İngiltere’den Tespitler (27)

86

İngiltere’de yaşlı nüfusun varlığı, kendisini her yerde
gösteriyor. Bir gözlemim de bu oluyor. Zaten bu durum, Batı’nın ortak problemi.
Emekli yaşlıların sayılarının çokluğu ve gittikçe artması karşısında, çalışan
nüfusun azlığı mes’elesi. Avrupa devletlerini kara kara düşündürmektedir.

     Çünkü insanların
çok yaşamaları ekonomiyi sarsıyor. Yaşlı nüfusun, genç nüfusa göre gittikçe
artması; Batı ekonomisini sarsan bir mahiyet arzetmektedir. Zira çalışanlardan
alınan kesintiler; yaşlı nüfusun giderlerini, giderek karşılayamaz hâle
gelmektedir. Nitekim “Alman emeklilerinin geleceğinin karanlık” olduğunu Basından
öğreniyoruz.

     “Önümüzdeki 30
yılda, şimdilerde yüzde 70’lerde seyreden emeklilik geliri yüzde 58’e kadar
düşecek.”

     Yine Almanya’da
gittikçe nüfus yaşlanıyor. Aileyi güçlendirmenin yolları aranıyor. Çünkü pek
yakın bir gelecekte firmalar kalifiye işçi ve müşterileri mumla arayacak hâle
gelecek. Zira Almanya, 190 ülke arasında doğum oranı ile 181. sırada yer
alıyor. Yeni dünyaya gelen çocuklar hesaba katıldığında Almanya; Avrupa’da son
sırada bulunuyor.

     Almanya’da; Aile Meslek Uyumunun gerekliliği
yalnızca demografik yapı için değil, aynı zamanda global rekabet için de önemli
bir yapı taşı olduğu vurgulanıyor. (Uğur Ünal – Berlin, 10 Temmuz 2003)

     İtalya’da 1999 –
2002 yılları arasında ölüm vakaları yılda yüzde 1,25 oranında azalma
göstermiştir. (İbrahim Kaya – Milano, 1 Ağustos 2003)

     Fransa (bile)
yaşlı bir ülke. Nüfusun yüzde 20’si, yani 12 milyon kişi 60 yaşın üstünde. (Ali
Sirmen, Cumhuriyet, 31 Ağustos 2003)

     Nitekim Fransa’da
da emekli olmak öyle kolay olacağa benzemiyor artık. İnsanları, daha fazla
çalıştırmak; emekli oluşun rahatlığına kolay kolay terketmek istemiyorlar.

     Nitekim Fransız
Parlamentosu…memurların büyük tepkisine yol açan emeklilik reformu yasasını
kabul etti. Devlet çalışanlarının emeklilik hakkı için geçerli olan çalışma süresini
artırmayı öngören yasa tasarısını onayladı. (Ali İhsan Aydın, Paris, 26 temmuz
2003)

X

     İngiltere’de
giderek öğrenci sayısı azalıyor. Oysa devlet, öğrenci sayısının çokluğuna göre
okullara para veriyor. Bu yüzden okullar, civar köylerden öğrenci celbetmeye,
talebe çekmeye çalışıyor.

     Türkiye’de sayı
çokluğu, okullar için problem olurken İngiltere’de sayı azlığı sorun oluyor.

     Yukarıdan beri
verdiğim örnekler gösteriyor ki, Avrupa’nın sorunları müşterek ve ortak. Demek
Batı’da bir ülkeyi tanımak, tüm Avrupa’yı tanımakla eş bir anlam taşıyor.

     Nitekim İsviçre’de
doğum reyonlarının kapandığına, kimi yerlerde ilkokullarda bazı sınıfların
iptal edildiğine şahit olanlar var! Tabii yeni nesli oluşturacak oranda,
doğumların azlığından kaynaklanıyor bu durum.

     İngiliz
televizyonlarında, çocuk sahibi olanlara, oldukça yüklü para verileceği
haberleri geçiyor.

     Nüfus azlığının
değil de, nüfusun gittikçe azalması endişe ve tehlikesi, bütün Avrupa’yı sarmış
vaziyette. Hatta Amerika’yı bile.

     Nitekim ABD’nin
her yıl belli oranda “Yeşil Kart” dağıtması; aynı yolu Almanya’nın denemesi;
son zamanlarda İngiltere’de çocuk sahibi olunmasında kıpırdanmalar. Batı
ülkelerinde tehlike çanlarının çaldığını gösteriyor.

X

     Cambridge’de
yaşlılar hastanesinde hem içerideki yaşlılar için, hem de dışarıdaki yaşlıların
gelip katılabilecekleri programlar hazırlanıyor. Mesela hastanede zihinlerini
dinç tutmak için satranç oynatmak, şarkı söyletmek gibi faaliyet ve aktiviteler
hemen akla gelenler arasında sayılabilir.

     Bize gelince aziz
okur! Türkiye’de hasta ziyaretleri, ailelerin hastalarına sahip çıkmaları ve
onları hiç yalnız bırakmamaları; böyle ihtiyaçlara lüzum hissettirmiyor.
Üstelik konu komşunun da hastaya karşı gösterdikleri candan alâka ve içten
ilgi; Batı’nın haklı olarak, hastalar için yaptıkları bu tür programlara
Türkiye’de ihtiyaç duyulmuyor.

Önceki İçerikBayram Edelim
Sonraki İçerikKurban HZ. İbrahim ve HZ. İsmail’in Büyük İmtihanı
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.