İngiltere’den Tespitler (17)

74

Cambridge ve civarında evler genellikle eşyalı olarak kiraya
veriliyor. Bu da büyük kolaylık sağlıyor kiracılara. Üstelik kiralanan evin her
türlü kontrol, tamir ve diğer işleriyle emlâkçı ilgilenmekte. Kiracıya her
hususta yardımcı olmaktadır.

     Bizde olduğu gibi
emlakçının işi sadece kiralamada aracı olmaktan ibaret değil. Aksine, evden taşınana
kadar kiracı daima emlakçıya muhatap oluyor. Kirayı falan hep emlâkçıya ödüyor.
Daha doğrusu maaşından otomatik olarak emlakçı için kesiliyor. Böylece ev
sahibi kiracıyla hiç muhatap olmuyor. Hem ev sahibi rahatça kirasını alıyor,
hem de emlakçı geçim yolunu buluyor. Kazancı da arada sırada satacağı mülkten
alacağı ücretle sınırlı kalmıyor. Zaten emlakçı rast gele kiracı bulmadığı
için, ne emlakçı ne de ev sahibi herhangi bir problemle karşılaşıyor.

     Cambridge’de polis
ortalıkta pek görünmüyor. Sokaklar kameralar vasıtasıyla bir merkezden
gözleniyor ve kontrol ediliyor. Tabii gereken yerlerde trafik polislerine
rastlamak mümkün. Fakat trafik polisi; suçlamak yerine, suçtan vazgeçirmeyi
tercih ediyor. Hatayı önlemeyi amaçlıyor. Vatandaşın trafik suçu işlememesi
için gereken yerlerde uyarıcı trafik işaret ve levhaları dikkatimizi çekiyor.
Vatandaşın ileride nasıl bir kontrolle karşılaşacağı çok önceden, uyarıcı
levhalarla belirtiliyor.

     Vatandaşın gâfil
avlanmasına fırsat verilmiyor. Kendiliğinden üzerine düşeni yapması sağlanıyor.
Bütün bunlara rağmen, yine de trafik kazaları İngiltere’de bir türlü
önlenemiyor.

     Bisiklet şehri
olan Cambridge’de özellikle yabancılar için bisiklet kiralamak da mümkün.

     Nitekim tren
istasyonunun hemen yanı başında bisiklet kiralanacak yer göze çarpacak bir
konumda, müşterilerini bekliyor.

     Cambridge’de
herkesin arabası olduğu gibi, bisikleti de var. Çünkü şehir bisiklet sürmeye
çok elverişli. Bizim Konya şehrimiz gibi. Bir farkla Cambridge’e yeşil renk
hâkim; bozkır toprağı ve rengi değil.

     Şehrin her yerinde
bisikletler için park yerleri var. Bırakılan bisiklet mutlaka kilitleniyor.
Aksi takdirde çalınması kuvvetle muhtemel. Ez kaza, bisikletini rast gele
bırakmaya hiç gelmiyor. Dönüşte bıraktığın yerde bisikletin yerinde yeller esmiş
oluyor. Kısaca burada bisiklet hırsızlığı yaygın. Özellikle talebelerin bu işi
yaptıkları söyleniyor.

     Cambridge’de yaya
geçitlerinde öncelik yayaya. Caddelerde yolun iki tarafında yuvarlak sarı
lâmbaların olduğu yaya geçitlerinde öncelik yayaların. Geçit başında yaya
belirdiği an, iki taraftan gelen araçlar kendiliğinden, hemen durup, yayanın
geçmesini sabırla bekliyor.

     Işıklı geçiş
yerlerinde ise yayalar; geçiş düğmesine basıp, yeşil ışığın yanmasını bekliyor.
Yeşil ışık yandığında ise, aynı zamanda dikkati çeken ses eşliğinde yayalar,
rahat fakat hızlı bir şekilde geçişlerini tamamlıyor.

     Daha sonra,
yayalar için yanan kırmızı ışıkla birlikte araçların trafiği, tabii seyrine
devam etmekte. Şüphesiz yayaların yeşil ışık düğmesine basar basmaz ışık
yanmıyor hemen. Önce bekleme yazısı beliriyor düğmeye basılan yerde. Ancak
belli bir süre sonra yeşil ışık yanıyor. Yoksa her geçen için, ânında ışık
yansa trafik altüst olur. Trafik akışı aksar.

     Cambridge; güney
İngiltere’nin orta kuzey doğusunda yer alıyor. İngiltere bir ada ülkesi
olduğundan, her tarafından denize çıkmak ve ulaşmak mümkün.

     Fakat manzara
değişmiyor. Dört yana doğru yemyeşil ağaçlıklı düzlükler alabildiğine uzanıyor.
Gök çok zaman alaca bulutlu. Türkiye’de ise her an, yol esnasında manzara
değişmektedir.

     Başka başka
köylerden geçilse bile aynı yapı tarzları; köyleri birbirinden farksız kılıp
yolculuğu monotonlaştırıyor. Ayrıca arazinin düz olması sebebiyle, seyir
esnasında görülecek manzaralar tek düze. Türkiye’de ise arazi inişli çıkışlı,
dağ tepe oluşundan ötürü; yol alırken, her an manzara değişiyor.

     Tabii, sun’î
olmayan binbir türlü manzarayla karşılaşıyor insan. Burada da anlaşılıyor ki
-tarım arazileri hariç- arazinin düz olması değil eğik bükük, inişli çıkışlı
olması meğer daha makbul ve daha güzelmiş.

Önceki İçerikSembolleri Din Edinenler
Sonraki İçerik15 Temmuz’dan Ders Çıkardık mı?
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.