Aydınlar Ocağı her Ramazan’da olduğu gibi Allah’ın rahmetine kavuşmuş olan üyeleri için dün mevlid okuttu. Rahmetli üyelerimizi ve hocalarımızı, unutmamak ve unutturmamak daima hizmetlerini anmak, biz yaşayanların görevi olmalıdır. İsim listesi şimdi tam sayfaya dayanmış durumdadır. Liste; Prof.Dr.İbrahim Kafesoğlu, Ekrem Hakkı Ayverdi, Prof.Dr.Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu, Nihat Sami Banarlı, Sait Bilgiç, Fethi Gemuhluoğlu, Prof.Dr.Ayhan Songar, Prof.Dr.Muharrem Ergin, Ahmet Kabaklı, Prof.Faruk Kadri Timurtaş, Prof.Dr.Tahsin Banguoğlu, Enver Yakupoğlu, Prof.Dr.Mehmet Kaplan, Prof.Dr.Erol Güngör, Prof.Dr.Mehmet Eröz, Prof.Dr. Recep Doksat ile başlamakta; bu yıl kaybettiğimiz Altan Deliorman, Prof.Dr. Turan Yazgan, Prof.Dr.Oktay Aslanapa ve Mustafa Öncel ile son bulmaktadır. İlgilenip mevlüde katılanlara ve haber olarak yayınlayan Yenicağ’a teşekkür ederiz.
Eserleri ve hizmetleri ile iz bırakmış, fikir dünyamızı oluşturmuş, Prof.Dr.Necmettin Hacıeminoğlu, Prof.Dr.Ali İhsan Gencer, Prof.Dr.Asaf Ataseven, Ergun Göze, İsa Yusuf Alptekin, Yusuf Türel, Prof.Dr.Hakkı Dursun Yıldız, Dr.Özcan Bolcan, Prof.Dr.Faruk Sümer, Prof.Dr.Amiran Kurtkan Bilgiseven, Prof.Dr.Sabahattin Zaim ve Refet Körüklü unutulabilir mi? Bu isimlerin çoğunun bugünlere de ışık tutan nice eserleri ve kitapları bugün maalesef kitapçı dükkanlarının raflarında yoktur. Bu durum üzücü ve düşündürücüdür. Her bir neslin bu yayınlarla büyümelerine hala ihtiyaç vardır. Bu rahmetli dostlarımız ve hocalarımızı bir bakıma şanslı kabul edebiliriz. Hiç olmazsa bunlar Türk kimliğini reddeden, Milli Mücadeleyi kabul etmeyen, Sevr şartlarını geri getirmeye çalışan, ırkçı terör örgütü ile mücadele değil; müzakere yapan, demokratikleşme, açılım ve çözüm süreci adı altında milli devlet ve üniter yapıyı açıkça tahrip edenlere tanık olmadılar. PKK’yi ve terörü devre dışı bırakacak sözde formüller üzerinde duranlar, Kuzey Irak’ta özerk bir Kürt yönetimini elleriyle kuranlar, tam tersine PKK ile ortak çalışma durumunda bırakıldılar. PKK’nın Suriye kolu PYD ile pazarlık ve müzakere sürecini işlettiler. PYD liderinin Türkiye ziyaretinde “Hiçbir amacımızdan vazgeçmedik. Türk tarafı da düşüncelerimize katıldı” şeklindeki sözleri işin vehametini ortaya koydu. Suriye’nin Kuzeyinde PKK’nın devamı olan yönetimin özerkliğinin ülkemizce kabul edildiği basında yer alıyor. PKK’yı muhatap alıp meşrulaştıranlar bir ara Suriye muhaliflerini destekliyorlardı. Şimdi birden çark edip, PKK’nın Suriye kolunu desteklemelerindeki çelişki, El-Kaide’nin Büyükelçiliğimize Somali’de gerçekleştirdiği saldırının sebebi olmuştur. Askeri kışlasına hapsedenler, dağa taşa örgütün paçavralarının asılmasını seyrediyorlar. Dağa taşa “Ne Mutlu Türküm Diyene” yazılmasından rahatsız olan yöneticilerimiz bu paçavralar, çirkin ve küstah manzaralardan pek rahatsız gözükmüyorlar. Onlara göre, Türkiye demokratikleşiyor! Herhalde bunlar ileri demokrasinin gerekleri. İleri demokrasi için mahallelerde ihbar kutuları kurularak insanlar birbirleri ile çatıştırılacak. Spor müsabakalarında siyasi ve ideolojik tezahürat yapılmayacak, davul çalınmayacak. Zurnaya şimdilik ses yok. İnsanlar birbirini ihbar edecek. Herhalde birbiri ile çatışacak ve uğraşacaklar sayesinde birlik, beraberlik ve bütünlük sağlanacak! Yazılı ve görüntülü basının büyük bir bölümü bu komediyi sadece seyrediyor.
Bugünlerde olup bitenleri gördükçe, ülkenin nereden nereye getirildiğini düşündükçe, kamu oyunun önemli bir bölümünün nasıl aldatıldığını gördükçe, geçmiş bütün Cumhuriyet Hükümetlerine, rey vermiş olalım veya olmayalım; daha fazla saygı duyar olduk. Sandık; meslek haysiyetine sahip namuslu basın tarafından halkın aydınlatılabildiği ve reyini bilinçli bir şekilde kullanabildiği bir ortamda demokrasinin namusudur. Aksi halde, sandık gerçekleri örten bir tahta kutudur.