Kaliteli yaşamanın ve kaliteli bir insan olmanın en önemli şartlarından birisi de, hakkıyla ve gerektiği gibi yüksek kaliteli sorumluluk sahibi olmaktır. Sorumluluk sahibi olmakla birlikte, en önemli husus, söz konusu sorumlulukları zamanında etkin ve verimli bir şekilde yerine getirebilmek, oldukça büyük bir önem taşır.
İnsanların en önemli sorumluluğu kendisine ve çevresine olmakla birlikte, ailesine, dost ve arkadaşlarına, ülkesine, milletine, doğaya, hayvanlara, komşusuna, mahallesine, yaşanılan mekânlara, paylaşılan ortamlara karşı da büyük sorumlulukları vardır.
Kişinin öncelikle kendisine çok iyi bakması, her bakımdan donanımlı bir hale gelebilmesi için kendisini yetiştirmesi, sağlığına ve kalitesine çok dikkat etmesi, büyük önem arz etmektedir. Zamanında koruyucu ve önleyici sağlık ve kalite faktörlerine gereken önemi hakkıyla vermeyerek, kalitesinin bozulması halinde, iş işten çoktan geçmiş olur. Yara aldıktan sonra hızla harekete geçerek tedavi olsa dahi, kendi sağlığına karşı sorumluluklarını zamanında yerine getirmemiş olur.
Kişisel sorumlulukların yerine getirilmesinin yüksek kaliteli bir bedeli vardır. Asıl yapılması gereken, zamanında yapmamız gerekenleri gerektiği özellikte ve kalitede yapmaktır. Doktorlara, eczanelere, aktarlara, psikiyatrlara, hocalara, inşallahlara, maşallahlara güvenerek, sağlığımızı ve kaliteli yaşamımızı, “saldım çayıra Mevla’m kayıra” zihniyetiyle yönetirsek, yandı gülüm keten helva…
Her ne şekil olursa olsun, problem üretimini engelleme ve önlemenin maliyeti, problemin çözülme maliyetinden çok daha ucuzdur. Üstelik bütün imkânların kullanılmasıyla dahi, besleyip büyüttüğümüz problemlerimizin çözülme garantisi de yoktur.
Sevimsiz hastalıklara davetiye çıkaran sigara, alkol, olumsuz madde ile birlikte; kirli çevre, kanserojen maddelerle yakın iletişim gibi çevresel olumsuz faktörlerin yanı sıra; kin, nefret, öfke, yönetilemeyen üzüntü, gam-kasavet, karamsarlık, ümitsizlik, tembellik, atalet, kavga, küslük vb. gibi kaliteli yaşam hırsızlarının ürettiği “toksin”e sürekli maruz kalmak, kişisel sorumluluklarla alay etmekten başka bir şey değildir bence…
İnsan nefsinin çok hoşuna giden bir davranış modeli vardır ki, hemen hemen herkesi sarmış vaziyettedir. “Başkalarını düzeltmek.” Şurası iyi bilinmelidir ki, her kim hangi davranışta bulunuyorsa, (kasıt yoksa) en iyi davranışta bulunduğunu varsayar. Zira atalarımız boşuna “kişi kendisini beğenmezse çatlar ölürmüş” dememiş. Eğer akıllar yeniden dağıtılsaymış, herkes yine kendi aklını alırmış, derler.
Nedense başkalarına müdahale etmek, eksiğini düzeltmek (kendine göre tabi), yönlendirmeye çalışmak, insan nefsine hoş gelmektedir. Ama asıl sorumluluk bu değildir. Asıl olan, öncelikle kendimizi düzeltmek, donanımlı olmak, örnek olmak, destek olmak ve paylaşmaktır.
Hele hele başkasının açık ve eksiklerini özellikle arayarak ortaya çıkarmak ve kişinin yüzüne karşı söylemek(doğruluk adına dahi olsa), hiç akıllıca bir yaklaşım değildir. Kırgınlıktan başka bir işe yaramaz. Ama – fakat ile başlayan savunma çabalarından bunu rahatlıkla anlayabiliriz.
Bu durumda sevgili Peygamberimizin (sav) şu sözüne muhalif olmuş olmaz mıyız? “İnsanların ayıbın ve eksiğini deşelemeyin, araştırmayın, ortalığa dökmeyin. Saklayın, gizleyin ki, Allah da sizin eksiklerinizi gizlesin.”
Genellikle insanoğlunda bildiği ve uygulanmasını istediği güzel davranışları hep karşıdan bekleme alışkanlığı vardır. Karşıdan gelen birisi bize gülümserse, biz de ona gülümseriz. Muhatabımız bize ummadığımız bir yerde yardım ederse, biz de ona yardım etmek için fırsatlar kollarız. Böyle olunca da, hep alıcı olmuyor muyuz?
Karşımızdaki gülümsemezse, bize yardımcı olmazsa, pozitif beden dilini göstermezse ne olacak? Muhatabımız belki üzgün, belki öfkeli, belki dertli olabilir. Bu defa da bu adam niye bana ters bakıyor demez miyiz?
Halbuki asıl bireysel sorumluluğumuz, güzel ve kaliteli davranışları ilk önce kendimiz başlatmamız ve kaliteli bir şekilde, karşılıksız olarak muhatabımıza sunmamızdır.
Sigara içerken (en güzeli içmemek) çevreyi rahatsız etmemek, izmaritleri ulu orta yerlere atmamak, elimizdeki çöpü çöp sepeti buluncaya kadar yanımızda taşımak, yerlere tükürmemek, çevremize karşı güler yüzlü, naif, kibar ve nezaketli olmak, ortak kullanım araçlarını korumak, çimleri çiğnememek, çiçekleri koparmamak, rahatsız edici gürültü yapmamak, çevreye negatif beden dili sergilememek, çevreye negatif davranış modeli sunmamak; önemli bireysel sorumluluklarımızdan sadece bazılarıdır.
Sorun üretmemek amacıyla yaşayarak, her şeye rağmen sorun ortaya çıktığı zaman, soruna değil, çözüme mantıklı ve kaliteli bir şekilde odaklanmak, sabırla, sükûnetle, anlayışla, diyalogla sorunların üstesinden kaliteli bir şekilde gelebilmek, sorumluluk sahibi kaliteli insanların işidir.
“Karanlığa küfretmek yerine bir mum yakmaya gayret etmek”, eleştirmek yerine, yol göstermek, örnek olmak ve destek vermek, kaliteli ve sorumluluk sahibi insanların işidir.
Çevreyi ve doğayı korumak, gelişmesine yardımcı olmak, hayvanları sevmek ve gereklerini yerine getirmek, kendimizi ve çevremizi temiz tutmak, güzellikleri ve iyilikleri zamanında karşılıksız paylaşmak, kaliteli ve sorumluluk sahibi kişilerin işidir.
Muhatabında gördüğü eksiklik ve yanlışlıkların kendisinde de olup olmadığına bakmadan, öncelikle kendisini düzeltmeden (kendi gözündeki merteği görmeden başkasının gözündeki kıymıkla uğraşan) başkalarındaki eksik ve yanlışlara, “mal bulmuş mağribi gibi” hücum edenler, sorumsuz ve kalitesiz insanlardır.
Selam, sevgi ve dualarımla. Allah’a (cc) emanet olunuz.