşînen suçluyor, suçlanıyor!

     İki taraf da,
birbirini peşînen itham ediyor, itham ediliyor!

     Uzayan sözde
konuşmalar; konuşanları birbirine karşı, birbiri aeyhinde daha da bilenmiş,
daha da kızgın, daha da muğber ve birbirine, maalesef / üzülerek belirteyim ki,
daha da düşman hâle getiriyor.

     Bunu önlemenin
yolu, hüküm bildiren, klişeleşmiş kelime ve sözlerden uzak durarak; konuyu açık
seçik bir şekilde ortaya koymak; cevabını da bu şekilde beklemek olmalı.

     Verilecek cevap,
kabul edilir veya edilmez; bunu da tabii ve doğal karşılamalı.

     Herkes, birbirini
karşı karşıya getirecek söz ve davranışlardan kaçınmalı.

     X

     Nedir bu hüküm
verici kelime ve sözcükler derseniz, bu hususta şunları sıralayabiliriz:

  “Sen zaten Sağcısın,
…Solcusun, …İlericisin, …Gericisin, …Yobazsın, …Komünistsin,
…Teröristsin, …Vatan Hainisin, …Liberalistsin, …Sosyalistsin!” ve bu
gibi klişeleşmiş kelime ve sözler.

     Bunlar açıklayıcı
olmayan, muhatabımızı / karşımızdaki kimseyi; doğru dürüst anlamadan, dinlemeden;
ne oldukları hakkında; bu hüküm kelimeleri ile, yerli yersiz karar vererek,
kesin hükme bağladığımız; manen öldürücü, şok tesiri yapan; menfî / olumsuz,
âdeta sihirli sözcüklerdir.

     Evet, “Sen zaten
şusun, busun!” diye karşılık verince, konu daha baştan sonuca ve hükme
bağlanmış oluyor. Artık konuşacak bir şey kalmadığı için, söz noktalanmış
bulunuyor!

     “Böyle gecenin
hayır umulur mu seherinden?” Be dostlar!

     Çünkü, geriye
sadece birbirine düşman, muğber, hasım ve soğuk tipler kalıyor.

     Çünkü, kısa bir
konuşmadan sonra, söyleyecek bir şeyi kalmayanlar; hemen can simidine
sarılırcasına, yukarıda sıraladığımız hüküm cümlelerinden medet umarak,
bunlardan birine sığınıyor. Böylece kendisini güya haklılık garantisine almış
oluyor.

X

     Şunu da unutmayalım ki, sevmediğimiz birçok
kimsenin; kulak verilmesi gereken, güzel söz ve fikirleri olabileceği gibi,
sevip beğendiğimiz nice şahısların da, doğru bulamayacağımız söz ve fikirleri
bulunabilir. Bu durumlarda nasıl bir tavır takınmamız gerektiğini, şu sorulara
vereceğimiz cevaplarda bulabiliriz:

     Fırıncıyı
sevmememiz, fırından ekmek almamıza engel olmalı mı?

     Ekmeğin suçu ne?

     Manavı sevmememiz,
ondan meyve ve sebze almamıza engel sayılmalı mı?

     Sebze ve
meyvaların suçu ne?

     Kasabı sevmememiz,
ondan et almamıza mâni teşkil etmeli mi?

     Etlerin suçu ne?

Önceki İçerikTanımadığımız Tanıdıklar Albaniya ve Azerbaycandaki Albanlar (Ali Şâmil’in Eseri)
Sonraki İçerikTürkiye Nasıl Bir Cumhurbaşkanı Arıyor?
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.