Hiç Mümkün Olur mu ki

60

Hiç mümkün olur mu ki, son derece erişilmez bir güzellik; gösterici ve anlatıcı bir aracı ile kendini göstermek istemesin?

Hiç mümkün olur mu ki, son derece güzellikte, mükemmel / zirvede bir sanat; dikkat nazarlarını üzerine çeken bir ilân edici ile duyurulmak ve gösterilmek istemesin?

Hiç mümkün olur mu ki, her şeyin ve herkesin yetiştirici ve terbiye edicisi, her şeye ve herkese hükmeden / söz geçiren saltanat sahibi olan Yüce Allah; küçük büyük varlık tabakalarında, bir ve tek oluşunun, yani vahdaniyetinin ve her şeyin ve herkesin kendisine muhtaç oluşunun ve fakat kendisinin hiçbir şeye muhtaç olmadığı gerçeğinin, yani samedaniyetinin anlatılmasını istemesin?

Dünya ve Ahiret bilgisine sahip bir mebus / bir gönderilmiş zat vasıta ve aracılığı ile varlık ve birliğinin herkese ve her şeye ilânını / duyurulma ve bildirilmesini istemesin? Çünkü o tanıtıcı zât, küllî / kapsamlı bir ubudiyet / kulluk içindedir. Çokluk tabakalarını temsil eder. İlâhî Dergâh’ın elçisidir. Yaratıcıya karşı kurbiyet / yakınlık hâlindedir. Zira risalet / elçilik göreviyle yükümlüdür. İlahî Dergâh’ın emn ü emanında olan çokluk tabakalarına elçilik yapmaya memurdur.

Hiç mümkün olur mu ki, nihayet derecede zatından ileri gelen bir güzellik sahibi; cemal ve güzellik, iyilik, hoşluk ve letaif ve inceliklerini aynalarda görmek ve göstermek istemesin? Yani, bir habib / bir sevgili resul vasıtasıyla ilimlerinin güzelliklerini anlatmak istemesin? Çünkü hem habibtir / Allahın sevgili dostudur, hem ubudiyetiyle / yaptığı küllî ve kapsamlı kulluğuyla kendini O’na sevdirir, O’na aynalık eder, hem resul / elçidir, O’nu yaratıklarına sevdirir.

Hiç mümkün olur mu ki, hayret verici mucizelerle, garip ve kıymetli şeylerle dolu hazineler sahibi bir zât; değerli bir tarif edici / anlatıcı ve vasıflandırıcı yani duyurucu vasıtasıyla; halkın nazar ve bakışlarına bütün bunların sunumunu yapacak lâyık birini, zahiren gizli ve örtülü kalmış mükemmelliklerini açığa çıkaracak kabiliyette bir kişinin varlığını istemesin?

Hiç mümkün olur mu ki, bu kâinatı / evreni; bütün isimlerinin mükemmelliklerini ifade edip anlatan, sanatlı yaratılmışlarla süsleyip donatsın da, seyir için garip ve ince sanatlarla süslendirip bir

saraya benzetsin de, tüm bu ince güzelliklerin hikmet ve amaçlarını anlatacak; rehber bir öğretici tayin etmesin / atamasın?

Hiç mümkün olur mu ki, bu kâinatın sahibi; şu evrenin değişmelerindeki maksat ve gaye ne olacağını gösteren, kapalı sır ve gizemini açıklatmak istemesin? Varlıkların “Nereden?” “Nereye?” “Necisin?” gibi çetin, zor ve müşkül üç sorunun muamma ve anlaşılmaz hususlarını bir elçi vasıtasıyla açtırmasın?

Hiç mümkün olur mu ki, bu güzel sanatlı yaratılmış varlıklar ile kendini şuur ve akıl sahiplerine tanıttıran ve kıymetli nimetler ile kendini sevdiren; sonsuz büyüklük sahibi ve her şeyi sanatla yaratan Allah; tüm bunlar karşılığında; şuur ve bilinç sahiplerinden razı olacağı hususları ve arzuları ne olduğunu bir elçi vasıtasıyla bildirmesin?

Hiç mümkün olur mu ki, insan türünü şuurca çok şeye düşkün, kabiliyetçe kapsamlı kulluğa hazır ve amade suretinde yaratsın da, muallim / öğretici bir rehber vasıtasıyla onların yüzlerini; çokluktan vahdete /  birlik ve tekliğe çevirmek istemesin? Daha bunlar gibi birçok peygamberlik vazifeleri  vardır ki, her biri kesin bir delil olup demek istenir ki, İlâhlık / Allahlık risaletsiz ve resulsüz olamaz. Şimdi, acaba beyan olunan vasıf, nitelik ve özelliklere, vazife ve işlere; Arapların içinden çıkan Peygamberimizden daha ehil ve daha kapsayıcı olarak âlemde kim zuhur edip ortaya çıkmış? Risalet mertebesine, tebliğ işine O’ndan çok daha lâyık, çok daha uygun birini zaman hiç göstermiş midir? Hayır, asla ve kat’a. Belki o, bütün resullerin efendisi, en önde olanıdır. Bütün nebilerin imamı / önderidir. Bütün âlim ve bilginlerin serveri ve başıdır. Bütün Allah yakınlarının en yakınıdır. Bütün mahlûk ve yaratıkların en ekmeli, en olgunudır. Bütün manevi rehber ve kılavuzların sultanıdır. Evet araştırıcıların fikir birliği etmeleriyle, ayın ikiye bölünmesi mucizesi ve parmaklarından su akması gibi bine varan mucizeleriyle, had ve hesaba gelmez sayısız peygamberlik delil ve kanıtlarından başka, bir gerçekler denizi ve kırk yönden insanı acze düşürücü en büyük mucizesi olan Kur’an; risaletini / resul ve elçi oluşunu güneş gibi göstermeye kâfi ve yeterlidir.

 

Önceki İçerikAdalet Kimler İçin?
Sonraki İçerikDoç. Dr. Ayşe Sıdıka Oktay Hanımefendi İle Osmanlı Ahlâkını İnşa Eden Âlim Kınalızâde Ali Efendi ve Eseri ‘Ahlâk-ı Alâî’ Hakkında Konuştuk
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.