16
Nisan 2017’ de yapılan referandumla
gerçekleşen Anayasa değişikliği ile dünyada ilk defa Türkiye’de uygulanan “Cumhurbaşkanlığı Sistemine” geçtik.
Kuvvetler
ayrılığının ortadan
kaldırıldığı,
yasama- yürütme ve yargı güçleri arasında denge ve denetim
mekanizmalarının neredeyse olmadığı,
Milletin devasa meselelerinin çözümünün ortak akıl yerine
bir kişinin aklına
emanet edildiği bir sistem getirildi.
1789 Fransız İnsan Hakları
Beyannamesinde ifade edildiği gibi, “Hakların
güvence altına
alınmadığı ve
kuvvetler ayrılığının olmadığı bir toplumda anayasa
da yoktur.”
Montesquieu’nun
tespiti bugün de geçerlidir.
“Yargı
gücü, yasama gücüyle birleşirse,
vatandaşların
hayat ve hürriyetleri üzerindeki idare, keyfe kalmış bir idare olur. Çünkü yargıç kanun koyucunun durumuna düşer. Şayet yargı gücü, yürütme gücüyle birleşirse, yargıç korkunç bir zalim kesilir. Bu üç
güç bir kişinin şahsında
birleştiğinde ise korkunç bir
istibdat hüküm sürer.”
**********************************************
Cumhurbaşkanlığı
Sisteminin Olumsuz Sonuçları
Cumhurbaşkanlığı Sistemine geçtiğimizden bu yana hemen
hemen bütün göstergeler kötüye doğru gidişe işaret
etmektedir. CB Sistemi ile daha hızlı karar alınacağı için
bütün meselelerimizin kolayca çözümleneceğine dair olan propagandanın aksine ekonomiden dış politikaya, hukuk ve
adaletin uygulanmasından
devlet çarklarının işleyişine kadar her
alanda daha kötü durumdayız.
Devletin
işleyişinde hızlı karardan da önce, doğru karar almanın gerekliliği;
bunun için de tek adamın aklıyla değil, ortak akılla karar almanın önemini yaşayarak
öğrendik.
Esasen
devlet kurumlarında görev yapanlar her önemli konuda Saray’dan işaret almadan
karar veremediği için hızlanması gereken devlet
çarkı daha da ağırlaştı.
Devlet
gücünü kullanan kurumların arasında denge ve denetleme sistemlerinin
kurulmamış olması “keyfi idare”
dediğimiz bir sistemsizlik yarattı.
CB
Sistemi ile parlamento büyük ölçüde işlevsiz hale geldi. Yasa yoluyla
yapılması gereken düzenlemelerin çoğu Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri ile
yapılır oldu.
Bakanlar
Meclis’e karşı
sorumlu olmadıkları için milletvekillerinin
bakanlar ile irtibatı
koptu. Devlet tecrübesini
aktaran müsteşarlık
makamı kalktığı için başkanlıklar arası koordinasyonda sıkıntılar yaşanıyor.
Cumhurbaşkanının
aynı zamanda iktidar partisinin Genel Başkanı olması siyasi iklimin
sertleşmesine, kitlelerin kutuplaşmasına
yol a