Kıbrıs’ta Rumlar Neredeyse Zil Takıp Oynayacaklar!

47

Türkiye’de yaşanan döviz kriziyle başlayan ekonomik sıkıntılar, K.K.T.C’de de etkili oldu. Yıllar önce Yunanistan’da yaşanan ekonomik kriz nasıl ki Kıbrıs’ta Rum kesiminde etkili olmuş, GKRY büyük bir krizin içine düşmüş, AB’nin, IMF’nin kapılarını aşındırarak, buradan gelen milyarlarca avro ile bu sıkıntılı dönemi aşmışlardı.

Türkiye’yi sarmalına almaya çalışan dolar/avro baskısı nedeniyle Kıbrıs Türk Halkı da ekonomik yönden sıkıntılı bir dönem yaşamaktadır. Ama bu süreç Rumların yaşadıklarıyla asla mukayese edilemez. KKTC’de yaşanan ekonomik sıkıntı, Rum basınında aşağıdaki başlıklarla yer bulmuştur:

”Fileleftheros gazetesi ” Kıbrıslı Türkler Kapana Kısıldı… İşgal Bölgelerinin Türkiye’ye Tam Bağımlılığı Sahte Devleti Boğulmayla Tehdit Ediyor” başlık ve spotuyla aktardığı haberinde: Türkiye nedeniyle yaşanan ekonomik krizin, bağımlılık nedeniyle KKTC’yi de sürüklediğini ve KKTC’nin bu durumdan kurtulma şansı olmadığını” öne sürdü.

Gazete, KKTC’deki bankacılık sisteminin, inşaat sektörünün, özelleştirmelerin, turizmin ve ihracatın 1974’ten beri Türkiye’nin belirlediği planlar çerçevesinde gelişmesinden ötürü Kıbrıslı Türklerin çıkış noktası bulunmadığını iddia etti…”

Alithia gazetesi “Çile Çekiyorlar, Çözüm İstiyorlar” başlığıyla aktardığı haberinde, muhabirlerinin Lefkoşa’daki bazı mağazaları gezerek yaptığı röportajları ve Kıbrıs Türk Ticaret Odası Başkanı Turgay Deniz’in konuyla ilgili açıklamalarını yansıttı…”

Politis gazetesi de ilgili haberine;

“Kıbrıslı Türkler Ekonomik Çıkmazda” başlığını attı. Yunanistan’ın bundan altı yıl önce ekonomik iflasıyla etkilenen el açmadık devlet, çalmadık kapı bırakmayan Rumlar, böylesine olumsuz bir süreç yaşarken, Türkiye’den ve adanın kuzeyinden KKTC’den yardım çağrısı yapılmış, onlara yardım eli uzanmıştı. Ancak Rumlar bu yardım çağrılarına yanıt dahi vermemiş! AB’den gelen 10 milyar avroluk yardım ile o dönemi aşmaya çalışmışlardı.

Şu gerçeğin altını kalın çizgilerle çizmek gerekirse, Rum basının abarttığı gibi ne Türkiye’de, ne de KKTC’de böylesi bir kriz yaşanmıyor, evet dolar/avro baskısı nedeniyle her iki ülkenin ekonomik yönden bazı sıkıntıları mevcuttur.

Ancak bu sıkıntıları da alınan acil tedbirlerle aşmak adına Türkiye de bir hayli mesafe alındı. Ne IMF’nin, ne de Dünya Bankasının kapısı çalındı. Yıllar önce Yunanistan-GKRY ekonomik kriz nedeniyle çalışanlarına maaş dahi ödeyemez, Yunan-Rum bankalarının önünde umutsuz kuyruklar oluşmuştu. Türkiye’nin 3,5 milyon Suriyeli göçmene baktığını da unutmamak gerekir.

KKTC Hükümeti de ekonomik yönden almış olduğu acil tedbirlerle bu sıkıntılı dönemi kısa sürede atlatacaktır. Daha da önemlisi, Kıbrıs Türk Halkının arkasında onu hiçbir dönemde yalnız bırakmayan anavatan Türkiye vardır.

GKRY, Rum basını adanın kuzeyinde yaşanan sıkıntıyı abartmakta, olmayacak önerilerle Kıbrıs Türklerinin aklını çelmeye çalışmakta,

KKTC’deki Rum işbirlikçileri de akıl almaz önerileri ile onlara destek olmakta, ”Birleşik Kıbrıs Hayallerini” gündemde tutmaya çalışmaktadırlar. Bu önerilerin başında KKTC’nin para birimi TL yerine başka bir para birimine geçilmesi gelmekte, hatta Federal Kıbrıs Cumhuriyeti kabul edilirse böylesine ekonomik sıkıntıların yaşanmayacağı dillendirilmektedir!

Dikkat edilecek olursa, KKTC’de ne zaman bir sıkıntı yaşansa, bu Türkiye’ye mal edilmekte, topluma bir an önce Rum kesimiyle birleşmenin öncelik kazandığı yalanı pompalanmaktadır!

Adanın güneyinde yaşayanlar başta GKRY olmak üzere; basınıyla, kilisesiyle, ulusal konseyi ile adanın kuzeyinde sanki büyük bir kriz varmışçasına neredeyse zil takıp göbek atacaklardır!

KKTC’de Kıbrıs Türk Halkı ne ”kapana kısılmıştır”, ne ”çile çekmektedir”, ne de ”ekonomik çıkmazdadır”

Evet, adada çözüm istenmektedir. Ama bu çözüm; adadaki gerçekleri, mevcut durumu göz ardı etmeyen, Türkiye’nin garantörlük hakkını yok etmeyen, Kıbrıs Türk’üne azınlık değil eşit ortaklık hakkını öngören bir çözüm modeli olmalıdır.

Türkiye’ye döviz sarmalı nedeniyle yaşatılmaya çalışılan ekonomik olumsuzluklar aşılmaya başlamıştır, KKTC’de yaşanan ekonomik sıkıntılar da kısa bir süre sonra bitecektir.

Ne Türkiye Kıbrıs’tan vazgeçecek, ne de Kıbrıs Türk’ü her ne yaşarsa yaşasın Rum’a diz çökecektir. Günümüzde adanın kuzeyinde yaşanan sıkıntı nedeniyle zil takıp, bir tek göbek atmadıkları kalan Rumlara ise oynadıkları oyunun kuru gürültüsü kalacaktır!

 

 

 

Önceki İçerikTerörün Düşündürdükleri (2)
Sonraki İçerikYaşamayı Bilme -Görgü- Sanatı
Avatar photo
1967 yılında Teğmen rütbesiyle T.S.K da göreve başladığı zaman, Kıbrıs olayları adada tüm hızıyla devam ediyor, Yunanistan’ın da desteğini alan Rum’lar; adada yaşayan Kıbrıs Türk’üne her türlü mezalimi yapıyor, gerçekleştirdikleri toplu katliamlar, uyguladıkları ekonomik ambargolarla Kıbrıs Türk Halkını adadan göçe zorluyorlardı… O dönemde Türkiye Cumhuriyeti Devletinin 1960 yılında imzalamış olduğu, BM’ler tarafından da onaylanmış garantörlük anlaşması gereğince, ada da bulunan ‘Şanlı Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayında’ görev almak için defalarca dilekçe veren Teğmen Çilingir; 1974 yılının 20 Temmuz Cumartesi sabahı kendisini Kıbrıs’ta savaşın içinde buldu. Bölük komutanı olarak Kıbrıs Savaşlarının her iki safhasında da bu görevini başarıyla sürdürdü, ‘Gazi‘ unvanı ile onurlandırılarak Türkiye’ye döndü. 1974–1975, 1985–1987 yıllarında Kıbrıs’ta görevli olduğu yıllardan sonra da, adada yaşanan olayları yakinen takip eden Çilingir; 2004-2011 yılları arasında Kıbrıs Türk Kültür Derneğinin İstanbul Şubesi yönetim kurulunda da görev yaptı. Bu uzun süreçte ’mili davamız’ olarak bilinen Kıbrıs konusuna sahip çıkarak, Kıbrıs Türk Halkının kazanılmış tarihsel ve hukuksal haklarını savunmak adına değişik platformlarda görev aldı. Sempozyumlara, panellere, televizyon programlarına konuşmacı olarak katıldı, makaleler yayınladı. Yakinen takip ettiği Kıbrıs konusu başta olmak üzere, ülke meseleleriyle ilgili güncel yazılarına, konferanslarına devam etmektedir. T.S.K.’dan 1990 yılında, kendi isteği ile emekli olduktan sonra; Kıbrıs konusuyla ilgili kaleme almış olduğu; ’’Özgürlük Nefesi (K.K.T.C Cumhurbaşkanlığı yayını 1995)’’, ‘’Girne’den Doğan Güneş (1997)‘’, ‘’Unutanlar Unutturulanlar ya da Hatırlayamadıklarımız (2004)’’, ‘’Elveda Kıbrıs Ama Bir Gün Mutlaka (2006)’’, ‘’Andımız Olsun ki Bu Topraklar Bizim (2007)‘’,’’Tarihten Gelen Çığlık (2010)’’, Kıbrıs ‘’Yes Be Annem’’ 2002-2016 (Eylül-2016) isimli kitaplarıyla; Ülkemizin son 65 yılında öne çıkan, yaşanmış önemli olayları anlatan: ‘’10’ların İzleriyle Türkiye (2014)’’,’’Kırılmadık Ne Kaldı?-Zaman Asla Kaybolmaz (2015)’’, ‘’Önce Vatan (Eylül 2017) isimli kitapları da bulunmaktadır… Sivil iş hayatına ‘Türkiye Sigorta Sektöründe’’başlayan Atilla Çilingir Koç YKS bünyesinde uzun yıllar görev yaptıktan sonra, halen dünyanın 18 ülkesinde hizmet veren, sağlık bilişim şirketlerinden birisi olarak ülkemizde de faaliyet gösteren; ‘’CompuGroup Medical Bilgi Sistemleri A.Ş’’ bünyesinde, görevine devam etmektedir. Pek çok üniversitenin ‘Bankacılık-Sigortacılık Fakültelerinde, Yüksek Okullarında, vermiş olduğu seminerler, konferanslar ile sektöre bu yönde de hizmet vermeye devam eden Çilingir’in: Sigorta sektöründe 27 yıldan beri vermiş olduğu hizmetlerini anlatan; ‘’Sigortalı Hayatın Gerçekleri’’ (2012) isimli bir kitabı daha bulunmaktadır. Atilla Çilingir; bugüne değin kitaplarından elde etmiş olduğu telif gelirleriyle; Sosyal sorumluluk projeleri kapsamında: 2010 yılında ‘K.K.T.C Lefkoşa Şehit Aileleri ve Malul Gazileri Derneğine’ ‘Tarihten Gelen Çığlık’ isimli kitabının telif gelirini bağışlamış, 19 Şubat 2012’de Van’da yaşanan büyük depremden sonra Van’ın Muradiye İlçesi Akbulak Köyü İ.M.K.B. (İstanbul Menkul Kıymetler Borsası) Yatılı Bölge İlk Öğretim Okulunda içinde 20 adet bilgisayarı bulunan ve kendi adını taşıyan bir BT (bilgi teknolojisi) sınıfı açmış. 02 Haziran 2017 tarihinde de Samsun’un Tekkeköy ilçesi Büyüklü İlköğretim okulunda da adını taşıyan, içinde 2500 kitabı, 2 adet bilgisayarı bulunan bir kütüphanenin açılışını sağlamıştır.