İran Türklerinde Köroğlu DestanıGelenek, İlmî Birikim / İnceleme Ve Metinler

364

Ege Üniversitesi Türk Dünyâsı Araştırmaları Enstitüsü’nde görevli olan Dr. Fazıl Özdamar’ın hacimli eseri 16,5 X 23,5 santim ölçülerinde 704 sayfadır.

Yazar, 8 sayfalık ön sözde eserinin, hazırlamış olduğu doktora tezinin, mahallinde yapılan inceleme-araştırma çalışmalarıyla genişletilmiş şekli olduğunu açıklıyor.  Bu araştırmaları yaparken, İran’ın yönetimi altındaki topraklarda yaşayan Türklerin hayatları hakkında edindiği bilgileri de okuyucuya naklediyor. Köroğlu Destanı’nın Türkiye, Azerbaycan, Türkmenistan, Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan ve Doğu Türkistan’da tespit ettiği varyantları hakkında da bilgi veriyor. Eser 16 yıl devam eden çalışmaların ürünüdür.

25-78. sayfalarda yer alan 53 sayfalık ‘Giriş’ bölümünde araştırma çalışmaları sebebiyle aralarında bulunduğu Tebriz, İran’ın kuzey batısında bir bölge olan Karadağ (Karacadağ), Urmiye, Karapapak, Zencan, Kum, Horasan+Türkmen Sahra ve Kaşkay âşık muhitlerinin coğrafî konumu, âşıkların yaşama tarzları ve eğitimi, destan anlatma geleneği, kullandıkları çalgılar, Köroğlu Destanı’nın İran Türkleri varyantlarının isimleri hakkında bilgiler veriliyor. Bölümün son 16 sayfasında Köroğlu’nun mâcerâlı hayatı hikâye ediliyor.     

281 sayfalık l. Bölüm, ‘İran Türkleri Köroğlu Destanı’nda Yapı’ olarak isimlendirilmiş. İlk olarak ‘yapı’ kelimesi, şekiller, çizelgeler, denklem ve formüllerle edebiyat ilminin eleğinden geçiriliyor. Ara başlıklarda âşina ifâdeler var: ‘Zengin kız, fakir oğlan ve mutlu son’ gibi… Sonra ‘Evlilik yılları ve çocuksuzluk’, ‘Taçlı Begüm’ün gebe kalması ve Urşan’ın doğumu’ ‘Zâlimin zulmü’, ‘Çamlıbel’e göç’, ‘Tohumun ot, tayların at olması…’, ‘İntikam’, ‘Baba oğul ve mukaddes su’ ve devam eden ara başlıklarla Köroğlu’nun hayatı başlar, tahlillerle devam eder. Diğer ara başlıklardan bâzıları: ‘Köroğlu’nun Tebriz seferi’, ‘Azerbaycan Türkleri’, ‘Çamlıbel’e göç’, ‘Köroğlu’nun İstanbul Seferi.

136. sayfada Köroğlu’nun İstanbul Seferi özetlenir.

İstanbul paşası Hasan Paşa’nın kızı olan Nigar Hanım, amcasının oğluyla nişanlıdır. Ancak namını işittiği ve âşık olduğu Köroğlu’na kendisiyle evlenmek istediğini bildiren bir mektup yazar ve bir ulak ile bunu Çamlıbel’e gönderir. Köroğlu mektubu okur okumaz Kırat’ına biner ve İstanbul’a gider. İstanbul’a vardığı gece Yaşlı Kadın’ın evinde kalır ve ertesi gün bir Değirmenci’den Nigar’ın o gün bir bağa gideceğini öğrenir. Bağa giden Köroğlu, Bağban’ın yardımıyla Nigar’ı bulur.

Bağa gelen Köroğlu’yla karşılaşınca onun kim olduğunu ve geliş sebebini öğrenen Nigar, Köroğlu’nun gerçekten her şeyi göze alıp kendisiyle evlenmeyi isteyip istemediğine ikna olmak için onu çeşitli sınamalara tâbi tutar, sınamaları geçen Köroğlu, Nigar’ı Kırat’a bindirerek Çamlıbel’e doğru yola çıkar.

Nigar’ın Köroğlu tarafından kaçırıldığını hizmetçilerinden öğrenen Hasan Paşa ordusuyla Köroğlu’nun peşine düşer ve şehrin dışında Köroğlu’na yetişir. Bu orduyla Köroğlu arasında yapılan savaş sırasında Köroğlu’nun Delileri de gelir. Neticede savaşı kazanan Köroğlu, Nigar’ı Çamlıbel’e getirir.

Bu bölüm Köroğlu’nun hayatından sahnelerle, Türkmen Seferi, Bayezid Seferi, Gadir-i Hum Olayı* Rüyâ ile bilgi edinme, Kurt yürüyüşü, Saldırma sanatı, Köroğlu’nun Turna Teli Seferi, Tokat seferi, Duman ile haber gönderme, Köroğlu’nun savaşları-kahramanlıkları, Erzurum Seferi, Türk dünyâsı destanlarında sıkça görülen don (kıyafet) değiştirme motifi, gaipten gelen haber, affetmenin asâleti, Türk geleneğinin vazgeçilmezi şölenler, Türk Dünyâsı’ndaki şîve farklılıkları, Köroğlu’nun Müslümanlığı, Köroğlu’nun fizikî hususiyetleri, duâ ile tedâvi, Köroğlu’na ‘Acem’ denilmesindeki yanılmanın sebebi, Hasımlığı hısımlığa çevirmek ve de Köroğlu’nun savaşları ve kahramanlığı… bu bölümde ele alınan diğer konulardır. Oğuz Destanı’nın adı sıkça geçmektedir. Çünkü Köroğlu, bir Türk destan kahramanıdır. Savaşta Turan taktiği ve tahliller… tahliller… ve çokça olan  tahlillerden sonra ‘Sonuç’ başlığı altında bu bölümün yorumu veriliyor. (s: 356-362)

Birinci Bölümdeki Metinlere Âit Yorumların Özetinin Özeti:

Her biri ayrı destan özelliği taşıyan on bir kol hâlindeki örneklerle Köroğlu Destanı’nın bir bütün olarak değerlendirildiği bu çalışmayla Türkoloji alanında az bilinen Köroğlu Destanı’nın İran Türkleri varyantları okuyucuya sunuluyor. Âşık muhitleri ve bu muhitlerin destan anlatma gelenekleri inceleniyor.  Ayrıca Türk Dünyâsı’nın büyük bölümünde anlatılan Köroğlu destanlarının motif yapısı hakkında edebiyat ilmi çerçevesinde bilgiler sunuluyor. Bu bilgilerle Türk Dünyâsı’nın br bütün olduğu ispatlanıyor.

*Gadir-i Hum Olayı: Hz. Muhammed’in Vedâ Haccı dönüşünde, Gadir-i Hum denilen mevkide mola verilir. Konuşması sırasında Şii inancına göre Hz. Ali’yi vekil tâyin etmiştir. Şiiler bu iddianın hakîkat olduğuna inanır. Sünnîler ise maddî ve aklî delil bulunmadığını ısrarla ileri sürer. Mesele, asırlar boyunca tartışılagelmiştir. Gadir-i Hum günü, İran’da hâlâ bayram olarak kutlanmaktadır.

***

Eserin 365. sayfada başlayan ikinci bölümünde, Tebriz ve yöresinde âşıklık geleneğini yaşatan, Köroğlu Destanı’nı saz eşliğinde söyleyen veya hikâye-masal gibi anlatan kişilerin, sohbetlerinin bant çözümü yer alıyor.

Azerbaycan Türkçesini sevenler ve özleyenler için tadımlık bir bölüm, İran Türklerinde Köroğlu Destanı isimli eserden iktibas edilmiştir:

Muhammet İbadi Karahanlı Alışık: Sizden rica ederdih ki bu dastanı başlıyasız Çoğ sağ olun

Âşık Ali İbadî Karahanlı: Beli (tamam, evet), men de eziz eşidennere (dinleyenlere temaşaçılara (seyredenlere) selâm erz eyliyirem (arz ediyorum).

Size hardan (nereden) heber (haber) verim (vereyim)? Köroğlu dastanınnan (destanının) birinci golu (kolu) Mehter Alı’dan, yani Köroğlunun atasının (babasının) dastanınnan.

Size hardan heber verim? Teke Tütman (Türkmen) elinnen (ilinden.) Teke Türkman elinde kimnen? Hoca Mahmıd’dan.

Hoca Mahmıd varlı kârlı (zengin) bir adamıyıdı amma (ama) efsus ki (ne yazık ki) Allah Taala mına (buna) evlat vermemişdi. Hoca Mahmıd’un böyüh (büyük) bir ilhısı (yılkısı) varıdı. Ne geder (kadar) mehter (seyis) tutdu (işe aldı), heş (hiç) biri razı galmadı (memnun olmadı).

Ahir zamannarda (eski zamanlarda) Mirze Bey’in oğlu Alı’nı, (Ali’yi) öz (kendi) ilhısına (yılkısına) mehter (seyis) danışdı (tuttu). Ah, Hoca Mahmıd’ın ilhısma baktıktan sonra) Hoca Mahmıd’ın ilhısı günbegün (gün geçtikçe) artmağa başladı. Yahşı yahşı (güzel güzel) attarı (atları) emele geldi. (yetişti) Hoca Mahmıd oggede (o kadar) Alı’dan razı galdı ki Alı’nı özüne (kendine) oğulluğa götürdü (evlatlık aldı)

İlde (yılda) bir defe (defa) Hoca Mahmıd ilhıdan (yılkıdan) emele gelen (yetişen) atlardan bir neçesin (birkaçını) seçip, getirip Tebriz Bazarı’nda (pazarında satardı. ‘Çünkü o zaman Fireng dövletlerinnen (batılı devletlerden) gelib Tebriz Bazarından at alıb aparırdılar. (götürürlerdi)

Bir il (yıl) Hoca Mahmıd üzün (yüzünü) oğulluğu Alı’ya tutdu (çevirdi) dedi:

-Oğul, daha menim ömrümnen de bir zad (şey) galmır. (kalmadı) Gel bu defe (defa) sen de gedeh (gidelim) Tebriz’e. Alverin (alışverişin) yollarını öğreş (öğren)! Men başımı yere goyannan (öldükten) sonra bu işe sen devam eyleginin!) devam et.

Beli (evet), bir neçe (birkaç) yahşi (iyi) at seşdiler (seçtiler) ilhıdan (yılkıdan) geldiler Tebriz’e sarı (-e doğru). Gelip yetirdiler (vardılar) Tebriz’e. Attarı (atları) saldılar kervansaraya.

Geceni (geceleyin) kervansarayda galıb, seher açılıb (sabah oldu.) Hammızın (hepimizin) seheri (sabahı) heyirriyinen (hayırla) açılsın!

Alverçiler (tüccarlar), Firengi’den gelen alverçiler, heberdar (haberce) Hoca Mahmıd at getiribdi. Hammısı (herkes) geldiler kervansaraya. Alı dı (çıkardı) kervansaranın Kervansarayın) hayatına (avlusuna).

Ne ise attarın biri ürkübdü. Üz goydu (başladı) şehre sarı (-e doğru) goşmaya (kaçmaya). Alı düşdü bu atın dalısıncan (peşine.)

Size kimnen heber (haber) verim (vereyim)? Tebriz’de Polat Pehlivan’ın bacısı  Taçlı Beğim’nen (Taçlı Begüm’den). Taçlı Beğim başında bir neçe (birkaç gızınan küceden (yoldan) geçirdi. Bir de gördü, bıların (bunların) üstüne ele (öyle) bir at gelir ki az galır (kalsın) bıları ayahlasın (tepelesin). Çekildi gırağa (kenara). El attı (tuttu) etınn (atın) yalmanınnan (yelesinden), atı yerinde dih sahladı.  (durdurdu). Alı nefesi tentimiş (nefes nefese kalmış hâlde) yetirdi (geldi).

Gördü bir gız atı ele (öyle) sahliyibdi (tutmuştu); at yerinnen debereşmir (yerinden kıpırdamıyor. Alı bir gıza bahdı (baktı), bir golunun (kolunun) gücüne bahdı; heyran oldu (hayran kaldı.) Allah Taala, Taçlı Beğim’i ele keremi cuşa gelende (keyfi yerindeyken) yaratmışdı.’

Alı dedi (düşündü); ‘Göresen bu gızdı, yohsa (yoksa) pehlevandı? Alı bahdı (baktı), gördü ki gız gezebinen (sinirle) Alı’ya ele (öyle) bahir (bakıyor)

Alı dedi: Ay (ey) hanım, gezebli bahma!     

Götürüp göreh (bakalım), burda ne deyir (der)?

    Biz diyeh (söyleyelim), siz sağ olun,   

Onu da Köroğlu Gaytarması’ynan (Köroğlu Kaytarmasıyla: bir âşık havası):

Yol üstünde duran gözel, 

 Ele (öyle) bahma! İnciyerem (inciniyorum).   

 Goy (bırak) gözüm gözüne bahsın (baksın)

Kirpih (kirpik) çahma! İnciyerem.

Nur vayılır gözel üzden (yüzden),

Amandı (aman ha), incime bizden!

Olan işi durub tezden (yeniden),

Başa gahma (kalkma)! İnciyerem.

Gız dedi.

Oğlan hele, atın az galmışdı (kaldı) bizi öldürsün, özün (kendin) de durub (ayağa kalkıp bize şeir (şiir) ohuyursan (okuyorsun)? İndi (şimdi) gardaşım Polat Pehlivan gelip bizim yanımızda görse acığı tutar (öfkelenir),

Dedi:

Ay (ey) hanım, sözümnen bir hane (dörtlük) galıb.

  Götürüp göreh (bakalım), indi (şimdi) ne deyir (der)?

Biz diyeh (söyleyelim), siz sağ olun.

Alı der; melehsen, nesen (melek misin, nesin)?

Sen oldun sebrimi (sabrımı) kesen,

   Könlüm yıharsan; ‘Yoh (yok).’ desen,   

  Dönüp çıhma (vazgeçme) inciyerem.

Ne eyledin, sen eyledin,

Gelbimi (kalbimi) al gan eyledin,

Sen eyledin, sen eyledin.

Beli (evet) atın boynuna Alı bir kemend salıri (kemen atıp) getirir kervansraya.

Âşıkların konuşması bu minval üzere uzak gider… Azerbaycan’da yaşayan soydaşlarımız şiiri de uzun uzun konuşmayı da çok sever.

Hepsine bin selâm…

FÂZIL ÖZDAMAR 1984 yılında Adana’nın Şambayadı köyünde doğdu. İlk ve orta öğrenimini Adana’da tamamladı. Celal Bayar Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünden mezun olduğu 2005’te Ege Üniversitesi Türk Dili Bölümünde Türk dili okutmanı olarak göreve başladı. 2011 yılında Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde yüksek lisansını, 2019 yılında aynı enstitüde doktorasını tamamladı. 2013-2015 yılları arasında Sırbistan-Novi Pazar Devlet Üniversitesi ve Novi Pazar Yunus Emre Türk Kültür Merkezinde Türkçe okutmanı olarak görev yaptı. İran Türklerinin folkloru, âşıklık ve destancılık geleneği hakkında çalışan Fâzıl Özdamar 2015 yılından beri Ege Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsünde çalışmaktadır. Kitap çalışmaları: *Tebriz Âşıklık Geleneği ve Tebrizli Âşık Ali -Ali Feyzullahî Vahid. (1. baskı: Ankara 2014, 2. baskı: Bakü 2017), İran Türklerinde Babek ve Babek’i Anma Törenleri (Ankara 2020)

DERKENAR:

Günümüzde ‘Azerbaycan Cumhuriyeti’ olarak anılan Kuzey Azerbaycan veya / Bakü Azerbaycan’ı ile Güney Azerbaycan / Tebriz Azerbaycan’ı birleşikti. İran- Rusya savaşında Rusya galip gelince, 1813 yılındaki Gülistan ve 1828 yılındaki Türkmençay anlaşmaları ile Azerbaycan toprakları Çarlık Rusya’sı ve İran Kaçar Hânedanı arasında bölüşüldü. Kuzey Azerbaycan Rusya’nın, Güney Azerbaycan İran’ın yönetiminde kaldı.

Kuzey Azerbaycan’da Mehmet Emin Resulzâde 28 Mayıs 1918 târihinde Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti’ni kurdu.  Rusya 28 Nisan 1920 târihinde bağımsız devleti lağvederek Moskova’ya bağlı Sovyet Sosyalist Azerbaycan Cumhuriyeti’ni kurdu. 26 Aralık 1991 târihinde Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra Azerbaycan Cumhuriyeti kuruldu. Yapılan Serbest Seçimde Halk Cephesi’nin lideri Ebulfez Elçibey Cumhurbaşkanı oldu. Güney Azerbaycan ise 1828 yılından itibaren günümüze kadar İran’ın yönetiminde kaldı. Ebulfez Elçibey Güney Azerbaycan’ı esâretten kurtarma plânları hazırlarken, Rusya, İran ve Ermenistan, Elçibey’i devirmek üzere komplo hazırladı. Karabağ’da Ermenilere karşı savaşan küçük bir ordunun komutanlığını üstlenmiş olan Suret Hüseyinov 300 kişiyle Cumhurbaşkanlığı sarayına doğru yürüyüşe geçti. Elçibey, kendi milletine karşı asker kullanıp isyanı bastırmayı uygun görmeyince ihtilal teşebbüsü başarılı oldu ve Elçibey, Nahcivan’daki köyü Keleki’ye gitti. Yerine aynı köyden olan ve Elçibey’in kabulü ile Meclis Başkanı olarak görev yapan Haydar Aliyev Cumhurbaşkanı oldu.  İsyancı Hüseyinov Başbakan olarak tâyin edildiyse de kısa bir süre sonra bir yolsuzluğa adı karıştığı için Aliyev onu görevden alınca Moskova’ya kaçtı. 

Suret Hüseyinov 31 Temmuz 2023 târihinde İstanbul Yeşilköy Hava Alanında Moskova’ya gitmek üzere beklerken, 64 yaşında kalp krizinden öldü. 

Önceki İçerikBu Anlamlı Söz ve Davranışın Neresindeyiz?
Sonraki İçerikEğitim Sistemi, Ekonomi ve Devletin Gücü
Avatar photo
28 Kasım 1938 tarihinde Bafra’da doğdu. İlk ve ortaokulu doğduğu şehirde bitirdikten sonra Ankara Ticaret Lisesi ve Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nde okudu. İş hayatına Ankara’da muhasebeci olarak başladı. Ankara ve Karabük’te; muhasebeci, mali müşavir ve profesyonel yönetici olarak devam etti. İstanbul’da, demir ticareti ile meşgul oldu. SSCB’nin dağılmasından sonra Türk Cumhuriyetlerinde sanayi yatırımları gerçekleştirmek üzere çok ortaklı şirket kurdu. Şirketin murahhas azası olarak Azerbaycan’da ve Kırım’da tesis kurup çalıştırdı. 2000 yılında işlerini tasfiye etti. İş hayatı ile birlikte yazı hayatı da devam etti. İlk yazısı 1954 yılında Bafra’da yayımlanmakta olan Bafra Haber Gazetesi’nde başmakale olarak yer aldı. Sonraki yıllarda İlhan Egemen Darendelioğlu’nun Toprak Dergisi’nde, Son Havadis ve Tercüman gazetelerinde yazıları yayımlandı. Türk Ocakları Genel Merkezinin yayımladığı Türk Yurdu dergisinde yazdı. İslâm, Kadın ve Aile, Yörünge, Ufuk, Emelimiz Kırım, Papatya, Tarih ve Düşünce, Yeni Düşünce, Yeni Hafta, Sağduyu, Orkun, Kalgay, Bahçesaray, Türk Dünyâsı Târih ve Kültür, Antalya’da yayımlanan Nevzuhur, Kayseri’de yayımlanan Erciyes ve Yeniden Diriliş, Tokat’ta yayımlanan Kümbet, Kahramanmaraş’ta yayımlanan Alkış dergilerinde, Dünyâ ve Kırım’da yayımlanan Kırım Sadâsı gibi gazetelerde de imzasına rastlanmaktadır. Akra FM radyosunda haftanın olayları üzerine yorumları oldu. 1990 – 2000 yılları arasında (haftada bir gün) Zaman Gazetesi’nde köşe yazıları yazdı. Hâlen; Önce Vatan Gazetesi’nde, yazmaktadır. Oğuz Çetinoğlu; Türk Ocağı, Aydınlar Ocağı, ESKADER / Edebiyat, Sanat ve Kültür Araştırmacıları Derneği ve İLESAM / Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sâhipleri Meslek Birliği Üyesidir. Yayımlanmış Kitapları: 1- Kültür Zenginliklerimiz: (2006) 2- Dört ciltte 4.000 sayfalık Kronolojik Tarih Ansiklopedisi: (2008 ve 2012), 3- Tarih Sözlüğü: (2009), 4- Okyanusa Açılan Kapılar / Tefekkür Mayası Röportajlar: (2009). 5- Altaylardan Hira’ya Türk-İslâm Dostluğu: (2012 ve 2013), 6- Bilenlerin Dilinden Irak Türkleri: (2012), 7- Türkler Nasıl ve Niçin Müslüman Oldu: (2013), 8- Türkmennâme / Irak Türkleri Hakkında Bilmek İstediğiniz Her Şey: (2013). 9- Türklerin Muhteşem Tarihi: (Nisan 2014 ve Nisan 2015) 10- 115 Soruda Türk İslâm-Âlimi Mâtüridî (Röportaj): 2015) 11- Cihad – Gazi – Şehid: Kasım 2015. 12-Yavuz Bülent Bâkiler Kitabı (2016 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 13-Her Yönüyle Kâzım Karabekir (2017 Mehmet Şadi Polat ile birlikte) 14-Dil ve Edebiyat Dergisi / İlk 100 Sayı Bibliygorafyası (2017 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 15-Büyük Türk İslâm Âlimi Serahsî (2018), 16-Âyetler ve Hadisler Rehberliğinde Kutadgu Bilig’den Seçmeler (2018), 17-Edib Ahmet Yüknekî ve Atebetü’l-Hakayık (2018), 18- Büyük Türk İslâm Âlimi Mâtürîdî (2019), 19-Kâşgarlı Mahmud ve Dîvânu Lugati’t-Türk (2019). 20-Duâ / Huzura Açılan Kapılar. (2019) 10-Yesevi Yayıncılık, 12-Yakın Plan Yayınları, 13-Boğaziçi Yayınları, 14-Dil ve Edebiyat Dergisi, diğer kitaplar Bilgeoğuz Yayınları tarafından yayımlanmıştır.