“PKK’nın taleplerini içeren bir dosyayı Genişlemeden Sorumlu Üye Olli Rehn aracılığıyla AB’ye iletti. Stockholm’daki açılış sırasında bir PKK’lının verdiği dosyayı alan Rehn, konunun takipçisi olacağını söyledi.” (20 Kasım 2005, Yeniçağ)
X
İşte Batı bu! Terörle mücadele ettiklerini her fırsatta dile getiren Batı; sıra Türkiye’ye gelince, Terörist’e kucak açmakta hiç tereddüt etmiyor. Türkiye’ye karşı iki yüzlülükte doğrusu üstüne yok!
Çünkü Türkiye’nin varlığı, istikbal ve gelecek vadeden gelişimi; Batı’nın gözüne batıyor. Bu onulmaz Türkiye düşmanlığı için, her yolu mübah görmekte hiç beis görmüyor. Zira, onlara göre: ” Gaye için her şey meşrudur!”
X
Türkiye’yi bölüp parçalamayı, yapmışken tek emeli
İşte bu Batı’dan medet uman gafillere, ne demeli?
X
“AB’nin Genişlemeden Sorumlu Üyesi Olli Rehn…AB ile müzakere sürecinde, öncelikli olarak Türkiye’de yaşayan azınlık gruplarının kültürel haklarının iyileştirilmesi gerektiğini dile getirdi…Rehn ‘Türkiye, o bölgedeki insanların ekonomik ve sosyal sorunları ile taleplerini Avrupa’nın kuralları içerisinde çözmelidir…’ dedi.”
X
Türkiye’yi azınlıklar ülkesine döndürüp, istediği an sürtüştürerek; parçala, böl, yönet taktiğine zemin hazırlamak isteyen Batı’ya karşı hüsnü zan içinde olanlar, iyi düşünmeli.
Batı Resmiyeti Türkiye’yi parçalamayı kafasına koymuş, bunu yürürlüğe sokmuştur. Bunun için teröre yataklık etmekte, her türlü desteği vermektedir.
Bilhassa, bir kısım samimi dindar kardeşlerimizin, AB’nin bu açık niyet ve fiillerini görmeleri lazım. Azınlık da azınlık diye tutturup, ter ter tepinen AB’nin tutumu karşısında, şu gerçeği hatırlamaları gerek:
Osmanlı Devleti’nde iki millet vardı. Bir: Kavmiyeti ne olursa olsun “Müslim”. İki: “Gayri Müslim”. Yani Rum, Ermeni ve Yahudiler.
Nitekim Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin de iki çeşit vatandaşı vardır. Bir: Menşei ne olursa olsun Müslümanlar; yani Türkler ile Türkleşmiş Müslüman unsurlar. İki: Müslüman olmayanlar. Yani Rum, Ermeni ve Yahudiler.
Müslümanın azınlığı olmaz. Azınlık deyince Rum, Ermeni ve Yahudiler akla gelir. Hangi kavimden olursa olsun Müslüman; birinci sınıf vatandaştır.
Kaldı ki, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde, azınlık dediklerimiz, her türlü serbestliğe sahip olup, bizlerden farkları yoktur.
Üstelik Türkiye’de, başta Türkler olmak üzere tüm müslümanlar tek bir milleti, “Türk Milleti”ni oluşturmaktadır. Doğuşlarıyla değil ama oluşlarıyla; yani aynı dine inanan, aynı dili konuşan, aynı vatanda yaşayan insanlar olarak; birlik ve beraberlik içinde bir ve bütündürler.
Batı; terkip / sentez olan, dikkat mozaik değil; Türk Milleti’ni; millet olarak değil de, bir karışım olarak görmekte, bundan cesaret alarak karıştırmak ve parçalamak istemektedir.
X
Milletçe oyuna gelmeyelim, birbirimizi azınlık görmeyelim
Binbir çeşit oyun ve planları, yine tarih çöplüğüne gömelim
X
Peşinde koştuğumuz, uğrunda yanıp tutuştuğumuz “AB, Türkiye’yi Güneydoğu’da işgalci olarak görüyor.” (Yeniçağ, 20 Kasım 2005)
2358
AB, işgal ile fethi birbirine karıştırıyor. Bu açıdan bakınca tarihe…Herkes bir bakıma
işgalci olur çıkar. Kimse bulunduğu topraklarda sahiplik iddia edemez. Burası benim diyemez. Öncelikle Kuzey Amerika’nın boşaltılması gerekir.
Her şeyin müsbeti – menfisi, her şeyin doğrusu – yanlışı vardır. Anadolu’nun fethi bir zaruretin neticesi, kaderin bir cilvesidir. İnsanlık tarihinde savaş denen bir gerçek var. Ve savaş geçmişe hatime çeker, eskiyi silip süpürür.
X
Artık, ya karşılaşılan yeni hal
Veya söz konusu olur, izmihlal
Kaldı ki, Anadolu’nun fethi
Ulvi davanın, bir gereğiydi
Türkler ki, en eski çağlardan beri
Oldular Tanrı’nın, yenilmez eri
Nereye gittilerse, götürdüler oraya hayat
Hak ve hukuklarını artırdılar, hem de kat be kat
Emin olun ki, bu millete karşı duruş
Başka değil, olur ancak, sonu kahroluş