Hz. Mevlana ve Hoşgörü

136

“Gel, gel, ne olursan ol yine gel,
İster kafir, ister mecusi, ister puta tapan ol yine gel,
Bizim dergahımız, ümitsizlik dergahı değildir,
Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel…”

Hz. Mevlana’nın bu meşhur sözlerini sanırım duymayan, bilmeyen yoktur. Bilhassa dünyamızın içinde bulunduğu sıkıntı, tahammülsüzlük ve hoşgörüsüzlük dolu ortamda insana bir nevi rahatlık veren ifadeler ki bu sebeple olsa gerek bu yılın Mevlana yılı olarak kabul edilmesi daha da anlamlı hale geliyor.

Ancak kanaatimce, bu sözlerin ifade etmek istediği hoşgörü anlayışı yanlış algılanmaktadır. Öyle ki; Mevlana’nın bu sözleriyle herkesi olduğu gibi kucakladığı, her anlayışa sanki günümüzün yaygın tabiriyle “saygı duyduğu” ve bu yaklaşımın bizler için de örnek teşkil ettiği kabul edilmektedir.

Bahsettiğim yanlış algı işte bu noktada ortaya çıkıyor. Zira Hz. Mevlana “ne olursan ol yine gel” demekte ancak “olduğun gibi kal” dememektedir.

Peki, Hz. Mevlana bize ne anlatmak istiyor?

Hz. Mevlana İslam’ın çok önemli bir mesajını öz bir biçimde ifadelendiriyor: “Ümitsizliğe düşmemek!”

Buna göre, bir insan ne kadar yanlış ve hata yaparsa yapsın, içinde bulunduğu durumdan her zaman kurtulma, doğruyu bulma ve yaşama şansı vardır. Bu sebeple yaptığı hataların ve yanlışların büyüklüğü sebebiyle asla ümitsizliğe düşüp kendini içinde bulunduğu durumdan kurtarma hususunda mücadeleden vazgeçmemelidir.

Aynı şekilde Allah katında insanın her zaman tövbe edip tekrar aynı yanlışları alışkanlık haline getirmeden onlardan uzak kalmak suretiyle affedilme imkanı söz konusudur.

Peki, bu anlayışın önemi nedir?

Söz konusu anlayış veya daha doğrusu yaklaşım, insanların kendilerini yenileme fırsatını bulmalarına, daima yeni bir başlangıç sahibi olabileceklerini idrak etmelerine vesile olacaktır. Zira her davranışımızın altında bizi bu davranışa sevk eden motivler yatar. İşte bu yaklaşım ile, insan kendini yenileme hususunda ciddi bir motivasyon kazanabilir. “Bitti” denilen yerden başlamanın mümkün olduğunu idrak eder ve tabir-i caizse “can çıkmadıkça her zaman bir ümidin” söz konusu olduğunu bilir.

İntihar olaylarının gittikçe arttığı günümüzde insanların ümitsizlik psikolojisi içinde kendilerini ne hallere maruz bırakabildikleri göz önüne alınırsa, böylesi bir yaklaşımın “doğru” anlaşılarak hayata geçirilmesinin önemi daha da artmaktadır. Bu sebeple eğitim dediğimiz süreci söz konusu yaklaşım doğrultusunda anlamamız ve ele almamız, insanların yaptıkları hatalardan dolayı pişman olup kendilerini toparlamalarına fırsat verilebilmesi bakımından zaruri olmaktadır.

Dolayısıyla, büyük fikir ve gönül insanı Mevlana’nın öz biçimde ifade ettiği bu yaklaşım, yanlışa karşı “hoşgörü” içinde olmayı asla vurgulamaz. Zira böyle bir tutum hoşgörü değil en hafif tabirle vurdumduymazlıktır ki böylesi bir “kolaycılığın” bizi götüreceği yer, suç çeşitlerinin ve işlenme sayılarının hızla artması gibi gündemimizi işgal eden pek çok olayda zaten ortaya çıkmaktadır. Buradan hareketle diyebiliriz ki; insanların hata yapabileceklerini kabul edip bu hatalardan dönme imkanlarının, bilhassa İslam açısından, her zaman bulunduğunu unutmamak ve insanlara bu açıdan “hoşgörü” ile yaklaşmak, Hz. Mevlana’nın mesajını doğru anlamak olacaktır…