İmam-Hatip Liseleri Cumhuriyet eğitiminin eğitim hayatımıza armağan ettiği bir ortaöğretim kurumudur. Kurulduğu tarihten bu yana bu okulun mezunlarının vatan, millet, devlet ve Cumhuriyet aleyhine bir faaliyetleri görülmemiş, bir anarşik ve terörist olayın içinde yer almamışlardır. Tam aksine bu okullardan inançlı olduğu kadar, vatansever, devletine, milletine bağlı insanlar yetişmiştir. Hatta Cumhuriyet’e karşıt düşüncede olan bazı dinî topluluklar, bu okulların varlığından rahatsız olmuşlardır. Bu okullar ne çekmişlerse, Köy Enstitüleri gibi siyasilerden çekmişlerdir.
29 Ekim 1923’te Cumhuriyet ilan edildiği zaman klâsik eğitim kurumları Şer’iye ve Evkaf Vekaletine, modern eğitim kurumları Maarif Vekaletine bağlıydı. Bu ikilik, 3 Mart 1924’te kabul edilen Tevhid-i Tedrisat Kanunu‘nun 1. Maddesi ile ortadan kaldırılmış, bütün eğitim kurumları Maarif Vekaletine bağlanmıştır. Bu kanunun 4. Maddesi ile de dinî eğitimle ilgili düzenleme yapılarak, “yüksek diniyat mütehassısları yetiştirmek üzere Darülfünun (üniversite)’da bir İlâhiyat Fakültesi kurma” ve “imamlık gibi dinî hizmetlerin ifası vazifesiyle mükellef memurların yetişmesi için de ayrı mekteplerin açılması” vazifesi Maarif Vekaletine verilmiştir.
1924 yılında Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun yürürlüğe girmesiyle, bir kısım medreseler, ilkokula dayalı dört yıllık İmam-Hatip Okullarına dönüştürülmüştür. Bu okulların tek amacı, din görevlisi ihtiyacını karşılamaktı. İlk açılışlarında değişik illerde 29 olan İmam-Hatip Okulları, gerekli ilgiyi görmedikleri gerekçesiyle azala azala 1931-1932 öğretim yılında tamamen kapatılmışlardır. 1924‘te İstanbul Darülfünunu’nun bünyesinde bir İlâhiyat Fakültesi açılmıştır. Fakat bu fakülte de 1933 yılında öğrencisizlikten ve rağbet görmemekten kapanmıştır.
1924 yılında ilkokulların 3, 4 ve 5. Sınıflarına konulan Din Bilgisi dersi, 1930 yılında sadece beşinci sınıfta seçmeli ders haline getirilmiştir. Ancak adı geçen dersin köy ilkokullarında 1939 yılına kadar devam ettiği görülmektedir.1927-1928 öğretim yılından sonra ortaokullardaki Din Bilgisi dersleri kaldırılmıştır.1926 yılında Denizli ve Kayseri‘de faaliyete geçen üç sınıflı Köy Muallim Mekteplerinin 1. ve 2. Sınıflarına konulan “Din Dersi“, 1931 yılında programdan çıkarılmıştır.
1933 yılında İlâhiyat Fakültesi’nin de kapatılmasından sonra din eğitimi, eğitim hayatımızdan tamamen çıkarılmıştır. Bir müddet sonra namaz kıldıracak, hatta cenaze namazı kıldıracak din görevlisi bulunamayınca, din eğitimine 1948-1949 öğretim yılında yeniden dönülmüştür. Tabii arada on sekiz yıllık bir boşluk bırakılarak. Fiziğin en geçerli kanunlarından biri; tabiatın boşluk kabul etmeyeceğidir. İşte bu dönemde vatandaşın en zaruri manevi ihtiyacı olan dinini öğrenme ve ibadetini yerine getirme görevini çeşitli dini cemaatler üstlenmişlerdir. Bir de bu arada bazı devlet görevlilerinin, din adamlarına ve dindar vatandaşlara karşı olumsuz davranışları yaraya iyice tuz basmıştır. Etkileri bugünlere yansıyan devletle millet arasındaki din alanındaki sürtüşmeler ve laiklik konusundaki tartışmalar, bu boşluktan ve olumsuzluklardan doğmuştur.
Öncelikle imam-hatip yetiştirmek üzere 1948 yılında yedi ilde on aylık İmam-Hatip Kursları açılmış ve bu kurslar İlköğretim Genel Müdürlüğü’ne bağlanmıştır.1948-1949 öğretim yılında ilkokullara Din Bilgisi dersi konulmuştur.1949-1950 öğretim yılında da Ankara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi açılmıştır. İmam- Hatip Kursları, 1951 yılında İmam-Hatip Okullarına dönüştürülmüştür. Bu okullar 1958 yılına kadar Özel Okullar Müdürlüğü‘ne, bu yıldan 1961 yılına kadar da Ortaöğretim Genel Müdürlüğü’ne bağlanmıştır. İmam-Hatip Okullarının sayısı hızla artarken, 1959 yılında İstanbul’da bir Yüksek İslâm Enstitüsü açılmıştır. Din eğitimi ve öğretiminin gelişmesi üzerine, 10.07.1961 tarih ve 1044 sayılı Bakanlık oluruyla merkez teşkilatında Din Eğitimi Müdürlüğü, 29.04.1964 tarih ve 36540 sayılı Bakanlık mucibince Din Eğitimi Genel Müdürlüğü kurulmuş, İmam-Hatip Okulları ve Yüksek İslam Enstitüleri bu Genel Müdürlüğe bağlanmıştır.
Kültürlü din görevlisi yetiştirmesi için kurulan İmam-Hatip Okulları, 1971-1972 öğretim yılına kadar ilkokula dayalı birinci devresi dört yıl, ikinci devresi üç yıl olmak üzere toplam yedi yıl süreli meslek okulu olarak eğitim sistemimizde yerlerini almışlardır. Lise düzeyinde kabul edilmeyen bu okulların mezunları, ancak bir yıl Lise son sınıfta örgün eğitimde okuyarak Lise mezunu sayılıyor ve üniversite sınavlarına girebiliyorlardı.
1971-1972 öğretim yılında bu okulların kuruluşunda ve müfredatında köklü değişiklikler yapılarak ortaokula dayalı dört yıllık meslek lisesi haline getirildi ve adları İmam-Hatip Lisesi haline getirildi. Böylece bu okulların ortaokul kısmı kapatılmış ve imam-hatiplik mesleği en az lise düzeyinde bir öğrenime bağlanmış oluyordu. Artık bu okulların mezunları doğrudan üniversite sınavlarına girme imkanı buldular. 1974-1975öğretim yılından itibaren bu liselerin bünyesindeki ortaokullara “Kur’an-ı Kerim, Arapça, Din Dersi” konularak, bu okullar meslek dersleri takviyeli ortaokullara dayalı meslek liseleri haline geldi.
28 Şubat 1997 tarihinden sonra birçok alanda olduğu gibi, eğitim alanında da köklü düzenlemeler yapıldı.1990’lı yıllarda bazı siyasi partilerin bu okulları, kendi arka bahçeleri göstermeleri, hem okulların, hem de mezunlarının toplumdaki imajını çok sarstı ve bazı kesimlerin boy hedefi haline getirdi. Sekiz yıllık kesintisiz zorunlu eğitime geçilirken, İmam–Hatip Liselerinin ortaokulları kapatıldı. Bu ortaokullar kapatılırken Anadolu Liseleri ve bazı meslek liselerinin de ortaokulları kapatıldı. Bu ortaokulların kapatılmasıyla liseleri de büyük kan kaybetti ve misyonlarını yerine getiremez duruma geldiler. Bu arada YÖK’ün, üniversite giriş sınavlarında öğrencilere alanlarına göre farklı katsayı uygulaması da, İmam-Hatip Lisesi mezunlarının üniversiteye girişini oldukça zorlaştırdı. Yine YÖK’ün çoğunluğu bu okulların mezunlarından oluşan üniversitelerdeki kız öğrencilere türban yasağı getirmesi bu okullara ilgiyi azalttı.
Bu olumsuzluklar, bu okulların ortaöğretimde 28 Şubat’tan önce yüzde 5 oranındaki öğrenci potansiyelini, 2000’li yılların başında yüzde 2′lere kadar düşürmüştür. Son yıllarda bu okulların öğrenci potansiyeli yüzde 7′lere kadar yükselmiştir.
YÖK, 2010’da türban yasağını, 2011’de de alanlara göre katsayı farkını kaldırdı. 2012’de de Milli Eğitim Bakanlığı, eğitim siteminde yaptığı zorunlu öğretimin 12 yıla çıkarılması ve okulların 4+4+4 biçiminde yapılandırılması kapsamında İmam-Hatip Liselerinin ortaokullarının 14 yıl sonra yeniden açılmasına karar verildi. Böylece İmam-Hatip Liseleri, 28 Şubat süreci öncesi konumuna kavuştu. Bütün bu kazanımlar ve bazı siyasilerin yine bu okulları bazı kesimleri rahatsız edecek biçimde sahiplenmeleri, önümüzdeki dönemde bu okullara rağbeti arttıracaktır.
Burada şu gerçeği açıkça tespit edelim. Bu okullara, İmam-Hatip Kursları olarak kuruldukları ve İmam-Hatip Okulları olarak öğretim yaptıkları dönemde kayıt olan öğrencilerin çoğu imam-hatip olma düşüncesi taşıyorlardı. Fakat, “Lise“ye dönüştürüldükleri 1972-1973 öğretim yılından itibaren bu okullara öğrenci olarak kaydolanların yüzde 95’i, imam-hatip olmayı hedeflememişlerdir. Bu öğrencilerin velileri, diğer okullarda verilen Din Derslerini yeterli görmemişler ve çocuklarının dinini daha iyi öğrenerek “dindar, mütedeyyin bir müslüman” olarak yetişmesi için bu okulları tercih etmişlerdir. Bu okullar, dindar ailelerin, çocuklarını da dindar yetiştirme ihtiyacına cevap veren okullar durumundadır. Bu okullar, bundan sonra da bu ihtiyacı karşılayacaklardır. Açıkçası, İmam-Hatip Liseleri, bir meslek lisesi değil, diğer genel liseler gibi yüksek öğretim programlarına öğrenci hazırlayan, din eğitimi ağırlıklı bir genel lisedir. Bu nedenle bu liselerin öncelikle adı değiştirilmelidir. Bu okullar imam-hatip yetiştirmediğine göre, adı “Din Eğitimi Lisesi”, “İslâmî İlimler Lisesi“, “Dinî Bilimler Lisesi” veya “İlâhiyat Lisesi” olabilir. Şuna inanıyorum ki, bu değişiklikten en çok bu okullarda okuyan öğrenciler ve aileleri memnun olacaklardır.
2012 yılı başında Milli Eğitim Bakanlığı, yeniden yapılanmaya giderek, merkez teşkilatındaki 36 Genel Müdürlük ve müstakil Daire Başkanlığını l7’ye indirmiştir. Bu Genel Müdürlüklerden biri de Din Eğitimi Genel Müdürlüğü’dür ve İmam-Hatip Liseleri de bu Genel Müdürlüğe bağlıdır. Bu yapılanmaya gidilirken, Öğretmen Liseleri, doğrudan öğretmen mezun etmedikleri ve mezunlarının çoğu Eğitim Fakültelerinden başka fakültelere girdikleri için Öğretmen Yetiştirme ve Eğitimi Genel Müdürlüğü‘nden alınarak Ortaöğretim Genel Müdürlüğü’ne bağlanmıştır. İsim değişikliği ile birlikte bu okullarımız da, Öğretmen Liseleri gibi, Ortaöğretim Genel Müdürlüğüne bağlanmalı, Din Eğitimi Genel Müdürlüğü de kaldırılmalıdır. Böylece bu okulların bundan sonra da karşılaşabileceği olumsuzluklar önlenmiş olacaktır.
4+4+4 Kesintili yeni eğitim sitemi içinde İmam-Hatip Ortaokulları ve Liseleri ile ilgili yapılanmaları ve bu okullara yüklenmek istenen yeni misyonla ilgili düşüncelerimi bir başka yazıda sizlerle paylaşacağım.