KAD (Kritik Analitik Düşünce) Üzerine – 3

70

Yıllardan beri okullarda aldığımız eğitim bizleri hayata hazırlamak yerine çoğumuzun hiç kullanmayacağı olgusal bilgileri öğretmiştir. Hala bu yaklaşım Üniversiteler dahil olmak üzere devam etmektedir.

Akademik beceri ve okuma becerisinin, eleştirel düşünme gücünün gelişmesinde yeterli olmadığı, ancak bu beceriler uygulamaya konulup, deneyim arttırıldığında eleştirel düşünme gücünde gelişme olacağı belirtilmektedir( Doç.Dr. Osman KAZANCI).

Okullardaki öğrenme modeli; anlatılanları, okuduklarımızı koşulsuz kabul etme üzerine kuruludur. Okunan veya anlatılan bilgi üzerinde geçmişteki deneyimlerimizden yeteri kadar yararlanamadan, yüzeysel öğrenmelerle geçmiştir ve geçmektedir.

Olması gereken okunan ve anlatılan bilginin geçmişte kazandığımız bilgileri de anlama sürecine katarak, doğrularını yanlışlarını da düşünerek daha derinlemesine bilgi edinmek ve kendi görüşlerimizi de katarak yeni anlamlar oluşturmaktır.

Kavranmamış veya kavratılmamış bilgi su üzerine yazı yazmak gibidir..

Eğitim uygulamalarına bakıldığında çocukluktaki bilme, öğrenme iştahının okul süreci ilerledikçe kaybolduğunu, en temel yaşam becerilerinden bile yoksun bırakan nesiller yetiştirildiğine şahit olmaktayız.. SBS , OKSYGS, ÖSS ve benzer sınav sonuçlarının sıfır çeken öğrencilerin her yıl artması buna bağlıdır aslında.

Öğrenmeler aslında okuma ile başlar. Öğrenmelerimizin çoğu okuma yolu ile olmuştur. Dolayısı ile okuma çok önemlidir. Okuma sırasında düşünme ve kavrama becerilerimizi artırdığımız sürece konulara vakıf olmamız artar. Okuma sırasında eleştirel okuma ve eleştirel düşünmeyi de yapabiliyorsak eğer, daha özgün bir öğrenme biçimi elde ederiz.

Bireyin okuma becerisindeki yeterlilik düzeyi ve okuma biçimi ile öğrenmesi arasında doğru orantılı ilişki vardır. Temel okuma düzeyini aşamamış olan birisi okuduklarını ezberlemekle yetinecektir. Aslında beklenen  bir metinde anlatılanları yalnızca anlamakla kalmayıp , o metni eleştirel okuma becerisini kullanarak  yeni anlamlar katabilmesidir.

Aslında okumada amaç, okunulanı anlamaktır. Sadece anlamış olmak da yetmez. Okuyucu, okuduğunu anladıktan sonra değerlendirmeye tabi tutabilmeli, okuduğunu yorumlayabilmeli, eleştirebilmelidir. Eleştirebilmek için ise, bireyin okuduğu bilgilerin geçerliliğini, doğruluğunu sınaması için farklı kaynaklara müracaat etme becerisini kazanmasıdır. Bu ona, okuduğunun doğru, gerçek, mantıklı, çelişkili, güvenilir olup olmadığı konusunda yardımcı olarak eleştirel bir bakış açısı kazandırır.

Çocukluğumuzdaki merakımız bilme isteğimiz ailemiz ve sonrada okul tarafından örselendi. Konuşma isteğimiz “çok konuşma” deyişleri ile ailemiz ve okul tarafından engellendi. Hayallerimiz çok absürt bulundu ve aşağılayıcı cümlelerle hayal kurma yetimizi kaybettik. Evde bir şeyler yapmak istediğimizde evi dağıtma, elini kesersin şimdi sırası mı, büyüyünce yaparsın  ifadeleri ile küçük buluş ve el becerilerini kaybettik. Bizi biz yapacak süreçleri tamamlayamadığımız için sabır nedir öğrenemedik.

Şimdilerde de oyuncak yerini bilgisayar, tablet ve telefonlardaki oyunlar aldı. Çocuklarımız bütün enerjisini, oyununu sanal ortamda yapıyor. İletişimini de sanal ortamda kurmaya başladı. Bu durumda evde oyuncaklar dağılmıyor artık pek sesleri de çıkmıyor. Ancak farklı sorunları da beraberinde getiriyor. Ebeveynler benim çocuğum çok akıllı okuma çağına gelmeden oyun oynuyor diye bir yanılsamanın içindedir. Çocuklarımızın hepsi zeki ve bu becerileri yapabilecek kabiliyetteler aslında.

Peki bu ülkenin insanları; ne öğrendi? Test çözmeyi öğrendi, Çoktan seçmeli kavramadan yapmayı öğrendi. Olmazsa şansıma birini işaretlemeyi öğrendi. Şansına seçeneklerden birini seçmeyi öğrendi.

Öğrenirken bizlerin keşfetmesini beklemeden ailemizin ve öğretmelerin bizlere söylemeleri sonucunda hazır ve kavranmamış bilgiye ulaşmaya alıştık.

Sonuç: Meraklı olmayan, öğrenme isteği olmayan, buluş yapma yetisi kaybolmuş, düşünme ve hayal kurma becerileri olmayan, deney ve araştırma yapma konusunda isteksiz (okullar da bu konu da yetersiz), çoktan seçmeliden sonuç çıkarabilen, empoze edilen bilgileri sorgusuz biçimde kabullenen bireyler haline geldik.

Sistemler değiştirilmeye çalışılsa da henüz bir değişikliğin olmadığını görüyoruz.

Eleştirel düşünce ebeveynlere, öğretmenlere okullara  bırakılmayacak kadar önemlidir.

Kritik analitik düşünce; “Eleştirel çözümleyici düşünce”.olarak kısaca tarif edilir.

Temeli eleştirel düşünceye dayanıyor. Bu kadar olumsuzluklara rağmen bizler eleştirel düşünceye sahip olabilir miyiz ? Evet. Bu konudaki farkındalılığımızı oluşturarak becerilerimizi bu yönde geliştirerek aşabiliriz.  Klasik hepimizin bildiği “5N bir K” bizim için güzel bir yöntem (Ne , Nerede,  Ne zaman  , Niçin, Nasıl, Kim) gibi sorgulamalar bizi eleştirel düşünceye hazırlar.

Bilgi edinme sürecinden Bilgi üretme sürecine geçiş için en önemli süreç eleştirel düşünme sürecidir.

Gazali;(1058-1111)

Beş duyu, akıl ve kalp insandaki bilgi elde edebilen kuvvelerdir, ancak başta duyular ve akıl sınırlı bir güce sahip oldukları için her zaman yanılgıya düşebilir ve böylece de her zaman bize doğru bilgi vermeyebilirler.

O halde duyular ve aklın verilerinin deneye tabi tutulmaları gerekir.

Eğer deney sonucu doğrulukları sabit olursa, o zaman, o veriler doğru bilgiler olarak kabul edilmelidir.

Bu tip düşünme tarzı doğru düşünme tarzıdır.

Eleştirel düşünce sanıldığı gibi doğuştan gelen, kalıtsal olan bir düşünme süreci değildir. Bu düşünceler her insanda bulunur. Bazı insanlarda çeşitli nedenlerden dolayı engellenmiş, bazılarında ise açığa çıkmasına imkanlar oluşmuş ve belirgin hale gelmişir.

 

Bîrûnî (9731048)

Bîrûnî, bilimsel yöntemle çalışmayı seven bir bilgindi. Nakil ve söylentileri olduğu gibi kabul etmez, çeşitli kaynakları karşılaştırırdı.

Hatta kaynakların sağlamlık derecesini araştırırdı. Aklı esas alır, gözlem ve deney yapmayı severdi.

Bîrûnî Kitab-ı MalilHind’de güzel bir hikaye anlatır.

Dört Öğrencinin Öyküsü  

Bir öğretmen yanında öğrencileri ile bir iş için gece yolculuk yapıyordu. Yolda önlerine bir şey çıkar. Karanlıkta ne olduğunu anlayamadılar. Öğretmen öğrencilerine dönüp hepsine teker teker karşılarındakinin ne olduğunu sordu. Birinci öğrenci “Ne olduğunu bilmiyorum” dedi. İkincisi ise “Ne olduğunu bilmiyorum öğrenme imkanına da sahip değilim” dedi. Üçüncüsü “Zaten bunun ne olduğunu araştırmaya gerek yok, nasıl olsa gün ışıyınca belli olacak. Eğer korkunç bir şeyse gün ışıyınca yok olur. Eğer değilse, ne olduğu ortaya çıkar”dedi. Bu öğrencilerden hiçbiri bilgiye erişemediler. Birincisi cahil olduğu için, ikincisi yeteneksiz olduğu bilgi edinme imkanına sahip olmadığı için, üçüncüsü tembel olduğu ve cahil kalmaya rıza gösterdiği için.

Dördüncü öğrenci ise: önce biraz durdu. Sonra o cisme doğru yürüdü. Yaklaşınca karşılarına çıkanın karmakarışık bir halde duran balkabakları olduğunu gördü ( O dönmde). Hür bir insanın başında böyle bir yığın meydana gelene kadar oturup kalmayacağını bildiği için karşısındakinin cansız bir cisim olduğunu anladı. Ancak bunun süprüntülerini atmak için hazırlanan bir yer olup olmadığı konusunda kuşkuluydu.. Yaklaşıp, kuşkularını giderene dek onları dağıttı. Sonra öğretmenine dönerek karşılarına çıkanın ne olduğunu eksiksiz olarak anlattı.(DR.Harika ERCAN Yeni Yüksektepe Dergisi Sayı 20)

Medya ve sosyal medyaya düşen ve futbol taraftarları arasında ses veren yakın zamanda meydana gelen bir olayın taraftarlar tarafından algısına bakalım..

15.01.2012 tarihinde Beyaz TV’de yayınlanan Derin Futbol adlı programın yorumcularından Rasim Ozan Kütahyalı’nın Sneijder’in gece Türkiye’de olacağını ısrar etmesiyle gündem bir anda alevlendi. Kütahyalı Hollandalı’nın 01.00’de uçağa bineceğini söyledi. Bu sosyal medyada haberleşen yüzlerce taraftar. Atatürk Hava Limanına gitti. Beklenen oyuncu tabii gelmedi. Taraftarlar Galatasaray’ın resmi sitesine bakıp öyle hareket etmeli idiler. Bunu yapmadıkları için açığa düşmüş oldular. http://haber.rotahaber.com/rasim-ozan-konustu-havaalaninda-sneijderi-beklediler/335962

Eleştirel düşünme bizi ; Araştıran, meraklı, sorgulayan, analiz edebilen, sentezleyebilen, mantıksal hataları çabuk görebilen, bütüncül düşünebilen, olayları çok boyutlu görebilen, iyi donanımlı, açık fikirli, esnek, dürüst, kişisel ön yargılardan arınmış, temkinli, karışık konularda sistematik davranabilen, kritik seçimlerde makul, sonuçları aramada kararlı kişiler yapar.

KAD (Kritik Analitik Düşünce) üzerine 2) yazımda (http://www.kocaeliaydinlarocagi.org.tr/Yazi.aspx?ID=4203 )

da belirttiğim gibi küçük küçük turnusol kağıtları yapmaya şimdiden başlayalım ve kendimize özgü olsun.