Balkan Harbinden İstiklal Harbine, Erzurum’dan Bolu’ya, İzmit’ten Bursa’ya elinde mavzer; hem erkek, hem kadın askerlere kumandanlık eden, üsteğmenlik rütbesine kadar yükselen bir kadın kahraman!
Asıl adı; Fatma Seher Hanım.
Erzurumlu bir anne babanın evladı.
O yıllarda bir kız çocuğu nasıl yetiştiriliyorsa, o da öyle yetiştirildi.
Savaş yıllarıdır. Kadınlar kocalarını ve evlatlarını cepheye gönderir. Kara Fatma’da, diğer Anadolu kadınları gibi bu ayrılığı yaşar.
Kara Fatma, yarinden ayrılır ayrılmasına ama bu ayrılık çok üzün sürmez. Balkan Harbi’ne tayin olan kocasına o da eşlik eder.
Bulgar işgalindeki Edirne civarında bir yere yerleşir. Edirne müdafaasında yer alan, Erzurumlu Şükrü Paşa komutasındaki askerlerin açlıktan ağaç kabuğu yediğine yakinen şahit olur.
Kendisi de orada vazifeli bir askerin eşi olduğu için, yokluktan ağaç kabuğu ile karnını doyurmaya çalışanlardandır.
Edirne’den sonra Sarıkamış cephesine görevlendirilir eşi. Bu bölgenin de hüznünü iliklerine kadar hisseder ve yaşar. Zira eşini Sarıkamış’ta kaybeder. İşte,bu acı günleri yaşayan Kara Fatma daha da bilenmiş olarak savaş meydanlarındadır.
-Sloganı kısa ve özdür!
-“Kadın erkek yok, İstiklal mücadelesi var.”
-Kendine bir müfreze oluşturur, kendi gibi cesur olan diğer Anadolu kadınlarını da bu guruba dahil eder. Kurduğu bu Milli Mücadele çetesinin içinde 10’a yakın kadın ile oğlu Seyfettin’de yer alır.
-Ancak, Kara Fatma’nın oluşturduğu Milli Mücadele çetesinin, düzenli ordunun yanında savaşa katılabilmesi için izin gereklidir.
-Bu izni de ancak Mustafa Kemal Paşa verebilirdi.
Bu izni almak için, Kara Fatma Sivas’a kadar gider. Kongre salonunda Paşayla buluşur. Kendini tanıtır ve derdini anlatır. Paşa çok memnun kalmıştır. Paşa Kara Fatma’ya sorular sorar. Ata binip binmediğini, silah kullanıp kullanmadığını vs. Fatma Seher bu sorulara olumlu cevap verince, paşa gözü pekliğinden ve cesaretinden dolayı bu gözüpek kadına “Kara” lakabını takar. İsim takmakla kalmaz, istediği görevi de kendisine verir. Artık Fatma Seher, isim olarak Kara Fatma olmuştur ve kendisine de teğmenlik rütbesi verilmiştir.
Kara Fatma’nın kadın-erkek İstiklal harbinde 300 kişilik bir orduyu idare ettiği anlar bile olmuştur.
Sakarya ve Başkomutanlık meydan muharebelerinde bulunmuştur. Bazen yaya, bazen atlı, bazen cephane taşıyıcı, bazen de savaş ortamında bir teğmen olarak kahramanca görevini yerine getirmiştir.
Kara Fatma, bu görevlerinden dolayı, Kuva-i Milliye’nin baş kadın kahramanı olarak efsaneleşir. Mavzeri ve Beyaz atıyla dilden dile dolaşan bu ufak tefek boylu kadın, gün gelir İstiklal madalyasının sahibi de olur.
Bu efsane kadın o çetin günlerde askerlere moral olmuş yeri geldiğinde askerlere analık da yapmıştır.
Dolayısıyla, hem Türk dünyasında hem de dış dünyada tanınmıştır.
The New York Times gazetesinin, 23 Nisan 1922’de “Türklerin Kadın Üsteğmeni” başlığı ile Kara Fatma’ya yer verdiğini görüyoruz.
1922’den 1950’li yıllara kadar muhtelif gazetelere konu olmuş, kartpostallarda yer almış milli mücadele kahramanı Kara Fatma, son yıllarda maalesef unutulur ve sıkıntılı bir hayat yaşar.
Savaş sonrası İstanbul Kasımpaşa’da yaşayan Fatma Anamız, devletin kendine bağladığı maaşını da Kızılay’a bağışlamıştır. Hem de ihtiyacı olmasına rağmen…
Kız kardeşinin çocukları ve evlat edindiği yeğenleriyle mütevazı bir hayat yaşar.
Açlıkla karşı karşıya kaldığı, Darülaceze’den yardım istediği anlarda olmuştur. 1955 yılında baki hayata gitmek üzere Dünya’dan ayrılan bu efsane Ana’nın, mezarının nerede olduğunun bilinmemesi de acı bir gerçektir.
Kabrinin nerede olduğunun bilinmemesini de, o günün yetkili ve ilgililerinin, vefasızlığı ve duyarsızlığı olarak görüyoruz ve de üzülüyoruz.
Biz de ruhuna en azından bir Fatiha göndermeyi borç biliyor ve Allah gani gani rahmet eylesin diyoruz.