Lozan Konferansısırasında, 6 Ocak 1923’te, Azınlıklar Alt Komisyonu’na ABD tarafından bir teklif getirilir.
Bu teklifte Suriye’nin kuzeyinin Ermeniler için ulusal yurt parçası olarak verilmesi ve denize çıkış için de yol açılması istenir. Böylece Türkiye ile Suriye arasında güya tarafsız bir tampon bölge oluşturulacaktır.
Bugün Irak’ın veSuriye’nin kuzeyinde oluşturulmaya çalışılan sözde Kürt Koridoru‘nun epeyce eski bir planın geliştirilmiş modeli olduğu anlaşılıyor.
Sadece piyon olarak kullanılan Ermeniler yerine Kürtler konulmuş.
25 Eylül’de Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi Başkanı Barzani’nin “bağımsız Kürdistan” için yapmak istediği referandum ile oluşturulacak devlet, Suriye’nin kuzeyinde YPG öncülüğünde kurulacak devlet ile bir yapbozun parçaları gibi yanyana dizilecek.
Geçen yazımda alıntı yaptığım E. Kurmay Albay Ümit Yalım‘ın,”referandum yapılır ve ‘bağımsız Kürdistan’ için ‘evet’ kararı çıkarsa bu 2. İsrail Devletinin kurulması anlamına gelir” şeklindeki yorumu kanaatimcebu tarihi gerçekliğe dayanıyor.
Çünkü bölgede birbirini destekleyen, birbiriyle bütünleşen üç önemli proje vardır:
a- Büyük Kürdistan Devleti, b- Büyük İsrail Devleti, c- Büyük Ortadoğu Projesi
Kürt milliyetçiliği üzerinden kışkırtılan, bölgedeki dört ülkeye yayılmış Kürtler için tasarlanmış bu proje diğer iki proje için ilk basamaktır. Irak, Suriye, Türkiye ve İran topraklarından koparılacak parçalarda “Kürt” devletçikleri kurdurulacak.
Bu projeyi önce “Yeni Osmanlı” ambalajına sararak E. Başbakanlar Ahmet Davutoğlu ve Recep Tayyip Erdoğan’ı ikna ettiler. Kendi ellerimizle Kürt koridorunun oluşumuna destek verdik.
Halen Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Binali Yıldırım da Barzani’nin bayrağını göndere çektirerek, petrolünü Akdeniz’e taşıyarak destek vermeye devam etmekte.
“Büyük İsrail Projesi“Tevrat’ta Yahudilere vaat edilmiş topraklar olarak geçtiğine inanılan “Nil’den Fırat’a kadar olan” topraklara sahip olma ideali yatıyor. Zaten bu ideal, İsrail’in bayrağında da sembolize edilmektedir.
ABD, İsrail projesi olan bu iki projenin ön planda gözükmeyen fakat önemli diğer partneri de İngiltere.
Bu iki projenin ideolojik temelinin üstüne ekonomik, siyasi ve askeri hedefleri de ekleyerek BüyükOrtadoğu Projesi (BOP) oluşturuldu.
ABD’ninOrtadoğu’nun zengin enerji kaynaklarına hakim olması hedefi ile İsrail’in güvenliği uğruna yapmayacakları şey yok.
Ortadoğu’da milyonlarca insanın kanının akması; evsiz, yurtsuz kalması ve fakirliğe düşmesi Onların umurunda olmaz.
Yetiştirdikleri profesyonel çeteler, Peşmerge, PKK, YPG, IŞİD gibi yarı devlet terör örgütleri aracılığıyla yürütülen vekâlet savaşlarının yarattığı kaos hep bu ana planların parçası.
Türkiye’nin bu projelerin farkında olması istikbalimiz açısından çok önemli.
Barzani’nin 25 Eylül’de yaptırmak istediği referandumun engellenmesi “tek devlet” ülküsü açısından hayatidir. Ancak yöneticilerimizin bu referandum hakkındaki cılız tepkisi bu farkındalığın yukarı kademelerde olmadığını gösteriyor.
*****************************
FETÖ ve AK Parti
Büyük devletlerin büyük idealleri ve büyük projeleri oluyor. Sadece kendi ülkelerini değil, kendi menfaatlerini ilgilendiren devletleri de tasarlamak istiyor.
Büyük Ortadoğu dedikleri alandaki devletler için de proje sahipleri ülkelere özel senaryolar ürettiler.
Türkiye’de iktidarları ve hatta muhalefeti de dizayn eden sadece iç etkenler değil, belki daha da çok dış etkenler olduğu hep söylenir.
Ak Parti’nin kuruluş aşamasından itibaren aldığı dış destekler siyasi yasaklı iken, resmi sıfatı olmayan Erdoğan’ın ilk ziyaretinde ABD’nin gösterdiği itibar; Erdoğan’a “Yahudi Cesaret Ödülü” verilmesi, AKP’nin programının yazılması aşamasında bile verilen katkılardan ibaret değil.
O zamanki adıyla Cemaat- AKP işbirliği ile yargı ve önemli bürokrasi kademeleri cemaate teslim edildi. Birlikte yürütülen Ergenekon, Balyoz vd kumpas davaları ile toplumun sinir uçlarını oluşturan aktif sivil güçler sindirildi,Türk Silahlı Kuvvetlerinde FETÖ’cü subaylar, general seviyesinde bile yüzde 60’a yakın orana ulaştı.
“Çözüm sürecinde” toplumda milli reflekslerin nasıl törpülendiğine şahit olduk.
Şimdi “15 Temmuz kalkışmasında ABD parmağı yoktur” demek mümkün mü?
Peki, bu iki eski ortağın birbiriyle tokuşturulmasını, bir de yukarıda anlattığım projelerin gerçekleştirilmesi açısından değerlendirmek gerekmez mi?
“Büyük Ortadoğu Projesi” kapsamında bölgeyi dizayn etmeğe çalışan bir devlet ne isteyebilirdi?
Herhalde, Türk Silahlı Kuvvetlerinin özellikle hava ve deniz kuvvetlerinde ciddi zafiyete uğradığı, adalet sistemine güvenin yüzde 30’un altına düştüğü, ekonominin son derece kırılgan hale geldiği, dünyada gittikçe yalnızlaşan, müttefikleri ile kavgalı bir Türkiye isterdi.