“Hayatının hiçbir
safhasında çıkarcılığın aracı kılınmış siyasetin bayağı oyunlarına ayak
uyduramıyacak kadar sağlam bir karaktere sahip, takvâ ikliminin tâcı Hz. Ali
(k.v.) der ki:
“ ‘Halka İmam olan
kişi, halka öğüt vermeden ve onları eğitmeden önce kendisini eğitmelidir. O,
kendi kişiliğini diliyle ortaya koymadan önce, amelleri ve davranışları ile
gösterecektir. Kendisini eğiten, yetiştiren ve terbiye eden adam; halka öğüt
veren ve terbiye nutukları çeken adamdan daha şerefli ve değerlidir.’
“Hz. Ali, insanın
dürüst, samîmi, çalışkan ve haysiyetli olmasını ister. Bir mektubunda şu
tavsiyede bulunur:
“ ‘Kendinizi
başkasının kölesi kılmayın. Yüce Allah sizi hür bir kişi olarak yaratmıştır. Bu
hürriyeti hiçbir bedele karşılık satıp savmayın. Şerefinizi, vicdanınızı ve
kendinize saygınızı satarak hiçbir gerçek menfaat veya kâr elde edemezsiniz.
Sizi bu yüce değerlerden alıkoymaya çalışan kimsenin ardından koşmayın. Biliniz
ki, zayıf veya muhtaç bir kimseyi ezmek ve ona eziyet etmek, zulmün en
kötüsüdür. Sana kötülük etmeye teşebbüs eden birine sen iyilik et. O seni
tanımadığı ve sana aldırmadığı zaman, sen ona cömertçe davran. O sana karşı
sert muamele eder ve seni incitirse, sen ona karşı nazik ve mültefit (iltifat
eder) ol. Ancak bilmelisiniz ki, hak etmeyen, alçak, ahlâksız ve hainlere bu
şekilde davranılmaz.’
“Görülüyor ki Hz.
Ali, hangi şart altında olursa olsun, adâleti, şefkati, takvâsı (çok
dindarlığı) ve yüksek ahlâkı ile insanlara örnek olmuştur. Onlara aralarında
hiçbir ayırım yapmadan adâlet ve doğrulukla muamele etmiştir. Nitekim o, Mâlik
el-Eşter’e yazdığı meşhur emirnâmesinde, müslüman ve müslüman olmayan herkese
aynı şekilde davranılması gerektiğini; çünkü müslümanların onun dinde kardeşi,
müslüman olmıyanların da tıpkı kendisi gibi insan olduklarını ve dolayısıyle
yaratılışta kardeşi sayılmaları icap ettiğini ifade etmiştir.
“Hz. Hasan’a öğüdü şudur:
“ ‘Ey Oğulcuğum! Benden öğreneceğin şu dört
şeyi unutma! İşlediğin zaman sana zarar vermeyecek şu dört şeyi de aklında tut:
Zenginliğin en üstünü akıldır. Yoksulluğun en büyüğü ahmaklıktır. Korkulacak
şeylerin en korkuncu kendini beğenmektir. Soyun-sopun en yücesi güzel huy,
güzel ahlâktır.
“ ‘Oğulcuğum!
Ahmakla eş-dost olmaktan sakın; sana fayda vermek isterken zararı dokunur.
Nekesle (cimriyle) eş-dost olmaktan sakın; ona en fazla muhtaç olduğun zaman
yardımına koşmaz, oturur. Kötülük edenle, fâcirle (ahlâksızla) eş-dost olmaktan
sakın; o, pek az bir değere seni satar gider. Yalancı ile eş-dost olmaktan
sakın; çünkü o serâba (olmıyanı var göstermeye) benzer; sana uzağı yakın
gösterir ve senden yakını uzaklaştırır.’
x
“Hz. Ali’nin
kemâlini, kemâliyle anlatabilmek için, bir çerçeveye bağlı böyle bir kitapçığın
sayfaları yetmez. Onun için, onun son bir iki deyişiyle, sözlerimizi
tamamlayalım:
“ ’Aklı başında bir
İslâm bilgini, insanları Allah’ın rahmetinden ümit kestirmez. Allah’ın
lûtfundan onları ye’se (ümitsizliğe) düşürmez; ama Allah’ın mekrinden (ceza
çektirmesinden) de emin kılmaz.’
x
“ ‘Akıl gibi
zenginlik, cehalet gibi fakirlik, edeb gibi güzel mîras ve danışmak gibi de
yardım yoktur.’
x
“ ‘İyiyi (hayrı) işleyen, bizzat iyiden daha
iyidir. Kötüyü işleyen de, bizzat kötüden daha kötüdür.’
x
“ ‘Benim
yüzümden iki kişi helâk olacaktır. Sevip hakkımda ileri giden; sevmeyip
aleyhimde bulunan.’ “ (İmam Ali, Prof.
Dr. Ethem Ruhi Fığlalı, s. 87, 95, 106, 107)