Birkaç yıl önce Almanya Türk Ocağının daveti üzerine Köln’e gitmiştim. Bu şehre ikinci ziyaretimdi. Köln’ü sevmiştim: Müzelerinin, antikacılarının, sergi salonlarının, kitapçılarının zenginliğini. Tabii bir de hâlâ eski şişesiyle sattıkları “Kolonya”sından olmalı… Fakat en çok şaşırtan ve hoşuma giden şu gözlemimdi: Bir Pazar günü bir engelli, tekerlekli sandalyesiyle tek başına şehrin merkezinde geziyor, vitrin bakıyordu. Tekerlekli sandalyeyle tek başına! Benim Ankara’mda sağlam adam kaldırımlarda yürüyemez; çünkü kaldırıma park etmiş arabalar vardır, mutlaka vardır. Sözde tekerlekli sandalyelerin çıkış ve inişi için yapılmış eğimli bölümler de kapatılmıştır. Siz kaldırımların yayalar için yapıldığını zannediyorsunuz değil mi?
Kaldırımda yürümek istiyorum!
Anneler bebeklerini arabaya koyup gezdiremez. Mümkün değildir. Köşelerde karşıdan karşıya geçerken korkarak başınızı tam köşeye park etmiş arabanın kıyısından uzatarak gelen var mı diye kontrol edersiniz. Çünkü kaldırımlara işlemeyen park yasağı, köşe başlarına hiç işlemez. Sokak tek yönlüyse de siz yine ters yöne de bakın. Çünkü bizde tek yönlülüğün tabelaları konur ama işlemez.
Başkentte trafik kuralları ve de trafik polisi yok gibidir. Hiç olmazsa benim oturduğum Gaziosmanpaşa semtinde. Mesela Boğaz Sokak’ın ilk blokunda bir kaldırım kâmilen otomobillerce işgal edilmiştir. Her gün kaldırım ihlalinden değil, boydan boya işgalinden bahsediyorum; Şeraton’un Lugal Oteli’nin önündeki kaldırımdan. Şehit Ömer Haluk Sipahioğlu Sokağı, eski Noktalı Sokak sözde tek yöndür ama galiba ters yöndeki trafik düz yöndekinden fazladır. Koca Nenehatun Caddesi de tek yönlüdür, caddenin park yasağı olan solu kâmilen park eden arabalarla doludur; tabii sağı da, sonra kaldırımları da… İnsaflı olayım, orda işgal değil ihlal var. Yürüyebilirsiniz ama bebek arabası olmaz. O kadar uzun boylu değil.
Trafik polisini görürsünüz. Ne zaman? Bir büyük adam geçecekse. O zaman o kayıp polis ortaya çıkar ve sokakları, caddeleri trafiğe kapar.
Sözüm trafik polisine ve aslında onun yönetimine. Hırsızı, uğursuzu, teröristi canı pahasına kovalayan polisimize değil.
Trafik denetleme – vergi toplama
Çankaya Mahallesi, Gaziosmanpaşa… Elçiliklerin en yoğun olduğu çevreler… Yabancılar hâlimizi ağızları açık seyreder. Bir yabancı usta şoför, bizde trafiğe çıksa muhtemelen ilk saatinde kaza yapar. Bir Amerikan’ın yazılı hakaretini hatırlıyorum, “Park yeri kavramını henüz keşfetmemiş bir millet!”.
Durumu yıllar önce Bölge Trafik Denetlemeye, bir e-postayla bildirmiştim. Cevaplarında, trafik yönetmeliğinden bir paragrafı kesip yapıştırmışlardı. Periyodik denetimler yaparlarmış. Otuz senedir buradayım; henüz bu açık ihlallere periyodik denetimle müdahale edildiğine rastlamadım. Belki denetim periyodu elli veya yüz yılda birdir.
Gelelim vergi meselesine. İnternet’te Kamu Araştırmaları Vakfı Başkanı Prof. Dr. Ulvi Saran’ın 2020’de yayımladığı bir grafik var. AB’de ve Türkiye’de toplam vergi tahsilatı içinde dolaylı ve dolaysız vergilerin payı üzerine. AB’de, dolaylı ve dolaysız vergiler toplam içinde sırasıyla %65 ve %35. Türkiye’de %27 ve %73. 2023 yılında dolaylı vergiler – moda tabirle – pik yapmış ve %76’ya yükselmiş. Demek ki devletimizin doğrudan tahsil ettiği vergi oranı %24. AB’de %65! Dolaylı vergi, biliyorsunuz, fiyatın içine gömülen, tahsili için beyan edilmesi gerekmeyen, dolayısıyla fazla bir gayret de istemeyen vergi. Bunda da kaçakçılık yapılır; hizmetlerde daha kolay, mallarda biraz daha karmaşık “kravatsız” alışverişlerde. Eskiden bir dükkândan çıktığınızda fişinizi görmek isteyen denetçiler olurdu. Uzun zamandır onlara da rastlamıyorum. Trafik polisine rastlamadığım gibi.
Devlet zafiyeti
Artık kanıksadığımız bu hâlleri tekrar aklıma getiren, Tele1’de geçen hafta yayımlanan, Mehmet Ali Güller’in yönetimindeki bir açık oturum ve orada siyaset bilimci Dr. Haldun Solmaztürk’ün konuşmasıydı. Solmaztürk Paşa, cinayetlerden 2023 depremindeki beceriksizliklere kadar birçok olayı çözümlerken “devlet zafiyeti” teşhisini koyuyordu. Açık oturumda, bildiğimiz fakat kanıksadığımız için pek konuşmadığımız bir gerçek seslendirildi. Avrupa’da birçok devlet hizmetinde, mesela trafikte, polis, mevzuatı uygular. Bizde emri uygular. Trafikten toplantı ve gösteri yürüyüşlerine kadar kural budur.
Emir de herkese uygulanmaz. Mesela İngiltere’de başbakan, alkollü araba kullanmaktan ceza alır! Kanun uygulanmıştır. Bizde bunu aklınızdan bile geçiremezsiniz. Türkiye’de, yukarıda saydığım trafik ihlallerinin her biri için emir beklenirse o ihlaller otuz yıl da kırk yıl da yapılmaya devam eder. Kanuna saygı sıfırlanır. Çünkü halk her gün kanuna uyulmadığını gözleriyle görür ve kendisi de uymaz.
Bakın hatırladım: Bir büyük adam Şeraton’a gelecekti ve o gün, bir trafik polisi ekibi, çevredeki bütün yanlış park etmiş arabaları çektirdi. Emir almışlardı zahir.
Yaralarımız çok ve derin. Devlet zafiyetine devam edeceğim.
Kanunla mı emirle mi? – Milli Düşünce Merkezi (millidusunce.com)