İnsî Şeytan

164

     Her bir zamanın insî / insan cinsinden bir şeytanı vardır. Şeytanın insan suretindeki vekilidir.

     Gaddar / kahredici ve öldürücü bir ruh sahibidir.

     Fitnekârane / ortalığı karıştırıcı, fesat verici bir siyasetin güdücüsüdür.

     Dünyanın her tarafına kundak sokan bir Elhannâs / Şeytan’dır.

     İslâm Âlemi’ni ifsat etmek, bozguna uğratmak, karıştırmak ve karışıklık çıkarmak için çalışıyor!

     İnsanlardaki habis / kötü, pis menba ve kaynakları buluyor.

     Yaratılış ve huylarındaki zararlı tarafları keşfediyor. Onları fiilî propaganda ile işlettiriyor.

     Zayıf damarlarından girerek menhus / uğursuz emellerine âlet ediyor.

     Kiminin intikam hırsını, kiminin mevki makam hırsını, kiminin tamahını,

     Kiminin ahmaklığını, kiminin dinsizliğini, kiminin de taassubunu işletip

     Siyasetine vasıta ve âlet ediyor.

     “Siz kendiniz de dersiniz ki, musibete müstahak oldunuz. Kader zalim değil, adalet eder.

     Öyle ise, size karşı muameleme razı olunuz.” Der.

     Deriz ki: “İlâhî kader isyanımız için musibet verir. Ona razı olmak, o günahtan tövbe etmektir.

     Sen ise ey mel’un! Günahımız için değil, İslâmiyetimiz için zulmettin ve ediyorsun.

     Ona rıza veya istiyerek boyun eğmek, İslâmiyetten nedamet ve yüz çevirmek demektir.

     Evet aynı şeyi -hem musibettir- Allah verir, adalet eder.

     Çünkü, günahımız ve şerrimizden zecren / zorla vazgeçirmek için verir.

     O şeyi aynı zamanda beşer verir, zulmeder. Çünkü başka sebebten dolayı ceza verir.

     Nasıl ki İslâm düşmanı, aynı şeyi bize icra ediyor. Çünkü Müslümanız.”

     “Başka kâfirlere dost olduğunuz gibi bana da dost ve taraftar olunuz.

     Neden çekiniyorsunuz?” Der.

     Deriz ki: “Yardım elini kabul etmek başkadır. Düşmanlık elini öpmek başkadır.

     Bir kâfirin her bir sıfatı kâfir olmak ve küfründen meydana gelmek gerekmediğinden,

     İslâmın eski ve sataşan ve saldıran bir düşmanını def için,

     Bir kâfir yardım elini uzatsa kabul etmek İslâmiyete hizmettir.

     Senin ise ey mel’un kâfir! Senin küfründen çıkan durdurulmaz husumet elini öpmek değil,

     Dokunmak da İslâmiyete düşmanlık etmek demektir.”

     “Şimdiye kadar sizi  idare edenler fenalık ettiler, karıştırdılar. Öyle ise bana razı olunuz.” Der.

     Deriz ki: “Ey  Elhannas olan Şeytan! Onların fenalıklarının asıl sebebi de sensin.

     Âlemi onlara darlaştırdın, hayat damarını kestin.

     Meşru olmayan evlâdını onlara karıştırdın. Dinsizliğe yönelterek dini rüşvet isterdin.

     Onlara bedel seni kabul etmek, yalnız pis su ile kirlenmiş bir elbiseyi

     Domuzun sidiğiyle yıkamak demektir.

     Sen yalnız hayvancasına geçici; bayağı, âdi bir hayatı bize bırakıyorsun.

     İnsanca, İslâmca hayatı öldürüyorsun.

     Biz ise hem insancasına, hem Müslümancasına yaşamak istiyoruz. Senin rağmına yaşayacağız.”

     “Sizi idare eden ve bana hasım vaziyetini alanlar

     Dün Kuvayı Milliye ruhu, bugün ise uzantılarıdır.

     Maksatları başkadır. Niyetleri din ve İslâmiyet değildir.”

     Deriz ki: “Vesilelerde niyetin tesiri azdır. Maksadın hakikatini değiştirmez.

     Çünkü maksat, vesilenin vücuduna ihtiyaç duyar. İçindeki niyete bakmaz.

     Meselâ ben bir define veya su bulmak için bir kuyu kazıyorum.

     Biri geldi, kendini saklamak için bana yardım ederek kazdı.

     Suyun çıkmasına ve define bulunmasına niyeti tesir etmez.

     Su fiiline, kazmasına bakar. Niyetine bakmaz.                                                                                                              

     Bunun gibi, onlar bizi Kâbe’ye götürüyorlar, Kur’ân’ı yüksek tutmak istiyorlar.

     Bütün felaketimizin menbaı olan Menfî Avrupa muhabbetine bedel, husumetini esas tutuyorlar.

     Niyetleri ne olursa olsun bu maksatların hakikatini tağyir edemez / değiştiremez.”

Önceki İçerik   Kıbrıs Konusu Kabuk Bağladı
Sonraki İçerikI. Dünya Savaşı’nda Kafkas Cephesinde: Sarıkamış Savaşı(26 Aralık 1914- 6 Ocak 1915)
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.