İman Ve Namus Kıratları(!)

261

Yakın geçmişte Komünizm geliyor yaygarasıyla Türkiye’yi ürkütüp yarattığı Yeşil Kuşak İslami ile bizi Demir Perde’ye karşı bedava şövalye olarak kullanan Haçlı Batı, şimdide bir numaralı direnç noktası olabilecek değerleri yıkmak, Türkiye’nin omurgasını kırmak lazım. Omurga, Türkiye’yi farklı kılan ülkenin kurucu kadrosunun öngördüğü desteklediği Kemalist mirastır. Onu işe yaramaz hale sokmak gerekiyor.

Yöntem belli; Siyasi İslamı kullanarak ya da İslamı siyasi arenaya taşıyarak.

*

Bilindiği gibi Atatürk laikliği ‘’inançta körlüğe/dini darlığa’’ öncelik veren kafalar yüzünden getirmişti, Din ve Dünya işlerini ayırmak için, hür ve bağımsız, çağdaş düşünce sistemini gerçekleştirmek için‘’ Hayatta en hakiki mürşit ilimdir, fendir’’diyecekti ve kuracağı bağımsız Türk devletinde yüzünü Muasır Medeniyete çevirecekti.

*

İnanç körlüğü, ülkenin kuruluş normlarıyla ters düşen tek adama dayanan seçilmiş bir yönetimle özellikle ekonomik açıdan orta ve uzun vadeli stratejiler üretmeye fırsat bulamayan bir yönetim.  Sanırım rakiplerimizin istediği de biraz bu.

*

Hâlbuki millet olarak içtimai bünyemize kan kaybettiren nice maddi-manevi belaların, musibetlerin müptelasıyız. Hem içten hem dıştan kuşatılmış durumdayız. Siyasi ve ekonomik olarak uzun vadeli çalışmalara muhtacız; sürekli kısa nefesli olaylarla meşgul ediliyoruz.

*

Dini hayatımızın önemli bir bölümünün kuşatma altında olduğunun bilmem ki kaçımız ıstırabını duymak şartıyla farkındayız? Ranta yönelik Siyasallaşmış Cemaatler Tarikatlar işbaşında.

*

İslam’ın bütün değer hükümlerinin ancak sağlam bilinçli bir imanın üzerine tesis edilebileceğini nice tarihi tecrübeyle yaşamış olmamıza rağmen; hâlâ bu konularda ülfet ve ünsiyetten öteye geçmeyen kültür birikimleriyle iktifaya çalışmak nasıl bir gafletin, nasıl bir aymazlığının ifadesidir?

*

Siyasi iktidarları din adına yanıltarak devletin bütün birimlerine sızmış Türk düşmanı FETÖ denen bir cemaate yönetim kadrolarının kucak açması, birbirilerini beslemesi sonucu güçlenen bu ihanet çetesinin ülkeyi ele geçirme hamlesini birlikte yaşadık.

*

Nitekim iktidarın tutarsız ve ilkesiz davranışları sonucu FETÖ denen ihanet şebekesine milletin karşı durması gereken bir problem olması gerekirken, bilinen odaklarca ‘’Sen mi/ Ben mi(!)’’ çatışmasına indirgenerek düğümlenmek istenmiştir. Öyle ki yaşanan 15 Temmuz kanlı darbe girişimi sulandırılarak konunun vahametine gölge düşürülmeye çalışılmıştır.

*

İktidarın samimiyetinin test edildiği bu konuda henüz ülkemiz insanını dahi tümüyle ve istenen ölçüde bu büyük belaya karşı uyarabilmiş değiliz.

*

Millet-devlet el ele derken özellikle alınan yanlış politik kararlarla tıkanmış ekonomide orta ve uzun vadeli stratejiler geliştirmek zorundayız. Gündelik meselelerle yaka paça olmaya bir süreliğine de olsa ara vermemiz gerekiyor. Bu tedbir, en acil işimiz olsa gerek.

*

Yaşadığımız siyasal sosyal ve ekonomik problemlerden anlaşılan o ki;

Ülkenin ihtiyaç duyduğu yeniden tanımlanmış Demokratik Sisteme; diğer bir ifadeyle;

–Çoğulcu Demokrasi, Katılımcı Yönetim, Güçlü Meclis

–Kuvvetler Ayrılığı ve Güçlü Denetim

–Hukukun Üstünlüğü ve Tam Bağımsız, Tarafsız Yargı

–Devlette Liyakat

–İnsan Hakları ve Bireysel Özgürlükler, Güçlü Sosyal Devlet, Güçlü Sivil Toplum kuruluşları

–Özgür Basın

–Adil ve Özgür Seçimler

Aksatılmadan işlerliğe girmelidir.