Kırgızistan Ağlarken

98

Rusların İngilizlerle bir olup “Büyük Oyun” u sahneledikleri Türkistan coğrafyasında maalesef Kırgız, Özbek, Kazak, Türkmen, Uygur gibi adlarla sözde milletler türetilmiştir.

Oysa bunların hepsi soyu sopu bir, Türk Milletinin has evladıdır.

Kırgızistan Türkleri, Özbekistan Türkleri, Kazakistan Türkleri, Uygur Türkleri vardır. Orta Asya’da Türkistan coğrafyasında yaşayan Türkler ya üzerinde bulundukları coğrafyanın adını almışlar yada taşıdıkları boy ve soy adlarını üzerinde yaşadıkları topraklara vermişlerdir. Tıpkı Irak Türklerine Türkmen diyerek onlara başka bir millet olarak tanımlattıkları gibi şimdide bazı mihraklar Kırgızistan ve Özbekistan Türklerine, Kırgız ve Özbek diyerek onlara Türk Milletinin dışında görmeye daha doğrusu bize öyle göstermeye çalışıyor.

Bu sebeple son olaylar üzerine Kırgız, Özbek, Kazak, Türkmen, Uygur diyerek Orta Asya’da  sanki ayrı bir milleti tanımlıyormuş gibi çaba gösterenler Türk Milletine ihanet içersinde olanlardır.

Kırgızistan’da bir kardeş kavgası vardır. Türkler ister adına Kırgız ister Özbek densin dış güçlerin oyunu ile birbirine düşürülmüştür. Ben bunu daha önce Özbekistan Türkleri ile Ahıska Türkleri arasında yaşanan Fergana olaylarına benzetiyorum. Fergana olaylarından sonra bu olayların arkasında kimlerin olduğu çok iyi bir şekilde ortaya çıktı. Burada da bir müddet sonra oyuncular ortaya çıkacaktır ama olan yine Türk’e olacaktır.

Üzülerek ifade etmeliyim ki; Türk Milleti Çin Seddinden, Adriyatik kıyılarına kadar çok zengin ve stratejik önemi büyük topraklar üzerinde yaşamaktadır. Bu sebeple başına gelmeyen kalmamıştır. Kırgızistan’da yaşananlarda bunun küçük bir parçasıdır.

Türk Milletinin, ortak bir alfabeye geçişi engellenmiş, bir türlü ortak  tarih oluşturulamamış ve Türk Milleti arasına setler çekilmek suretiyle birbirinden uzak tutulmuş ve birbirinden habersiz bırakılmıştır. Bunu yapanların hedeflediği amaç ise 300 milyonluk Türk Dünyasını bir araya getirmemektir.

Küresel güçlerin Türkiye’deki sesi haline gelen Ulusal Medyamız; bu amaçlar doğrultusunda Kırgızistan’da, Kırgız Türkleri ve Özbek Türkleri arasında yaşanan kavgayı bir etnik çatışma olarak nitelemekte ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını da iki etnik grup arasında kalan Türkler olarak tanımlamaktadır.

Bu büyük bir bilgisizlik ve şuursuzluk değilse büyük bir ayıptır. Ya da Türk Milletine karşı sergilenen bir ihanet oyunudur.

Kırgızistan’da yaşanan olaylara anlattığımız çerçevede bakıldığında; Orta Asya’daki Türkistan coğrafyasında Türklere karşı uygulanan böl, parçala, birbirine düşür ve yönet yöntemlerinin uzunca bir süredir Türkiye’de de gerçekleştirilmeye çalışıldığını görürüz.

Türkiye’de Türk Milletinin bağrından farklı milletler çıkarma, bunları yabancılaştırma ve ötekileştirme sonrada çarpıştırma çabalarının artarak yoğunlaştığını izliyoruz. Aslında biraz tarih bilsek biraz Türk Dünyasını tanısak ve biraz da Türk coğrafyasında başımıza gelenlerin farkında olsak; emin olun Türkiye’de yaşanan olayların şifresini hemen çözeriz.

Türk Milleti gerçeği, Türk Dünyasının varlığı ve Türk tarihi bizlerden gizlenmektedir. Bunu Kırgızistan’da yaşanan olayların Türkiye’ye yansımasında da görmekteyiz. Gazze üzerine yapılan yorumların yüzde birini bile medyada göremiyor ve duyamıyoruz. Çünkü Türk Dünyası’nı konuşmak malum kişilerin, efendilerinin işine gelmiyor. Onlara göre etnik çatışma var deyip geçersin olur biter. Oysa bizler için Kırgızistan’ın; aynı Azerbaycan gibi “tek millet iki devlet” özelliği taşıdığını bir bilebilsek bir anlayabilsek!

Türkiye’nin gündeminde ön sırada daima milli meseleler ve milli menfaatler yer almalıdır. Ancak biz bunun tam aksi bir gündem ile boğuluyoruz. Bu bilerek ve kasten yapılmaktadır.

Buna rağmen, her ne kadar gündeme taşınmasa da ülkemizde Türk Dünyası ve Türk Milleti ile ilgili çok önemli çalışmalar yapılmaktadır.

28 Nisan 2010’da Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesinde yapılan 3. Uluslararası  Balkan Kongresi, 13 Mayıs 2010’da Manisa Celal Bayar Üniversitesinde yapılan 2. Balkanlarda Türk Varlığı Sempozyumu, 02 Haziran 2010’da İstanbul’da Türk Dünyası Araştırmaları Vakfınca yapılan 16. Türk Dünyası Çocuk Şöleni, 28 Mayıs 2010’da Malatya’da yapılan Aydınlar Ocağı 34. Büyük Şurası, 03 Haziran 2010’da İstanbul’da  İstanbul Barosu ve Kadir Has Üniversitesi işbirliği ile düzenlenen 1. Türk Dünyası Hukuk Kurultayı, Rumeli Balkan Federasyonunca 12 Haziran 2010’da düzenlenen Büyük Rumeli Buluşması gibi çalışmalar bunların örneklerini teşkil etmektedir.

Ancak bunları manşetlerde ve ulusal medyanın haberlerinde göremezsiniz. Varsa yoksa karamsarlık, başarısızlık ve ümitsizlik. Ondan sonrada gelir Kırgızistan’daki olaylara iki etnik grubun çatışması deyiverirler. Aslında Türkiye’deki sıkıntıya bir ad bulmaya çalışıyorlar ama Türkler bunun altından kalkar vesselam…