Geçen yazımda bahsettiğim “ÇAĞLAYANGİL’İN ANILARI” kitabında yer alan çok hoş bir hikâyecikten bahsedeceğim.
1960 Darbesinden sonra tutuklanan Bursa Valisi İhsan Sabri Çağlayangil ve çoğu bürokrat 93 kişi Yassıada’dan Balmumcu’ya nakledilirler.
Balmumcu hapishanesindeki ilk günlerinde kapıdan Bal Mahmut görünür. Çağlayangil Bal Mahmut’a “Seni niye tuttular?” diye sorar.
“Ben kayısı maddesinden yatıyorum” cevabını veren Bal Mahmut açıklamasını yapar.
“Padişahlık zamanında Başiktaş’ta oturan bir aile varmış. Fakirmiş. Karısı kocasının başının etini yermiş: ‘Dolmabahçe şunun şurasında. Padişaha komşu sayılırız. Bir ihsan kopartamadın. Sen ne beceriksiz adamsın.’ Adam padişaha ulaşmanın imkânsızlığını anlatmaya çalışsa da karısının laf anlamaya niyeti yok. Bu tartışmalar adamcağızın canına tak demiş. Bahçedeki ağaçtan kayısı toplamış, sepete doldurmuş, sarayın kapısına gitmiş. Bakmış kapıda bir sürü adam bekleşiyor.
Meğerse onlar protesto için gelenlermiş. O da bilmeden onların arasına karışmış. Bir süre sonra atlılar gelmiş. Bunları Yedikule zindanlarına atmışlar. Arayan soran yok.
Dört yıl sonra padişah zindanı teftişe çıkmış. Herkese tek tek ‘niçin zindana düştün?’ diye sormuş. Sıra Beşiktaşlıya gelmiş. ‘Sen neden yatarsın?’, ‘Ben kayısı maddesinden yatıyorum.’ Padişah sormuş kendisine, ‘kayısı maddesi nedir?’ diye.
Adam başından geçenleri anlatmış.
Padişah üzülmüş. ‘Zaman-ı adaletimde bir hatayı adli olmuş. Dile benden ne dilersen; seni serbest bırakıyorum’ deyince adam ‘bir balta, bir Kur’an, bir de 1001 akçe’ istemiş.
Padişah ‘çok az değil mi? Ne yapacaksın bunları’ diye sorunca da ‘değil’ demiş adam.
1001 akçe ile mihrini (nikâhlanırken ödemeyi vadettiğim parayı) verip karıyı boşayacağım. Kur’an-ı Kerim’e el basıp bir daha kadın sözü dinlemeyeceğime yemin edeceğim. Baltayla da kayısı ağacını keseceğim.”
Çağlayangil anılarında Bal Mahmut’un bu fıkrasını anlattıktan sonra, “kayısı maddesinden biz de Yassıada’da beş, Balmumcu da bir ay yattık” diyor.
****************************************
FETÖ Yargılamalarının Mağdurları
Geçtiğimiz mübarek Kurban Bayramını da “kayısı maddesinden yatan” tutuklular sevdiklerinden ayrı, hürriyetlerinden yoksun geçirdiler.
Gerçekte suçsuz oldukları halde birilerinin ihbarı, hatalı ifadesi veya yanlış düzenlenmiş raporlara dayanarak tutuklu olanları kastediyorum.
Bunların mağduriyetinin giderilmesini, adaletin bir an evvel tecelli etmesini diliyorum. Yani Cumhurbaşkanının ifadesiyle “at izi, it izine karışmasın” diyorum.
Biliyorum ki, bu izlerin karışması en çok FETÖ’ye yarar.
Örgüt ile mücadelede yapılması gereken gizli yapının çökertilmesi iken, yapılan şu: Bank Asya’ya para yatıran, okul ve dershanelerde öğrenci okutan ve FETÖ’cülerin tam hâkim olduğu BTK’nın verdiği raporlara göre ByLock kullanıcısı olduğu raporlananlar tutuklandı. Geniş bir mağduriyet yaratıldı.
Bylock kullanıcısı olduğu iddia edilen 215 bin kişi ile ByLock listelerine girmeyen yüz binli sayılardaki şüphelilerin cezalandırılması kimin işine yarar?
***
Hanefi Avcı’ya Bir Kulak Verseniz
Eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı, Emniyetteki ve devletin diğer kritik kurumlarındaki FETÖ yapılanmasını açıkladığı için, örgütün yargı ayağı tarafından cezalandırılan bir isim.
Hanefi Avcı “FETÖ soruşturmalarının hukuk zemininden çıktığını” anlatarak, örgütle mücadele usulü hakkında aşağıdaki cümlelerle uyarmaya devam ediyor, ama dinleyen yok.
“Bu cemaatle mücadele hukuk zemininde yapılır. Hukuk zemininden kaydı.
Hukuki ölçü şudur; darbeye karışmış herkesin suçu bellidir, kanun açık.
Örgüt derseniz ne zamandan itibaren örgüt, ne zamandan itibaren suç. Düne kadar herkes bu örgüte özendirildi.
Sadece cemaate gönül bağı kurmak suç değil, fiil ve eylem suçtur. Hangi eylem suç, ceza kanunu saymış. Ceza kanununun saydığı suçlara bakarsanız ayıklamak çok kolay. Şu anda binlerce tutuklamaya da gerek kalmaz.”
“FETÖ’nün iki yapısı var. Birincisi legal yapısı… Okulların açılması, şirketlerin kurulması, yurt dışı bağlantıların kurulması gibi… İkincisi de kendi elemanlarından da, devletten de saklanılan bir yapı vardır.
Emniyet, Ordu, İstihbarat, Yargı ve diğer devlet kurumlarında bir gizli teşkilat yapılanmasıdır. Kurumlar içindeki bilgileri çalıyorlar, bir takım faaliyetlere giriyorlar. Bunlar büyük suçlar olduğu için bu faaliyetlerin gizlenmesi gerekiyor. Kamunun içinde görev yapıp ama devletten gizli işler yapıyorlar. Devletin içinde devlet gibi bir yapı ama tamamen gizli…
Bunların sayısı tahmin edilenin çok altındadır. En fazla bin civarındadır. Daha büyük olmaz. Alt kademelerindekilerle birlikte bin kişidir. Alt kademe hariç bin kişiden azdır. Omurga burasıdır. Bu gizli örgütten 10 kişiyi durdursanız örgüt çöker.”
Meseleye hukuki açıdan bakarsanız, darbeye karışmamış, örgütün devleti ele geçirmesi için yasadışı yardımlar yapmamış olanlar tutuksuz yargılanmalı ve cezalandırılmamalıdır. Bu durumda olup, FETÖ’cülerle irtibat, iltisak gibi iddialarla tutuklananlar “kayısı maddesinden yatan” durumundadırlar.
ByLock kullanıcısı olduğu iddia edilenler hakkında da kanaatim, sanığın bu program üzerinden yaptığı konuşma ve mesajların içeriklerine bakılmalı, suç teşkil eden bir örgütsel iletişim tespit edilmiş ise tutuklanmalıdır.
FETÖ ile mücadele daha doğru bir zemine çekilmelidir.