Yaşanabilir şehirler inşa etmektir as olan. 5000 yıllık Türk tarihinde büyük bir bölümünü göçebe yaşamış bu necip millet, özellikle Selçuklu döneminde Selçuklu mimarisi, sanatı, toplumsal yaşamından kendisinden bahsedilir yapmıştır. Onun üzerine Osmanlı kendi mimarisini inşa etmiş ve bütün dünyada nakıs bulmuş bir mimari, kent, sanat, sağlık, çevre ,su, vakıf, liman, sosyal, din ve diğer alanlarda tüm dünyaya örnek olacak eser ve kurallar bütünü bırakmıştır.
Bizler de gelecek kuşaklara yaşanabilir, güvenlikli, estetik anlayışı olan, alt yapısı ve üst yapısı ile nefes almaktan korkmadığımız, içinde yaşadığımız şehrin bize enerji verdiği, bizim bir şey kattığımız, kişilikli ve kimlikli yaşam alanları oluşturmalıyız.
Başarısızlıklarımıza baktığımızda genellikle aynı hataları süre gelerek yapmaktan kaynaklandığını görürüz. Bazı şeyleri bilmemize rağmen bir türlü değişim noktasına, dönüşüm noktasına, daha önce yaptığımız hatalardan ders alarak oluşturamayız ve bu sarmal böylece gider. Birbirine benzeşen deprem olduğunda yıkılan, diğer doğal afetlerden etkilenen yapılar kurar gideriz.
Artık buna son vermenin zamanı gelmiştir. “Kentsel Dönüşüm” Sürecinin içine muhakkak Üniversiteleri, sanat tarihçilerini, tarihçileri, Şehir plancılarını, Sosyologları, mimar ve mühendisleri, hukukcuları, tasarımcıları, Jeolojicileri, Harita mühendislerini, Engelli derneklerini, halkı ve öğrencileri katmamız gerekmektedir. Ülkenin kaynaklarını kimsenin heba etmeye hakkı yoktur.
Şehirlerimizin temel sorunları bellidir aslında , nedir diye bakarsak çarpık kentleşme ve bunun getirdiği hukuksal ve fiziksel bir çok sorun. Depremler, meteorolojik afetler, hava kalitesi, kültür ve medeniyetlerin kente yansıması, ulaşım, sanayileşme, enerji, istihdam, ticaret, şehir ve bölge planlama, psikolojik süreç, hukuki altyapı, sağlık, gıda, su kaynakları, kültür ve sanat, yeşil alanlar , eğitim, spor, hayvan hakları , meydanlar , doğal alanlar, mescit ve camiler, modern tuvaletler, Gençlik merkezleri v.b olgular ve yönetimi.
Geçmişten günümüze şehirleşme bağlamındaki olumsuzlukları göz önüne alarak onların çözümü noktasında düzgün projeler üretmeliyiz. Yeni katacağımız her türlü yaklaşımında etki analizlerini yaparak, düzgün ve örnek projelere imza atmalıyız. Yaptığımız projeler diğer dünyadaki yaklaşımların kopyası yerine bize özgü modern projeler olmalı..
Her şeyden önemlisi Kentli birey olmaktır aslında bu konuda Belgin Eryavuz’un güzel bir tarifi var. “Kente özgü işlerle geçimini sağlayan, eğitime önem verip tüm demokratik haklarını kullanabilen, duyarlı, sorumlu, güvenle kendini geliştiren, her anlamda saygılı, diline, kendine ve çevresindekilere sahip çıkan, estetik anlamda güzellikler yaratan bireylerin özlemini hepimiz çekmekteyiz.”…… “Bir mozaiğin minicik parçasıyız her birimiz; farklı renklerde, farklı boyutlarda. Kimimiz canlı, rengarenk, kimimiz sadece gri tonlarda, bir kısmı büyük, bir kısmı adeta görünmeyecek kadar küçük; ama hepsi bir olunca o mozaik tamam ve güzel oluyor. Tek bir küçük parça eksikse, ona tamam dememiz mümkün mü? Gözümüz hep o eksik parçaya ya da renkliler arasındaki gri tonlara takılıyor, bu da haliyle rahatsız ediyor.”
http://belgineryavuz.blogspot.com/2012/06/kentlesme-kentlilesme-cizgisinde-23.html
Bu projelere bireyin önemi çok büyük.. “Bireyin kentselleşme süreci ancak toplu yaşamı kabullenmesi, orada ben de varım ama BÜTÜNÜN SADECE BİR PARÇASIYIM diyebilmesi ile mümkün. Çünkü hiçbir kimse tek başına ses getiremiyor, mutlu olamıyor. Çoğumuz hala paylaşmanın, sevgi ve saygı ile birbirini kucaklamanın, hoşgörü ve anlayışla yaklaşmanın aslında hayatımızı kolaylaştıracağını kabul etmekte zorlanıyoruz nedense. Alışkanlıklar, aile içi ilk eğitimler, yaklaşımlar buradaki en önemli etkenler.”
http://belgineryavuz.blogspot.com/2012/06/kentlesme-kentlilesme-cizgisinde33.html
İşte bu birey kent ilişkisini de hesaba katarak, Şimdilerde başlanan “Kentsel Dönüşüm” fırsatını kaçırmadan İnsanımızın tüm ihtiyaçlarının karşılandığı, çevreye duyarlı güzel projelere imza atıldığı, gelecek kuşaklara yaşanabilir kentler bırakılacağı projelere imza atalım…..