İnsan ve Kur’an

51

Bak etrafına, bir o yana bir bu yana.

          Hasret ve
hayret içinde, hem de yana yana.

          Sadece bakma
bir de gör!

          Sadece duyma
bir de işit!

          Sadece bilme
bir de anla!

          Her şey
dönerken, şaşkın şaşkın durmasana!

          Her şey
konuşurken kendince,

          Birer kaside
terennüm ederken ince ince.

          Bir de
yağıyorsa yağmur;

          Kimden haber
veriyor, kimi anlatıyor dersin?

          Her şey ondan
kutlu bir haber, artık aklın ersin!

          Sana bana
hepimize selam ediliyor her yandan;

          Bak hepsi
selamlıyor seni beni.

          Bu yüksek
gerçekleri göreni.

          Yine diyor
sizi gidi haylazlar!

          Çalışmadınız
dersinizi!

          Oysa, tabiat
seni anlatmakta her an;

          Bin bir mesaj
sana kalan.

          Yine doğdu
güneş.

          Yine hayrette
kaldı her şey.

          Kalma sen de
hayrette, olarak onlara eş.

          Aslında
sensin her şeyin hedefinde,

          Senin için
koca kâinat.

          Gösteriyor gayret içinde gayret.

          Senin için
bin bir güzellik.

          Senin için
bin bir faaliyet ve şenlik.

          Seyredecek
olmasaydı,

          Yapar mıydı
ressam hiç?

          Bunca resmi
bunca tasviri.

          Besteler
miydi bestekâr?

          Olmasaydı
dinleyen katar katar.

          Eser miydi
rüzgâr püfür püfür?

          Olmasaydı
teneffüs eden.

          Rüzgâr olur
muydu havadar hiç bu kadar?

          Olmasaydın
sen arzda ber-karar.

          Kur’an’da
insanlığın tüm saadet düsturu, prensip ve kanunu;

          Son kitap,
son hitap biz insanlara.

          Gökten
vahiyle gönderilen muştu buketi.

          Din ve dünya
nizamını gösteren İlâhî maketi.

          Ondadır
kâinatın yaratılış esrar ve sırları.

          Ondadır
kâinat ve insanın var oluş hikmeti.

          Kur’an’da,
insanın başı boş bırakılarak olamıyacağı bir serseri.

          Büyük küçük
her varlık, ederken ona çağrı;

          İnsandır
elbet; ibadet, taat, emniyet ve nizama kul.

          Öyle ise
ebedî selâmeti, Kur’an’da ara bul.

          Okursak
Kur’an’ı, buluruz dünya ahiret huzuru.

          Çünkü
aydınlatır bizi, O’nun sönmez nuru.

Önceki İçerikPiyasa Dostu Ekonomi Yönetimi
Sonraki İçerikMihaloğulları
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.