Kimi iş yerleri;
çalışanından daha iyi verim alabilmek için, elemanını bilgisayar kursuna gönderiyor.
Tabii bu kurslar; bilgisayar kullananların çalışacakları sahada farklı
gelişmeleri daha iyi takip edebilmeleri, çalışmalarını daha ileri
götürebilmeleri, branşlarındaki yenilik ve metodları öğrenmeleri için.
İki köpeği olan
işsiz, daha fazla para alıyor! İşsizlere iş bulana kadar, muayyen / belli bir
miktar para ödeniyor. Şayet köpeği varsa, onun da bakımını karşılayacak kadar,
ayrıca para veriliyor. Eğer iki köpek besliyorsa, ona göre daha çok ödeme
yapılıyor. Daha çok ücret alabilmek için, birden ziyade köpek barındıranlar var.
Bazı şirketler;
şirkette çalışanları, iş yerine ortak ediyor. Daha iyi randıman almak için.
Tabii bunu, safha safha gerçekleştiriyorlar. Bu da gösteriyor ki, insanlar
artık ücretlilik devrini de geride bırakıyor. Sahiplik, malikiyet devrine
geçiyorlar yavaş yavaş. Nitekim gittikçe çoğalan Holdingler bunun işareti olsa
gerek.
Parklarda ve yol
kenarlarında iyice tutana kadar; rüzgârdan etkilenmesin diye ağaçlar; sıkı bir
şekilde emniyete alınıyor. Ağaçların iki yanında, toprağa çakılmış iki sırık var.
Ağaçları bellerinden kalın lastiklerle sırıklara iyice raptetmişler /
bağlamışlar. Âdeta ağaçları kazıkların yanlarına dikmişler.
Bâzan da demirden
ağaçlar yapıp, dallarına çiçek saksıları koyarak, renk renk çiçek açan ağaçları
andıracak şekiller aldırmışlar ki, renk cümbüşü içinde. Aynı uygulamayı
İstanbul’da, Kadıköy belediyesi tatbik etmiş. Nitekim vapur iskelesine çıkan
parkta bunu görmek mümkün.
Cambridge /
Kembriç – Londra arasında, birçok tren işliyor. Direk olarak / doğrudan doğruya
gidenler olduğu gibi, her istasyonda durarak sefer yapanı da var. Genellikle
trenler konforlu, temiz ve rahat. Sarsıntıları pek yok. Sık sık meskûn /
yerleşik mahal ve yerlerden geçiyor. Arada sanki hiç boşluk yok. Metrûk /
insansız / işlenmemiş araziye hiç rastlanmıyor.
Trenler hızlı,
rahat ve konforlu demiştik ya. Aslında Avrupa’nın en hantal trenleri
İngiltere’deymiş. Biz Türkiye’de böylesine de razıyız ama, henüz ufukta
gözükmüyor. Yine de bize göre trenler gayet güzel. Fakat, inanılır gibi değil
ama, istasyon çevreleri çöplük hâlinde! Çöp atıntılarından geçilmiyor! Keza
tren yolu güzergâhı, özellikle istasyon yakınları ve kenarlarındaki duvarlarda,
boyayla yazılmış yazılar dikkati çekiyor!
Kat kat yapılmış
araba park yerlerinde, arabayı bıraktıktan sonra inilen merdivenlerde, yer yer
sidik gölcüklerinden ve keskin sidik kokusundan geçilmiyor! Buradan geçerken
burnunuzu tıkamanız gerekiyor! Oysa giriş katında tuvaletler yok değil. Belli
ki sıkışan ve üşenen insanlara, merdiven aralıklarında, ihtiyaçlarını gidermek
daha kolay geliyor!
Doğrusu şaşmamak
mümkün değil. Demek ki yüzeyde, zâhirde görünen parlaklığın arka plânı; aynanın
arka yüzü gibi kapkara!
Vicdanlara değil
de sadece kanun ve polis korkusuna dayanan yasaklar; polisin olmadığı yer ve
zamanda işlevliklerini kaybediyor. Yalancının mumu yatsıya kadar yanar misali.
Polisin yokluğu, mumun söndüğü zaman sanki.
İngilizler, hiçbir
şeyi şansa ve tesadüfe bırakmıyorlar. Her türlü emniyet tertibatını önceden
alıyorlar. Nitekim elektrik fişlerini bile sigortalı yapmışlar. Açmalı,
kapamalı. Düğmeyi çevirmedikçe fişi taksanız da çalışmıyor.
Çoluk çocuklu
aileler için güzel bir koruyucu tedbir. Takdir etmemek mümkün değil.
Tedbirli
oluşlarını, en iyi şekilde yollarda görüyor ve anlıyorsunuz.
Bir yerde ufak bir
düzenleme veya tamirat yapılacaksa, yüzlerce metre önceden trafik işaretleriyle
/ levhalarla ikaz ve uyarıda bulunuyorlar.