Bütün bu mazlum milletler; eğer kuvvet bende deyip harekete geçebilirlerse, belki…
Ya da, onları himaye ve koruması altına alacak, Osmanlı Devleti gibi bir devlet zuhur edip, ortaya çıkarsa ne âlâ…
Yoksa, eski hâl olur, imkânsız ve muhal
Çaresiz olarak devam eder, yeni hâl
İşte Kıbrıs’ın da, bunlar gibi, eli kolu bağlanmak isteniyor. Kendi vatanlarında, vatansız gibi yaşasınlar deniyor. Tabii bu yaşamaksa eğer. Tabii, bu imkânı güvenilmez Rum, verirse şayet.
İşte Kıbrıs’ta, böyle bir komedi oynanıyor!
Galip; mağlup hâle sokulmuş, olmuş boynu bükük
Halka, haksızca yüklenmiş, nice bir onulmaz yük
Sözde mağlupsa da Rum, arsızlaştıkça arsızlaştırılıyor
Azdırılmış köpekler gibi Rum, hırladıkça hırlatılıyor
Bakın şu haddini bilmez Rum’a, nasıl da
Galip üstünde, yelteniyor zorbalığa
Zaman zaman, bunu gerçekleştirmiyor da değil hani!
Peki, bunun karşısında, benim devletim nerde sahi?
Pasif, pısırık ve haklılığının âdeta mahcubiyeti içinde kıvranan Türkiye; muhal ve olmayacak hayaller için, Kıbrıs’ın varlığını; hayali kalacak şekilde, hayalî kılacak tarzda tehlikeye atıyor ve hatta atmış gibi davranıyor.
Bu nasıl zillettir ki, tarih, utanıyor bu hâlden
Ama tarihte, çok defa çıkar zaferler, muhâlden
Çok yakın bir zamanda, Rum kuvvetleriyle Türk Ordusu
Kapışacak palikaryayla, ister istemez doğrusu
Kıbrıs, artık tamamiyle bizim olmalı
Türk askeriyle tüm ada, hemen dolmalı
Neylersin, Rum, rahat oturmuyor yerinde
Çünkü, kavak yelleri esiyor serinde
Bizlere, bu zaferi sunmaya hazırlanan, Rum’un ta kendisi
Barış gelmesi için adaya, Türk olmalı Rum’un efendisi
İşte o zaman, görecek hep beraber, neymiş insanlık, dünya
Şimdiye kadar, ey dünya, Rum’un ne mal olduğunu, gördün ya
Çünkü bu millet, istemiyor savaş mavaş, durup dururken
Fakat duramaz da, Rumlar, darbe üstüne darbe vururken
İnanın, olacak inşaallah, Kıbrıs’ın tamamı bizim, bu sefer
Bunu onlar istedikleri için, bizim olacak, büyük zafer